Adım adım İran ve gafiller!..

Konumuz; “tehlikenin farkında mısınız” sloganın arkasına saklanan, cumhuriyete çöreklenmiş kripto FETÖ’cüler değil!..
Konumuz Cumhuriyet... Yani Büyük Önder Atatürk'ün Anadolu’nun evlatlarına miras bıraktığı, ancak son yıllarda adeta acılar içinde kıvranan Türkiye Cumhuriyeti’nin çok vahim gidişatı...
Ülkeyi 15 yıldır yöneten AKP iktidarının toplumu zapturapt altına alma çabalarında, devletin kaynaklarıyla oluşturulan ve son dönemde milletin parasıyla beslenen yayın organlarıyla kimi işbirlikçilerin payı çok büyük...
İşte o yandaş medya ülkeyi sosyo- ekonomik tiyatrolarla meşgul ederken, milletin çoğunluğu “asıl” gidişatın ne kadar bilincinde acaba?..
Israrla soralım; ülkeyi ideolojik olarak karanlığa sürükleme planı derin medyanın algı oynunlarıyla da perdelenirken, hangi sinsi uygulamalar pervasızca yürütülüyor?..
Yani, 80 milyon yurttaşın geleceğini karartacak uygulamalar, adım adım ve de kurbağa teorisi ile yürütülürken, toplum tehlikenin ne kadar farkında?..
Özetle millet; enflasyon, işsizlik buhranı, Suriye meselesi, göçmenlerin yarattığı sosyo-politik- ekonomik ve güvenlik sorunları, PKK’ya karşı başlatılan operasyonlar ve AKP'nin eski ortağı FETÖ’ya karşı iki yılı aşkın süredir yürüttüğü kuşatmayla meşgul edilirken, bu ülkede “aslında” gericilik adına neler oluyor?..

KARANLIK ÖRTÜNÜN GİDİŞATI...

Evet; diyeceksiniz ki, “CHP, adalet yürüyüşü yaptı, toplumun bir kesimi üzerindeki ölü toprağını dağıtarak kendine geldi ve AKP biraz olsun ürktü... İktidar artık kendine çekidüzen verir!..”
İyi de “adalet yürüyüşü” ve yüz binlerce yurttaşın katılımıyla yapılan İstanbul Maltepe'deki mitingin ardından ne oldu bu ülkede?..
Yürüyüş ve mitingin yankısı bittikten sonra bu ülkede milyonlarca yurttaş, “Millet yürüdü, toplandı, isyan etti fakat AKP bildiğini okumaya devam ediyor” diye düşünmüyor mu son günlerde?..
Ne yazık ki “adalet yürüyüşü”nün ardından AKP pervasızlığını daha da arttırdı ve bildiğini okumaya da devam ediyor...
Amacımız toplumun, sosyo-politik-ekonomik sorunlar nedeniyle iyice gerildiği ve çıkmaza sürüklendiği bir ortamda karamsar bir tablo çizmek değil...
Aslında bunu yapmaya gerek de yok, çünkü ülkenin ahval ve şeraiti yeterince kapkara... Baksanıza; AKP sanki yüzbinler Ankara’dan İstanbul’a kadar kendisine karşı yürümemiş, hükümete uyarı yapmamış gibi, cumhuriyetin varlığını hedef alan müdahaleleri giderek sıklaştırıyor...

UYAN DİYEN SORULAR!..

Aşağıdaki sorular yalnızca cumhuriyet için değil, toplumun Doğudan Batıya kadar tüm bireyleri için de tehlike çanları çalıyor... Çünkü karanlık bir örtü yavaş yavaş cumhuriyetle gelen aydınlanmanın üzerine çörekleniyor... O halde soralım;
- Kim derdi ki, bu ülkede devletin laik kurumları varken müftülere nikah kıyma yetkisi verilsin?..
- Kim derdi ki, ülkenin turizm okullarında öğrencilere kokteyl yapımının öğretilmesi yasaklansın?..
- Kim derdi ki bu ülkede eğitimden Atatürk çıkartılsın, laiklik yerine şeriat, aydınlanma yerine müfredata “cihad” konulsun?..
- Kim derdi ki, Büyük Önder Atatürk'ün kabri imar planı oyunlarıyla yavaş yavaş yok edilmeye çalışılsın?..
- Kim derdi ki, bu ülkede toplu taşıma araçlarında kadın-erkek ayrımı başlatılabilsin?..
- Kim derdi ki, laik eğitim veren binlerce eğitim kurumu bir gecede imam hatipe dönüştürülsün?..
- Kim derdi ki, türban kamu kuruluşları, üniversiteler ve orta eğitim kurumlarından sonra ilkokullarda, 8- 9 yaşındaki öğrencilere dayatılsın?..
- Kim derdi ki, camilere imam ve vaiz olarak alınanlar devletin kültür ve eğitim kurumlarına yönetici yapılsın?..
- Kim derdi ki, cumhuriyetin temellerini anlatan 23 Nisanlar, 19 Mayıslar ve 29 Ekimler yasaklansın?..
- Kim derdi ki, Atatürk Anıtlarına çelenk konulması yasaklansın, devletin üniversiteleri ve stadyumlarından Gazi’nin adı silinsin?..
Velhasıl, 15 Temmuz kalkışması öncesi- sonrası, 16 Nisan referandumun önü-arkası ve de “adalet yürüyüşü”nün başlangıcı ile bitişinde cumhuriyete yönelik saldırılar açısından hiçbir şey değişmedi...
Diyecek ki kimileri, “bunların hepsini biliyoruz...” Biliyorsa kimleri söylesinler o halde, İran olunca mı uyanacak bu ülkenin gafilleri?..

MÜFTERİ MİSİN ORHAN ERİNÇ!..

Cumhuriyet gazetesi davası İstanbul'da devam ederken, o gazeteyi FETÖ operasyonlarına karşı siper edenlerin zindana düşürdüğü gazeteciler zarar görmesin diye yazı yazmak istemedim...
Ancak görüyorum ki, gazetenin mal varlıklarını yağmalarcasına satan, asırlık gazeteyi liboş yazarlara teslim ederken Atatürkçü yazarları sansürleyen ve tasfiye eden güruh susmuyor...
Gördüm ki, FETÖ medyasına yönelik operasyonlara adeta siper olan Akın Atalay Cumhuriyet’te yarattığı yıkımları örtbas için zırvalıyor, FETÖ’nün Abant toplantılarının müdavimi olan Aydın Engin yaşından başından utanmadan yalan söylüyor...
Ve duydum ki, Cumhuriyet’in FETÖ davalarına bulaşmasına neden olarak, itibarını yerle bir eden ve gazetenin çöküşe sürüklenmesinin bir numaralı sorumlusu olan Orhan Erinç 80’i aşan yaşına rağmen eski çalışanlarına, (birinin saçını çekti) diye iftira atıyor?..
Meselenin özeti şudur; Benim de aralarında bulunduğum yazarlar Cumhuriyet’in “Taraf”a dönüştürülmesi planı nedeniyle tasfiye edildiler...
Ve ben 7 yıldır o gazeteyi kuşatan işbirlikçi liboşların foyasını yazdıkça iğrenç saldırılara hedef oluyorum... Hem de mahkeme beni iki kez haklı çıkartmasına ve bugünlerde FETÖ’den yargılanan Cumhuriyet yönetimini tazminata mahkum etmesine rağmen...
Cumhuriyet’in adını FETÖ soruşturmalarına bulaştıran gazete yönetiminin utanç içinde olması gerekirken, Orhan Erinç zihniyeti, Nuray Mert gibilerin cumhuriyete ve Atatürkçülere saldırmasını desteklemeye devam ediyor...
Evet; İlhan Selçuk’un Cumhuriyetini mahveden Atalay-Erinç-Çetinkaya tayfası, adını Atatürkün koyduğu o gazeteden elbette gidecekler... Ve tabi ki yalan ve iftiraların hesabını mahkemede vererek... Hodri meydan Nadir Nadi’nin Atatürkçü gazetesini tüketenlere...