Adına konuşmak

9 Ocak akşamı CKM’de Cemal Süreya’yı bir daha şiiri, poetikası, dünya görüşü, modern şiirdeki yerel ve evrensel değerinin yanı sıra anılarla konuştuk. 12 Ocak günlü Aydınlık haberinde de altı çizildi:
“Cemal Süreya, Kadıköy Belediyesi’nin işbirliğiyle CSKSD’nin düzenlediği ‘Laleli’den dünyaya doğru giden tramvaydayız’ temalı etkinlikte şair, yazar, müzisyen ve tiyatrocuların yanı sıra siyasilerin katkılarıyla anıldı. Sunuculuğunu Duygu Okay’ın üstlendiği gecede Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt
Nuhoğlu, açış konuşmasında, ‘şiirin yaşamsal değerini’ vurguladı, ‘Süreya’nın şiiriyle günlük yaşama sürekli tazelik kattığını’ dile getirdi. Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği (CSKSD) Başkanı Seyyit Nezir; ‘Süreya’nın şiirinde hakikat imgesinin güçlü ve etkili niteliğini’ çözümleyerek, ‘kuruluşunda Nâzım Hikmet’in yer aldığı Aydınlık, 50 yıl sonra günlük çıkarken bu kez Cemal Süreya’nın katılımıyla daha da güç kazandı’ dedi. Nezir, şairin ölümünden hemen önce Broy’da yayımladığı Ülkü Tamer’in Cemal Süreya’yı ‘Atlas Okyanusu’nda Fırat’ın Salı’ olarak anlattığı şiirini de okudu. Konuşmalarıyla akademisyenlerin de katkı sunduğu gecede Beyazıt Kahraman, ‘Cemal Süreya şiiri ve çağdaş Türkçe’; Selahattin Bağdatlı ise, ‘Cemal Süreya şiirinde düşünsel vurgular’ konularını işledi. Tiyatro sanatçısı Gülsen Tuncer’in ‘Ortadoğu’, Hüseyin Köroğlu’nun ‘Üvercinka’, Mehmet Aydın’ın ‘Göçebe’ şiirini okudukları etkinlikte CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Akif Hamzaçebi ise şairin ‘Ülke’ şiirini yorumlayışıyla etkinliğe renk kattı.”
TANIKLIK VE YORUM
“Zühal Tekkanat’ın teşekkür ve kapanış konuşmasının ardından Görkem Asmaz’ın piyano dinletisiyle sona eren gece”nin kokteyl bölümünde süren ve haberde yer almayan söyleşilerde ise günler öncesinden sosyal medyada başlatılan ve sonrasında da sürdürülecek bir tartışmanın odağındaki “bir” sözcüğünün encamı etkinlikten epeyi rol çaldı. Sahneye şiir okuma isteğiyle çıkan ama “Ülke” şiirini yarıda keserek, “Cemal Süreya’nın çok yakınında bulunmak”la övünmeyi seçen Hamzaçebi, Cemal Süreya’nın “dünyanın en büyük şairiyim” dediğine tanıklık ettiğini söyledi. Sonra da, “Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız” dizesindeki “bir” sözcüğünün çıkartılmasının “bir yanlışlık olduğunu” belirtti.
Sosyal medyadaki sataşmalara verdiğim yanıtı buraya almak gereği doğdu: “Duyarlılığınıza teşekkür ederim. Etkinliğin tema’sını Cemal Süreya’nın bir imgesini ödünç alarak oluştururken şimdiki raylı taşıtlarla karşıtlığını da göstermek istemiştik. Ondaki lirik ironiyi o dönemde herhangi bir tramvayda bulabilirdiniz. Bugünse grotesk bir durum görüyoruz. Bu nedenle Cemal Süreya’nın imgesindeki tramvayın tekliğini vurgulamak üzere, ‘bir’ belgisiz sıfatını kaldırarak, ‘dünyaya götüren tramvayın’ eşsizliğini ve Cemal Süreya’ya ait oluşunu berkitmek istedik... Ne güzel! Şairin sevdalı tutkunları ‘bir’ sözcüğünün eksiltildiğini hemen fark ederek tartışmayı başlattılar bile.”
Ardından, “Cemal Süreya’yı bilirim.” diyerek buna hakkımız olmadığını belirten bir eleştiriye şu yanıtı verdim:
“Cemal Süreya’yı çok iyi bildiğinizi söylüyorsanız, noktalama işaretleri dışında onun Ahmet Muhip’le niçin aynı dizeyi kullandığını da biliyor olmalısınız... Açıklarsanız, edebiyat tarihini de büyük bir ıstıraptan kurtarmış olursunuz.”
TUTARSIZLIK NERDE?
Etkinlikten iki gün önce, yine bu köşede, “Cemal Süreya’nın Son Adresi” başlıklı yazım, “şairi Aydınlık çevresine daralttığım” yönünde süregelen eleştirilerin nicelik ve şiddetini birden yükseltiverdi. Daha çarpıcı olan, şu cümleye gelen tepkiydi: “Yaşıyor olsa, buradan [Aydınlık’tan] göç etmezdi ama 40 yıl sonra, tıpkı 80’lerde olduğu gibi, nice tutarsızlığı son izdüşümleriyle göçe özendirirdi.” (Aydınlık, 7 Ocak 2019)
Doğu Perinçek’ten gelen tepki, “Cemal Süreya adına konuşamazsın” biçimindeydi. Bunu ancak Zühal Tekkanat, “Gelebilirsen, Cemal’in organ bağışı vasiyetini Başkan’ın 30 yıl sonra dünkü yazısında açıklamasını konuşmak istiyorum seninle” demesi üzerine Perinçek’i aradığımızda öğrenebildim. “Neymiş o tutarsızlıklar? Açıkça yazamıyor musun” diye sordu telefonu açar açmaz.
Şunu söylüyorum: Cemal Süreya, “uçurumda açan bir çiçek” olarak, “Yurdumsun ey uçurum!” demiş, o uçurumda Aydınlık’ı evi olarak benimsemiş, 12 Eylül sonrasında “kendi yurdunda sürgünlüğü yaşayan aydınlar”ı vurgularken, “bizim adımıza konuşamazsınız” dercesine Aydınlık saflarını terk etmekle kalmayıp ülkeyi İslâmcılarla birlikte emperyalizme peşkeş çeken liboşların teranesine katılanları da işaret etmişti elbette. Şimdi onlar kendi adlarına bile konuşmaktan âcizler...
Bana gelince, tutarlılık konusunda, beni CSKSD Başkanı olarak doğrudan doğruya ilgilendiren iki olguyu anımsatmakla yetiniyorum:
Selim İleri ve Aziz Nesin tartışmalarında çok mu tutarlı tavır izledi Aydınlık?
Peki ben, “Cemal Süreya bu tutarsızlıklara aldırmazdı” dersem hakikati mi söylemiş olacağım?