Ah güzel İstanbul!
Başlığa bakıp da Atıf Yılmaz usta ile yine aynı adı taşıyan Ömer Kavur’un bildik filmlerinden söz edeceğimiz sanılmasın... Her geçen gün elimizden kayıp giden, birilerinin ahlar vahlar ile nostaljinin derin sularında gezinerek ardından ağıtlar yaktığı İstanbul’un hal-i perişanından da söz etmeyeceğiz...
Bizim sözünü edeceğimiz gerçek; günümüz gençliğinin bîhaber olduğu, ama bir zamanlar İstanbul’un merkezi olan Karaköy meydanına dikilip de, sonrasında müstehcen olduğu gerekçesiyle apar topar kaldırılıp bilinmeyen bir yerlere götürülerek unutturulan, Ah Güzel İstanbul heykeli...
CUMHURİYET’İN 50. YIL SİMGESİ
Onu tarihin talihsiz yontular mezarlığına gömdüğümüzü sandığımız heykel, geçenlerde bir kez daha gündeme geldi. Nedeni ise yine aynı: Kadim Küçük Asya’nın yani Anadolu’nun eski ana tanrıçaları örneği, bereketin ve de doğurganlığın bir simgesi olan göğüslerinin görünmesi. 1974’te heykeli yerinden söküp de apar topar onu gözlerden ırak bir yere koyanlar, burada bile heykele rahat vermemişler, onu daha görünmez bir konuma sokmak için çevresini bir yığın bitkiyle kaplayarak gizlemeye çalışmışlar...
Bu tür garip ve de ilginç (!) eylemlere ya da gizleme yöntemlerine gülmek mi yoksa üzülmek mi gerektiğine karar vermek çok zor. Ama böylesine bir durumu her halde, istemedikleri bir olguyu yok edebilme cesaretini kendisinde göremeyenlerin çaresizliği ile kurnazlığı arasında bir çizgide değerlendirmek gerekir. Yani hem koruyoruz diyerek kendilerine savunma payı bırakacaklar, hem de onu gözlerden ırak bir yerlerde görünmez kılarak kurnazlık ettiklerini sanacaklar. Pes doğrusu...
Heykelin geçmişinde de benzer niyetlere rastlandı. Yani bu zihniyet, zaman içinde heykelin açıkta kalan göğüslerini hedef alarak kendisini yineleyip duruyor. Ama bu zihniyeti taşıyanların niyet ve oyunları bu kadarla sınırlı değil...
1973/74’te Cumhuriyet’in 50. Yılı kutlamaları kapsamında heykeltıraş Gürdal Duyar tarafından yapılıp Karaköy Meydanına dikilen ve yine aynı yıllarda Milli Selamet Patisi Genel Başkanı Necmeddin Erbakan’ın isteğiyle, müstehcen olduğu gerekçesiyle apar topar kaldırılıp Yıldız Parkı’nın gözlerden ırak bir köşesine götürülmüştü.
SİNEMALARDA HARD PORNO
1974 yılında, Cumhuriyet tarihinin “en tutucu” siyasal iktidarı olarak tanımlanan MC (Milli Cephe) döneminde ortadan kaldırılırken, yine aynı dönemde, aynı siyasal iktidarın başta olduğu sırada, Türk sinema tarihinde “Utanç Yılları” ya da “Yitik Yıllar” olarak tanımladığımız bir dönem yaşanıyor. Sinemaların yüzde sekseninde, erotik değil, müstehcen değil, doğrudan doğruya hard porno dediğimiz pespaye filmler hiçbir engele takılmadan çocuk yaşlardaki seyircilere sunuluyor.
Yani bir yanda Karaköy meydanını süsleyen soyut, bir sanat anlayışıyla yapılan, göğüsleri açıkta bir taş kadın heykeli, öte yanda ülkemizdeki tüm düş şatolarını, sinemaları film izleme yerleri olmaktan çıkarıp arzuların tatmin edildiği konuma sokan pespaye hard porno filmler... Adları bile sevimsiz çağrışımlar yapan (Atını Seven Kovboy, Dam Budalası, Bu Baba Başka Baba, Hasan Almaz Basan Alır, Kıvrıl Ama Kırılma vs) türü film furyası tüm sinema yazarlarının, aydınların, eğitimcilerin sürekli yazıp çizmelerine, her yetkiliyi uyarmalarına rağmen almış başını giderken, heykeli müstehcen olduğu gerekçesiyle kaldıran hep aynı siyasal iktidar...
Onun içindir ki Ah Güzel İstanbul heykeli, bir sürgün heykel olmanın da ötesinde, sözleriyle eylemleri arasında derin çelişkiler bulunan, din ahlak, günah vs ile bu çelişkileri örtmeyi alışkanlık haline getiren siyasal anlayışın, bir yaşam biçiminin ikiyüzlülüğünü de ortaya koyan bir simge anıttır.