‘Ağla Paşa! Ağla...’-(TAMAMI)

İnanmanızı isterim ki; bana gelen bu mektupları seçip yayınlamak en zevkli uğraşım. Korku İmparatorluğunun yerleştiği ülkemizde sanmayın ki yalnızsınız? Tersine vatandaş, medya ve TV kanallarında bulamadığı yeri bu sütunda buluyor ve ben de basın özgürlüğünün her şeye karşın var olduğunu anlatma yolunda bu köşeyi kullanmasından çok mutlu oluyorum. Suç ve hakaret içermeyen, sadece yurttaşların içlerini döktükleri, insan olduklarını anlayabildikleri bu köşe iyi ki AYDINLIK’ta halkın sesi olmaya devam ediyor.

İşte sessiz kaldığı sanılan bir Cumhuriyetçi- Kemalist daha:

İmam hatipe vermedim ki!

“Bugün bir iş arkadaşımla konuşurken, biraz mutsuz olduğunu fark ettim ve sordum, hayrola bir problem mi var?

Arkadaşım şunları anlattı. Canım çok sıkkın, kızım, Çekmeköy Bilge Soyak İlköğretim Okulu’nda, bu yıl 7. sınıfı bitirdi. Geçen Cuma öğrendiğimize göre, Valilik emriyle kızımın okulu imam hatip okulu olarak ilan edilmiş.

Aynı uygulama İstanbul’da pek çok yerde yapılmış. Ve bu okullar sosyal demokratların, laik yaklaşımı benimseyen kişilerin oturduğu semtlerde. Şimdi, bu okullarda okuyan öğrenciler, yani kızım, 8. sınıfta imam hatip müfredatı görecek ve imam hatip mezunu olacak. Böyle şey olur mu?

Kızım dün akşam sordu, ‘Baba, ben de kafamı örtecek miyim?’ Ne cevap vereceğimi şaşırdım, birşey diyemedim.. Yapılmaya çalışılan, sizler bu okuldan çocuklarınızı alın, özel okullara gidin, paranız yoksa, kızınız imam hatipte okuyacak...

Bu nasıl bir hukuk, nerede kazanılmış hak, ben çocuğumu imam hatipe vermedim ki, neden orada okumak zorunda kalsın..

Sevgili Dostlar, geldiğimiz nokta bu.. Fakat basından bu olayın etkilerini, pratik sonuçlarını öğrenemiyorsunuz. Muhalefet partileri, özellikle CHP, böylesi bir konuda ortalığı ayağa kaldırmayacak da ne yapacak Allah aşkına? Böyle bir konuda protesto mitingi yapmayacak da ne yapacak? Bu çocukların velilerinin canı yanıyor, yürüyüşler yapıyorlar basından ses yok.”

Emine Nur

HHH

Bağlıysa elin kolun; ona ağla

Denizli’den bize sık, sık yazan Eğitimci Halil Arık bu kez Genelkurmay Başkanımızın şehit tabutları önünde, gözyaşlarını tutamamasını ele almış. “Askerler ağlamaz” deyişinden yola çıkmış. Paşa nasıl gözyaşlarını saklayamazsa, Sayın Halil Arık da düşüncelerini özgürce söyler diyoruz ve Sayın Arık’ın mektubundan bir özeti sizlere sunuyoruz. Karar sizin.

“Cumhurbaşkanı; Başbakan, Meclis Başkanı, bakanlar... ağladılar...

“Kimi, Yemen türküsüyle; kimi nedensiz, kimi zamansız. Ama, en çok şehit cenazelerinde!

“Birisi var ki, o hep ağlamaklı zaten. Ya aklına estikçe, ya Civan’ı aklına düştükçe...

“Son veciz sözü yankılanıyor olmalı senin de kulaklarında. Hem kalabalıklarmış, hem de silahlıymış teröristler son baskında. O nedenle büyükmüş, seni de ağlatan can kaybımız.

“Sıra sende. Üstelik ağlamak için çok nedenin var. Ağla Paşa.

“Pek aldırmayız siyasilerin gözyaşlarına: “timsahınki” der geçeriz..

“Ne var ki; seninkini önemseriz. Biliriz ki; asker kolay ağlamaz. Ağlamışsa; Anlarız ki; sözün bittiği noktaya gelmişiz. Farkındayız son noktanın. Ağla. Çok nedenlerin var ağlamak için.

“Bırak; aleni aksın gözyaşın. Kısma, aleni çıksın sesin, duyulsun!.. Aşikar et kendini.Ya da hiç ağlama. Umut olma inancın sürmekteyse, güvenceysen halka.. Sen onun varlık nedenisin!.. O sensiz olmaz!..

“Sen de onsuz, olamazsın. Et-tırnaksınız. Onun gözünde yerin “Peygamber ocağı” adın Mehmetçik. Sadece; analar değil, babalar da yasta. Ne var ki sesleri kısık... İçlerine ağlıyorlar. Neymiş? Erkekler ağlamazmış! Laf.Bal gibi de ağlıyorlar işte. Sen de ağla.

“Ama, şehidin başında değil. Senin asli görevin o değil. Halk tutar şehidinin yasını. Ağlamak için çok ve çok başka nedenlerin var senin?

“Şehit getirtmemek senin görevin!.. Bağlıysa

elin kolun; ona ağla.”