AĞIR DEVİR Ne kadar çabuk geçti yaz


Ne kadar çabuk geçti yaz.
Değil olgun dutların altında yürürken
Eğilip güneşte kırmızı karıncaları seçerek;
Değil çekip gitmek, serden geçerek...
Bizden geçti demiyorum, gidenler gidiptir.

Ne kadar çabuk geçti yaz.
Karpuz seçer gibi okkalayıp günleri,
Aşkları, kavgaları, umudu, en ağır yeminleri,
İsyan gecelerini üzüm tanesi gibi emerek...
Can şurubu tükendi demiyorum, bitenler bitiptir.

Ülkemin mahpusları çalıştı hücrede,
Kalın duvarlar arasında, toprağından uzak.
Böyle hayatları yaşadı insanlık,
Hatta daha ağırını yaşadı ki başımız dik,
Düşün ki, bütün görkemiyle yürüyen biziz.

İçerde dışarıda, yüklü meyve ağaçları,
Dalları odamızın içine kadar çiçeğini uzatır,
Kökleri kim bilir nerede, kim bilebilir;
Ağaçlar nasıl da tutar doğanın öğüdünü.

Ne kadar çabuk geçti yaz.
Oysa ne denli ağırdı acının ayak sürümesi.
Değil olgun dutların altından geçmek,
Gömlek yakasından giren sümüklü böceğin
Çıplak tene sürtünü sürtünü ürpertmesi.

İçinde duyarsın kavuşup ayrılanın sesini,
Uykuda sevdiğinin öpüp kaçması gibi,
Dolunayın buluta girip girip yitmesi, dersin.
Ne kadar çabuk geçti yaz... Ne kadar
Tatlı yemiş, mayhoş gün, bereket versin!

Güre, Eylül 2012