Afganistan Notları 3: Hikmetlerin Zaferdeki Rolü

Hikmetlerin dayattığı haklı zorun anlamı, içindeki insani özün, mantıklı her insana boyun eğdirici olmasındadır. Afganistan zaferindeki hikmetlerin rolünü anlamak için, önce bu söz varlıklarının taşıdığı sonsuz enerjiyi anlamak gerekir

Afganistan zaferine damgasını vuran sağlam bozkır yasalarının ve yanı sıra İslami erdemlerin bağımsızlık mücadelesine kattığı dirence işaret etmiştik. Vatan Savaşında başarı kazanan Asya iradesinin, çağımızın milletleşme ve özgürleşme sürecinde Afganistan’a özgü kamucu, toplumcu bir geleceğe evrilmek zorunluluğunu bir kez daha vurguluyoruz.

Mazlumların Afganistan zaferini anlama çabasına ve Asya devrimleri açısından çıkarılacak kuramsal dersler üzerinde durmaya devam ediyoruz. Bunda ısrarımızın nedeni, Afganistan’ın koyu Müslüman, Taliban’ın katı İslam karakterine bakılarak, başarının haksız bir küçümsemeye uğratılmasıdır.

Dünyayı ve Türk kamuoyunu da yanıltan bu tespitin, önümüzdeki zorlu süreçte hem içeride millet bütünlüğünü sağlamada hem dışarıda halkların yakınlaşmasını inşa etmede zorluklar doğuracağı endişesi kaygı vericidir. O nedenle ortaya çıkan olgular üzerinde bir süre daha düşünmeyi sürdüreceğiz. Çünkü bizim nihai gayretimiz, 21. Yüzyılın sunduğu büyük olanaklarla, Asya milletlerinin mücadele ve gelişme birliğini sağlamak içindir.

ÇİN’DE SEKİZ DÜVELİ YENEN ÖRGÜT TARİKATTI

Taliban’ın kazandığı zaferi daha ilk günden, İslami karakteri nedeniyle hor görenler için tarihi bir hatırlatma yapmak yerinde olacak. Büyük Çin devimine giden yolda, Çinlilerin kurduğu Yi Ho Tuan Hareketi 1900 yılında emperyalizme karşı büyük bir zafer kazandı. Çin halkı, Çin’in kuzeyini işgal eden Amerika, İngiltere, Japonya, Almanya, Rusya, Fransa, İtalya ve Avusturya olmak üzere sekiz emperyalist düveli yenme başarısını gösterdi. Bu zaferi kazanıp bugünkü modern Çin’in yolunu açan öncüler, o gün bir araya gelmiş içinde Müslümanların da bulunduğu dini tarikatlardan oluşuyordu.

O dönemde Lenin’in emperyalizm teorileri henüz oluşmamıştı ve Bilimsel Sosyalizm de Çin’e ulaşmamıştı henüz. Çinli direnişçilerin manevi dünyalarında taşıdıkları, insana savaşma azmi kazandıran Çin hikmetlerinin kuramsal düzeydeki yüksek rolünü tahmin edebilirsiniz. Yol gösterici, halkın manevi bağışıklık sistemini güçlendiren bu bilgelikler, halk kültürü tarafından doğal olarak edinilmişti. Çinli bilgeler Mensiyüs, Laozi, Sun Tzu ya da Konfiçyüs’ün söze döktüğü Asya hikmetleri, öncülerin işini kolaylaştırdığı gibi, Mao Zedung ve diğer Çinli bilge önderlerin de geleneksel donanımı sağlamış oluyordu.

KURAMLARDAN HİKMETLERE GİDEN YOL

Hikmet kavramı, “Hüküm” kavramından geliyor. Hikmetler, insanlık tarihi boyunca yaşanan gerçeklerin birbiriyle kıyaslanarak, sonsuz kez sınanarak ulaşılan kesin hükümlerdir. Bu hükümler aynı zamanda, insanın düşünce sisteminde oluşturduğu tartışma götürmez kararlar anlamına da gelir.

Unutmayalım ki tarihte, kendi maddi gerçeğine özgü kuramlara sahip olmayan mücadelelerin başarılı olduğu görülmemiştir. Afganistan’daki zaferin kuramsal yansıması çok büyük deneyimlerin sonucu gerçekleşti. Aynı süreçte bozkır ve Müslüman kültürünün kazandırdığı edinilmiş hikmetler birikimi buna destek oldu. Belki de derin ve dayanılmaz acıya direnişin kaynağını büyük ölçüde bu hikmetlerin oluşturduğu manevi güç yığınağında aramak doğru olur.

Öte yandan hikmetleri, bilgelikleri küçümseyip “boş inanca” yoran bir anlayış da geri durmuyor. Hikmetlerin varlığından hurafeler çıkarmak, meseleyi doğaüstü güçlere havale etmek, böylece geleneği boşa harcamak olur. Çünkü insanın gelişim evrimi boyunca biriken bu deneyimler, her toplumsal süreçte denenerek sağlamlaştırılmıştır. Sosyalist toplumdan sınıfsız topluma kadar insanlığın evrensel manevi değerleri olarak yerlerini alacaklardır.

Kavramlar, kuramlar, kurallar kendi içinde hayatın somut alanlarında denenerek oluşur. Her defasında pratikte sınanan kuramlar çoğu zaman yetersiz kalır ya da bazen boşa çıkarlar. Fakat gelişmenin vazgeçilmez karakteri olarak, kuram bir üst düzeyde daha kavrayıcı olarak yenilenir. Eylem kendi kuramsal yapısına kavuşturulur. Her seferinde yenilenen kuramsal yapı, ihtiyaca uygun yeni algı ve gözlemleri hesaba katarken, bilginin çok katlı derinliğinden yansıyan ve ilk anda bilinemez görünen gizemli girdileri kapsadığını da düşünmek gerekir.

GERÇEĞE ULAŞMADA HİKMETLERİN AYDINLIĞI

Asya Çağı Devrimlerinde, kuramlara düşen görevin de üstünde, emperyalizme karşı birlikte savaşacak milletlerin gönül aydınlığı, yol aydınlığı hikmetlerle, bilgeliklerle de sağlanacak. Asya karakterinin aynı ortak değerleri taşıdığını unutmayalım. Bu geniş ve sağlam bozkır inanç sistemlerinin insana güç katan manevi varlıkları, ayrışmayı değil bütünleşmeyi, çatışmayı değil yakınlaşmayı sağlayacaktır. Burada Türk, Çin, Rus, Fars, Arap, Hindu hikmetlerine gereksinim olduğu açıktır. Yeter ki bizi bir araya getirecek aydınlık kaynağın ayırtında olalım.

Gerçeğe ulaşmak için bir karanlık sürece değil, fakat bir aydınlık bir sürece gereksinim vardır. Gerçeğe giden yolun ışıkları karanlıktan beslenenler tarafından sıklıkla kesilir. Her ışık kesilmesi insan mantığının, aklının, zekâsının yardımıyla yeniden aydınlanır. Güneş enerjisi gibi, bilgeliklerin enerjisi otomatik olarak devreye girer. Bu süreç bilgiyle, bilimle aydınlanır. Hikmetlerin, yani bilgeliklerin yaydığı yoğun erdem ışığı gerçeğe ulaşmadaki yolu aydınlatır. Hikmetler, bilgelikler geleceğin sınıfsız toplumunda da yolu aydınlatmayı sürdüreceklerdir.

Hikmetler, sanıldığının aksine, ruhani karanlık dehlizlerde değil, yaşanan ve sayısız kez yinelenen eylemlerin, deneylerin sonucu, hayat derslerinden ortaya çıkmıştır. Her ne kadar bu söz varlıklarına ilahi anlamlar yüklenilmek istenmişse de bu ilahilik her sağduyulu insan tarafından “maddenin mucizesi” olarak algılanmıştır. İnsanlığın kadim kültürünün mayalandığı Asya Hikmetlerinde pratiğe verilen değer, hayatta kalmaya verilen değerle eştir. Değilse, 21. Yüzyılın insan zekâsı karşısında gülünç duruma düşülür.

HİKMETLERDEN YANSIYAN DİYALEKTİK MATERYALİZM

Yunus Emre’nin hikmetlerinden bir örnekleme yapalım. Büyük şair, çağdaş bir diyalektik materyalist gibi konuşup, der ki: “Çeşmelerden bardağın, doldurmadan kor isen, / Kırk yıl orda durası, kendi dolası değil.”

Görüldüğü gibi burada gerçeklik, hikmetler düzeyine yükselmiş muazzam bir ders, süzülmüş bir öğüt, bilimler açısından aşılamaz bir gerçeklik olarak dile geliyor. Anlaşılacağı gibi hikmetler, kuramsal yapının sağlam kurulmasına olanak sağlarken, kuramsal yapı da hikmetlerin oluşum sürecini beslemektedir.

Yine Yunus’tan bir örnek: “Hiç kendi kendine kaynar mı kazan / Çevre yanın ateş eylemeyince.” Nasıl su kendi başına kaynamaz da bunun için ateşin Zor’u gerekirse, bunun gibi kişisel ya da toplumsal olayların çözümünde olayı kendi kaderine bırakmayacaksın. Senin sadece dilemenle o iş gerçekleşmez. Isının kazana, kazının suya uyguladığı “Ateş"i yakacaksın. Biliyorsan, yapacaksın!

Hikmetler, toplumsal gelişme içinde çok büyük sorunlar yaratan “Kadercilik”, işi “Allah’a havale etme”, “Kendiliğindencilik”, “Tembellik” vb. olumsuz tutumların ortaya çıkmasını engeller. Ortaya çıksa da tamamlanmasına izin vermez.

HİKMETLERDEKİ HAKLI ZORUN ROLÜ

Hikmetler insan mantığının, düşünce sisteminin kötülükler karşısında kullandığı bir tür manevi silahlardır. Hikmetlerin gücü bir noktadan sonra mantıklı insanı ikna olma mecburiyetinde bırakır. Çünkü kaçınılmaz bir zorunluluk olarak kendini dayatır. Hikmetlerin gücüyle haklı savaşta silahlanmış mazlum orduları asla yenilmez, nihai zafere mutlaka ulaşır.

Bu diyalektik bir zorunluluktur. Çünkü zıtlar aynı bütünlük içinde çatışır ve mutlaka hareketin evrensel yanı, gelişmeyi sağlayan karakteri kazanır. Hikmetlerin dayattığı haklı zorun anlamı, içindeki insani özün, mantıklı her insana boyun eğdirici olmasındadır. Afganistan zaferindeki hikmetlerin rolünü anlamak için, bu söz varlıklarının taşıdığı sonsuz enerjiyi anlamak gerekir. Bugün Afgan halkı ve savaşçıları kazanılan zaferin değerinin herkesten çok bilmektedir. Çünkü onların hikmet dolu haklı zoru, emperyalizmin silahlı haksız zorunu aştı. Çünkü “Aşan bilir karlı dağın ardını!”