Ağır top mu, hafif top mu? Yoksa?

Çapları aynı olan iki toptan birinin kütlesi, diğerinin iki katı olsun. Her ikisi de aynı anda ve aynı yükseklikten bırakıldıklarında, hangisi daha çabuk yere düşer? Bu soru, “(a) kütlesi büyük olan, (b) kütlesi küçük olan, (c) ikisi de aynı anda düşer” seçenekleriyle bir sormacada yer alsa, sonuç acaba ne olur? Sormacayı uygulamadan, sonucunu kesin olarak “bilmemize” olanak yoktur. Ama diyelim ki, sonuç ne olursa olsun, çoğunluğun desteğini alan seçeneği “doğru” kılan “fizik kurallarını” uygulamaya karar verdik. İşte o zaman ciddi bir olasılıkla uçaklarımız düşer, bina ve köprülerimiz çöker, o “fizik” kurallarına dayanan hiçbir işimiz rast gitmez.

‘Kadrolu münazaralar’da ne olur?

Sormacayı hemen uygulamak yerine, halkı “aydınlatmak” amacıyla, önce bir süreliğine ekranlarda yer alan “kadrolu münazara”ların konusu yaptığımızı düşünelim. Kimi münazaracılar, kütlesi büyük olan topun daha büyük bir çekime maruz kalacağından yere daha çabuk düşeceğini söylerken, diğerleri de, hafif bir şey ağır bir şeyden daha kolay hareket ettirilebileceği için, doğru yanıtın “hafif top” olduğunu ileri sürebilir. “Her iki top da aynı anda düşebilir” diyen çıkarsa, diğerleri “ağırla hafif bir olur mu?” diye buna şiddetle karşı çıkar. Bazı izleyiciler, internette Galile’ye erişim engellenmemişse, Galile’nin bu konuda bir deney yapmış olduğunu keşfedip, doğru yanıtı ondan öğrenmeye çalışabilir.

Bazıları, doğru yanıtın “duruma bağlı” olacağını ileri sürerek, kendilerini her ihtimale karşı koruma altına alacak esnek bir konumu tercih edebilir. Tartışma “derinleştikçe”, önce her seçeneğe duyulan “saygı” ilan edildikten sonra, “hafif seçeneğini savunmanın yine de hafifmeşreplik olduğu” ya da “küreselleşmeyle girdiğimiz hız çağında artık ağır olanlara molla denmediği” türünden yaratıcı gerekçeler ileri sürülmeye başlanabilir. Kimileri, fiziğin “tüketim hayatında” gerekmediği için ortaöğretim müfredatından büyük ölçüde çıkarılmış olmasına hayıflanırken, diğerleri üniversite giriş sınavlarında fizik sorularına zaten ezici bir çoğunlukla yanlış yanıt verildiğinden yakınabilir.

Bilimde seçim olmaz

Bilimde doğrular seçimle belirlenmez. Toplumsal gelişme nesnel bir yasalılığı içermese, toplumbilim de olmazdı. O zaman toplumsal olarak neyin ileri neyin geri olduğu da, seçimin değil bilimin konusudur. Hangi iradenin milletin gelişmesinin önünü açıp, hangisinin onu yıkıma sürükleyeceği, ancak nesnel bir çözümlemeyle belirlenebilir. Ama milletin önünü açacak toplumsal irade, kendiliğinden oluşmaz. O iradenin yolu açmaya yetecek bir toplumsal güç olarak tecelli etmesi, mücadelenin konusudur.

Kuşkusuz seçimler de, bu mücadelenin önemli bir parçasıdır. Ama seçimlerde, milletin mevcut konumunu veri olarak alıp, kendi siyasal konuşlanmasını oyunu en çoklaştırmak amacıyla bu konuma uydurmak, mevcut konumu pekiştirmekten başka bir işe yaramaz. Oysa ihtiyaç, mevcut konumun dönüştürülmesinedir. Milletin öncülerine düşen görev, “sormacadaki doğru seçenek” etrafında güç toplamaktır. Doğru seçenek de, olgulara dayanarak ve bilimin yol göstericiliğinde belirlenir.

Sahi nedir doğru seçenek? Ağır top mu, hafif top mu, yoksa?