Ağgüllü gece*
İki bin dört yılının mayıs ayında,
Yirmi altıyı yediye bağlayan gece.
Doğu erenlerin gönül koyunda,
Yüreklerin dolup dolup taştığı gece.
Aydınlığın yerden yayıldığında,
Şuleli dostluğun esenliğince...
Hürüz gülü açan küçük masada,
İncecik yağmurlu büyülü gece.
Kafaların sırra dolandığında,
Kafdağı’na gidilip gelinen gece.
Aşık Şükrü’nün nazsız sazında,
Gizli heceleri sağdığı gece.
Zerrinli göklerin ağardığınca,
Dört denizin kadehe doldurulduğu.
Üstümüze bahar yeli estiren gece,
Kiraz dallarının sallandığınca.
Can gözüyle öze bakıldığında,
Türkü sütüyle gülü emziren gece.
Yaraları sarıp sağaltan gece,
Gürgen ormanlarının uğuldadığı.
Siyah saçlar sırma ile sarıldığınca,
Gözyaşının dolu gibi döküldüğü...
Gök ekinler gibi erişken gece,
Ağgüllü bahçelerin olgunluğunda.
Hüsey’nin dillerinin tutulduğunda,
Acarlanıp duran gündüzlü gece.
* Güzel insan, erdemli dost Şükrü Günbulut Ağabey’i 25 Nisan 2012’de yitirdik... Sekiz yıl önce yazılan bu şiiri türkü dolu anısına adıyorum.. (Bir gece dostlar buluştu: Şule ile Doğu, Hürüz ile Şükrü, Zerrin ile Hüseyin ve Sadık Can ve Mercanlı Kiraz...)
* Güzel insan, erdemli dost Şükrü Günbulut Ağabey’i 25 Nisan 2012’de yitirdik... Sekiz yıl önce yazılan bu şiiri türkü dolu anısına adıyorum.. (Bir gece dostlar buluştu: Şule ile Doğu, Hürüz ile Şükrü, Zerrin ile Hüseyin ve Sadık Can ve Mercanlı Kiraz...)