Akbelen Ormanı ÇES sorunsalı (II)

Kamu çıkarına öncelikle enerji arz-talep dengesine bakmayı gerektirir. Burada şirket çıkarları lehine bir durum düşünülemez. Ardından 2017-2023 Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’na bakmak gerekir. Bu planda elektrikte yüzde 14 tasarruf hedeflenmiş, aslında potansiyel de yüzde 20-25! Bu rakamları boşverelim yüzde 2 tasarruf bile 6 milyar kilovatsaat’e denk geliyor. Yukarıdaki rakam da 7 milyar kilovatsaatti değil mi? Yani kısaca ENVER tabir edilen verimlilik yoluyla da şirket lehine bir durum düşünülemez.

Sahi bu santraller çalışmaya devam ederken baca gazları ve kül depolamanın radyoaktif çevresel etkilerinin ekonomik analizlerde yeterince göz önünde tutulmadığını söyleyen Prof.Dr. Birol Kılkış (Aydınlık, 28.7.2023) yerden göğe dek haklı. Hatta şunu da eklemiş hocamız: “Amaç sadece yatırımın basit geri dönüşümü ile ilişkilendirildiği sürece ağaç kesmenin kömür çıkarma için müsaade edilebilir olduğu gibi çarpık görüşler öne sürülebilmektedir”. Benim bir ekolojist finansçı olarak bu ifadeye aynen imza attığımı belirtmeliyim.               

Ayrıca bu 400 yaşında olan sarı çamları kesip kesip çıkarılacak 33,3 milyon ton linyit de bu iki termik santralin yakıtını ne süreyle sağlayacak diye bakalım: topu topu 2,5 yıl.

SOSYAL BOYUT

Bir de istihdam meselesi var. Şirketin 3100 çalışanı olduğundan söz ediliyor. Diyelim bu Yeniköy ve Kemerköy santralleri kapatılırsa, o alanlarda güneş santralleri kurulursa (Kömür Santrallerinin Güneş Potansiyeli Raporu’na göre) bunun gücü 764 megavat olabilecek, yılda 1,2 milyar kilovatsaat üretim yapabilecek. Buralardaki istihdam yeni faaliyete transfer edilirken, o yöredeki ormansızlaşma nedeniyle ortaya çıkan işgücü ve nüfus göçü de önlenmiş olur.

Bir husus da güvenlik güçlerinin ormandaki işleme karşı duran halka ve destek veren kişi ve kuruluşlara olan tavrı! Doğrusu eski bir jandarma subayı olarak doğru bulmadığım tutumlar içeren bir hareket tarzı izlendiğini görüyorum. Bu tarzı jandarmanın askeriyeden ayrılıp, İçişleri Bakanlığı’na bağlandıktan sonra daha yoğun gözlemlemekteyim. İlgili yasalara göre ormanları korumak mı, yoksa ormanları korumaya çalışan insanlara karşı özel işletmenin çıkarlarına halel gelmesini önlemek mi? Hatta bunu yaparken daha sonra halkın güvenlik güçlerine güvenini sarsacak tutumlara girilmesi hepten yanlış bir tavırdır. Acaba buna yeni normal mi diyelim, yoksa olağanüstülüğün olağanlaşması mı? 

ÇEVRESEL BOYUT

Yine Prof. Dr. Birol Kılkış hocamız’dan alıntıyla başlayayım: “Olgun bir ağaç kesildiği takdirde yıllık aynı miktarda karbondioksit tutumunu yakalayabilmek için kesilen her olgun ağaç için en az 80 genç fidanın çam türünde ise yaklaşık 120 fidanın dikilmesi gerekir ki, bunlar da daha büyüyecek de sizin karbondioksit salınımınızı önleyecek. Oysa tam aksi yapılarak ağaçlar kesiliyor.” Çok doğru ve az bile söylemiş hocamız!

Ya kesilen ormandaki ekosistemdeki diğer canlılar? Ya iklim değişikliği ile mücadeleye olumsuz etkisi? 

Öyle ormandan kesilecek alan çok küçük demekle olmaz, sizin ayak küçük parmağınızdan bir boğum kessek, ne dersiniz? Bu doğa felsefesine sahip değilseniz, akıl fikir kâr ve büyümek olur! Bütünsel kalkınma sizi ilgilendirmez. Böyle yapa yapa, ülkemizi Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı’nın hazırladığı Sürdürülebilir Kalkınma 2023 Raporunda 166 ülke içinde 72.'liğe oturttunuz! Hani biz G20’deydik? Banker Bilo kandırmacası! Ayrıntılara bakıldığında 17 amaçtan sadece altısında ılımlı bir yükselme var, diğerlerinde ya yerinde sayma veya düşüş var!  Yazacağız takip edin lütfen. Küresel Ayakizi Ağı’nın hazırladığı dünya kaynak üretim-tüketim dengesi anlamındaki dünya limit aşım günü 2 Ağustos ama ülkemizinki ise 22 Haziran oldu (Yazacağız takip edin lütfen). Artık kâr döneminden ar dönemine geçme zamanı gelmedi mi? Sermayedarların ve işbirlikçilerinin Hacivatlığı yani (Kârgözlüğü) bırakıp Karagöz’den yani halktan öğrenmesi gerekir!  

SONSÖZ

308 Kurum ortak bir açıklama yaptı: Akbelen Ormanı’ndaki Abluka Kaldırılsın, Kesim Kararı Durdurulsun! Yukarıda yazdığımız hususların bir kısmı yok bildiride ama sonuçta sınır belli bir bildiri. Kurumların içinde konunun uzmanı, sağlık meslek odaları, çevre meslek odaları, mühendis meslek odaları, yerel yönetimler gibi kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlardan tutun, ADD, ÇYDD gibi genel kuruluşlardan kent-çevre-ekoloji odaklı kuruluşlara dek bir çok örgüt var. Kimi siyasal partiler de var. Bu 308 içindeki kimi kuruluşları ve onların genel çizgilerini beğenmeyenler ‘papaza darılıp, oruç bozabilirler’ elbette. Yukarıda dediğim gibi, ben ekoloji ve ekonomi konularında yıllarca teorik olarak dirsek çürütmüş, mürekkep yalamış ve de yollarda ayakkabı eskitmiş biri olarak görüşlerimi sundum, hepsi o kadar. Hayat sizin! Doğa ne diyorsa o! Doğaya egemenlik değil, Jinping’in dediği gibi uyum, liboşlar için de yazalım: harmony! İsterseniz Elton John’dan Harmony adlı parça eşliğinde düşünün belki ufkunuzu açabilir.