Afrin yolu tuzak dolu

Afrin’de Türk tankı Amerikan yapısı TOW ya da Javelin füzesiyle vuruldu.

5 yiğidimizi şehit verdik.

İdlib’de ise Rus Sukhoi savaş uçağı Amerikan MANPAD füzesiyle düşürüldü.

Rus pilot daha önceki düşürülen Rus uçağındaki gibi paraşütle atlarken havada öldürüldü.

Tankı da, uçağı da vuranlar Amerikan uşaklarıydı.

Birincisi PKK’lılar, ikincisi ise El Nusracılar (El Kaideciler).

Bu El Nusracıların, Türkiye destekli ÖSO içinde yer alan Ceyş Ül Nasır ekibi olduğu ileri sürülse de, aslında CIA emrindeki teröristler olduğu kısa sürede ortaya çıktı.

Aynı ekibin Hmeymim’deki Rus hava üssüne dron saldırıları düzenleyenler olduğu da belirlendi.

Rusya da Türkiye ile koordineli olduğu için bu tür bir provokasyona gelmedi ve ABD’yi doğrudan suçladı.

İdlib’deki Türk askeri konvoyuna saldıranların da PKK’lı teröristler olduğu TSK tarafından açıklandı.

Batılı medya kaynaklarından beslenen bazı elemanlar, tıpkı Ceyşül Nasır hikayesindeki gibi bu konvoya Esad’a bağlı Suriye ordusunun saldırdığı yalanını yaymaya çalıştılar.

Son olarak Hürriyet gazetesi, Kuzey Irak tarafından ABD destekli PKK konvoyunun Afrin’e desteğe gelirken Esad’ın hakim olduğu bölgeden sorunsuz geçtiği iddiasını ortaya attı.

Oysa aynı Esad, PKK’lıların Afrin’e destek hatlarını kesmiş ve bu da Aydınlık gazetesinde haber olmuştu.

‘Birileri’ sürekli olarak Türkiye ile meşru Şam yönetimini karşı karşıya getirip PKK’lıları kurtarmanın peşinde.

“Savaşa hayır” bildirisi yazanlar işte bunlar.

Onların derdi savaşa değil, PKK’nın bitirilmesine hayır demek.

Tabii bu noktada AKP yönetiminin de kusurları çok.

Öncelikle Suriye’nin meşru yönetimi olan Esad rejimi ile anlaşmaktan kaçınması, “Terörist Eset” söylemi ve son olarak, Bekir Bozdağ’ın “Afrin’i temizledikten sonra ÖSO’culara bırakacağız” türü açıklamaları Türkiye’yi provokasyonlara açık ve zayıf hale getiriyor.

Türkiye’nin Suriye toprak bütünlüğüne saygılı açıklamaları, Şam yönetimiyle anlaşmadığı sürece havada kalıyor.

ABD ve İsrail’in eline koz veriliyor.

Bakın İsrail demişken, onlar da şimdi fırsattan istifade Suriye’nin güneyinde 40 kilometrelik “güvenli bölge” oluşturmanın peşinde.

İsrail’in hedefinde 2006’da büyük yenilgiye uğradığı Lübnan Hizbullah’ı ile Suriye ordusu var.

Bizim ise hedefimiz Suriye’nin toprak bütünlüğüne düşman YPG-PYD yani kısaca PKK ve onun hamisi ABD.

Beşar Esad’ın da düşman olarak ilan ettiği güçler bunlar.

Ancak AKP’nin Esad ile ittifak yapmamakta diretmesi sonucu, ÖSO’nun içindeki IŞİD’çi, Nusracı, yani Amerikancı gruplar yüzünden Rusya ile hassas ittifakımızda büyük risk altındayız.

Türkiye’nin güneyindeki 700 kilometrelik sınırımızdan PKK-ABD ikilisini kovmanın tek yolunun Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile anlaşmak olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti.

Rusya ve İran ile işbirliği güzel, ama Şam olmadan bu işbirliği uzun soluklu olamaz.

Başta Amerika olmak üzere İsrail ve Suudi Arabistan’ın kumpaslarından korunmamız mümkün olmaz.

Bunun için de, Suriye’de federalizm seçeneğini elimizin tersiyle ittirip, Suriye’deki yabancı güçlere alet olmayan yurt sever muhalefeti Şam ile uzlaştırmak için çalışmak gerekiyor.

Zor da olsa tamamlanan Soçi’den çıkan kararlara uymalıyız.

Suriye’nin toprak bütünlüğü kadar üniter yapısına da sahip çıkmazsak, yarın kendimizinkine de sahip olamayız.

Afrin’den en başarılı sonucu almak için bunu yapmak zorundayız.

Devamında Münbiç ve Fırat’ın doğusunda da sonuç almak için elbette.

CHP KURULTAYI’NIN ARDINDAN

CHP kurultayı yapıldı bitti.

Değişen bir şey olmadı.

Y-CHP, 9 seçim kaybeden Amerikancı, neoliberal, HDP ile işbirliği peşinde olmaya devam edecek.

Kurultayı aslında en güzel Zaytung sitesi özetlemiş: “CHP’nin 36. Olağan kurultayında zafer Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birazdan balkon konuşması yapacak!”

Ümit Kocasakal’ın göstermek istediği şey kabak gibi ortaya çıktı.

Muharrem İnce ve Kılıçdaroğlu’nun arasında en ufak bir fark yoktu.

Programsızlık ve delege ağaları kazandı, Mustafa Kemal’in askerleri kaybetti.

CHP kurultayında 6 ok da, laiklik de yok sayıldı.

Mustafa Kemal’in askerleri için CHP kapısı kapandı.

Mustafa Kemal’in askerleri için bundan böyle tek bir seçenek var: Vatan Partisi.

Kimse terbiyesizlik edip, Doğu Perinçek’e laf söylemesin, 1960’tan beri aynı çizgide, anti emperyalist tavrından en ufak ödün vermedi. Bunun yüzünden 5 kuşakla hapis yattı.

Bazıları, FETÖ ve PKK ile mücadelesinde AKP’yı destekliyor diye ona “dönek” yaftası yapıştırmaya kalkıyor.

Oysa asıl AKP’ye karşı olmak adına FETÖ ve PKK’ya sahip çıkmak hainliğin daniskasıdır.

Suriye’de en başından beri Esad ile dostluğu ve işbirliğini savunan, ABD emperyalizmine karşı Rusya ve İran ile işbirliği yanlısı olan Perinçek haklı çıkınca bazıları çok üzülüyor.

Bırakın onlar üzülsünler, bu ülkenin rotası bundan sonra Amerikancı AB’ci etnikçi Sosyal demokrasi palavrası değil, 6 ok ve Mustafa Kemal’in yoludur, Kemalizm’dir.

Bu bir seçenek değil mecburiyettir.

İçinden geçtiğimiz ateşten günler bunun en somut ıspatı.