Ahmet Hakan'ın "soykırım" orta yolculuğu

Aslında her yazısında aynı orta yolculuğu izlemek mümkün.  Sorsanız orta yolculuğun faziletlerini de anlatacaktır. "İtidal" diyecek, "sağduyu" diyecek...

Temel yazı kalıbı, "ne şu ne de bu" biçimindedir. Gündem neyse, aynı şekilde tekrar ediyor. Ergenekon mu, sığınmacılar mı, Kılıçdaroğlu'nun kesilen elektriği mi, Afganistan mı hiç farketmez.

Sözde Ermeni soykırımı konusunda da benzer tavır aldı. Gerçi Ahmet Hakan'ın bir olay karşısında tavır aldığını söylemek fazla iddialı olur. 'Tavırsız kaldı' diyelim. 

"24 Nisan fanatiklere terk edilecek bir gün değildir" başlıklı dünkü yazısında şunları yazdı:

"Bir taraf...

'Soykırım yaptınız! Tanıyın!' diye dayatıyor, Meclis’e teklif veriyor.

Bir taraf ise...

Sırf buna tepki olarak Talat Paşa’nın fotoğraflarını paylaşıyor.

Oysa bize lazım olan sağduyudur, sükunettir."

Bu, şey gibi. Mandacılık gibi. Ahmet Hakan 1919'da şöyle yazardı;

"Elbette Yunan çizmesinin İzmir'i çiğnemesi yüreğimizi kanatıyor. Ama bu yüzden Ankara'daki eşkıyaları alkışlayacak da değiliz. Bize lâzım gelen, meseleyi sulh yoluyla çözmektir."

Orta yolculuk, bağımsızmış gibi görünerek hâkim güce teslim olmanın sanatıdır. Ahmet Hakan da bu sanatın ustasıdır. 

HAKAN'IN ASIL MESAJI

Hakan'ın yukarıdaki yazısından ne anlıyoruz?

1 - "Ermeni soykırımı tanınsın" diye kanun teklifi veren HDP'li Garo Paylan ile 'soykırım yoktur, vatan savunması vardır' diyen insanları aynı kefeye koyuyor.

2 – Talât Paşa'yı, mahçup biçimde suçlu ilân ediyor. Talât Paşa'yı savunanlara, ananlara "fanatik" yaftası asıyor.

3 – 1915'te Türkiye'nin bazı kötü işler yaptığı kabul ediyor. Ama bu tartışılmasın, ağzımızın tadı kaçmasın. Soykırım var ya da yok demeyelim.

Yani Türk basının "amiral gemisi" olduğu iddia edilen gazetenin "kaptanı", şöyle dolu dolu, "ne soykırımı kardeşim" diyemiyor.

"AİHM, Perinçek-İsviçre davası ve temyizi ile Ali Mercan ve arkadaşları-İsviçre davasında verdiği kararlarla, 1915 tehcir kararının 'soykırım' olarak tanımlanamayacağını hüküm altına aldı. Tartışma bitti, dağılın." diyemiyor.

"Soykırım 1948 tarihli BM sözleşmesi ile tanımlanmış hukuki bir kavramdır. 1915'te böyle bir suç yoktu" diyemiyor.

"Soykırım, ceza hukuku kavramıdır. Ancak yetkili mahkemeler karar verebilir. Meclisler, hükümetler, kişiler vb. buna hükmedemez." diyemiyor.

"BM Genel Sekreteri, birkaç kez, 'soykırımın varlığına ancak yetkili mahkemeler hükmedebilir' dedi. Daha ne konuşuyorsunuz?" diyemiyor.  

"1915'teki tehcir kanunu, vatan savaşının bir parçasıdır. Yabancı işgalcilerle işbirliği yapan unsurlara karşı, cephe gerisini sağlama alan bir uygulamadır. Talât Paşa, bu yüzden bırakın suçlanmayı, alkışlanmalıdır." diyemiyor.

BÖYLE SİYASETE BÖYLE BASIN

Türk basının "amiral gemisinin" hâli bu. Bu hâliyle kimin amiral gemisi olduğu şüpheli. Biden'dan tek farkları, Biden'ın cesareti. Bizimkiler ise utangaç.

Gerçi Ahmet Hakan'a gelene kadar... Hükümetin mesajları bulanık. Hükümet yetkilileri, hukuken çözülmüş sorunu hâlâ 'tarihçilere bırakalım, ortak komisyon kuralım' mevzisinden savuşturmaya çalışıyor. 6'lı muhalefet ise yemek sonu bildirilerinde güya Biden'ı kınarken, "TARİHİ GERÇEKLERİ, siyasi istismar aracı yapmama" temennisinde bulunuyor. Yani soykırım iddiasını "tarihi gerçek" olarak sınıflandırıyor. Ama siyaseten 'söylemeyelim bunu' diyerek geçiştiriyor.

VATAN PARTİSİ OLMASAYDI...

İyi ki Vatan Partisi var. Eğer Sayın Doğu Perinçek'in önderlik ettiği mücadele olmasaydı, eğer bu yalanı Lozan'da çiğnemeseydi, eğer konuyu AİHM'e taşımasaydı, bizim devlet hâlâ ABD kongresinde etkili Yahudi lobilerine para yediriyor olacaktı. "Aman başkanı, senatoyu, temsilciler meclisini etkileyin" diye para verip üstüne yalvarıyorduk.

Eğer Vatan Partisi ve onun idelojik ağırlığı olmasaydı; İttihat ve Terakki'nin, Talât Paşaların vatanseverliği bu ülkede bilinmeyecekti. Talât Paşa, Hitler ile bir tutulacaktı.

Hukuken 'soykırım' tartışması bitti. Bazı tarihçilerimiz ve emekli diplomatlarımız işsiz kaldı. Ne güzel her 24 Nisan'da işleri açılan esnaf gibi rağbet görüyorlardı. Kapı gibi mahkeme kararı varken hâlâ kim kimi daha çok öldürdü diye cenaze saymaya devam ediyorlar. Komik durumdalar.

Ne ABD'nin ve başkanının azgın saldırıları, ne bizim hükümetin iş bilmezliği, ne muhalefetin soykırım iddialarına 'tarihsel gerçek' diyerek göz kırpması soykırım iddialarının hukuken bittiği gerçeğini değiştiremez. Daha iktidar olmadan soykırım yalanını mahkeme kararıyla çöplüğe gönderen Vatan Partisi iktidar olduğunda, meclislerde alınmış kararları da tek tek geri aldıracaktır.