Akıncı meydan okumaya devam ediyor

Kısa süre önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir üniversitede konferans vermek üzere Kıbrıs’a gitti. Bu ziyaret sırasında Mustafa Akıncı ile Bakan Çavuşoğlu arasında devlet teamüllerine aykırı bir tartışma yaşandı. Bu tartışma basın yayın organlarında geniş yer buldu. Önce bu tartışmayı kısaca hatırlayalım:

AKINCI’DAN TÜRKİYE’YE AYAR
BAKAN: Özellikle Kuzey Kıbrıs’ta bazı kişiler sürekli, “Benim ideolojime göre federasyon en iyisidir. Böyle olmalıdır.” şeklinde diktede bulunuyor. “Bir kişinin siyasi görüşüne veya ideolojisine Kıbrıs davası kurban edilemez!” demek istemiştim.
AKINCI: Sanki Kıbrıs’ta çözüm için birçok seçenek var da benim federasyon ısrarım yüzünden bunlar gerçekleşmiyor. Federasyon dışında nedir bu seçenekler diye baktığımda; karşımıza üniter devlet, AB içinde veya değil iki ayrı devlet, konfederasyon gibi kavramlar çıkıyor. Daha önce defalarca söylediğim gibi üniter bir devlette azınlık haklarına onay verecek bir Kıbrıslı Türk yoktur. Diğer seçeneklerin ise KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak tanınması sağlanmadan gerçekleşmesi mümkün değildir. Toplantılarda da söylediğim gibi, masa başında Rumların, KKTC’nin ayrı devlet olarak tanınmasını içerecek bir formülü benimsemesini beklemek boşunadır.

TÜRKİYE SESSİZ, AKINCI ATAKTA!
İlerleyen günlerde Dışişleri Bakanı bu konuyu gündeme getirmedi. Ama Türkiye’ye ayar veren ve Türkiye’deki rejimi eleştiren Akıncı bildiği yolda yürümeye devam ediyor. Demek ki Türkiye’nin hassasiyetleri, Türk Dışişleri Bakanı’nın söyledikleri bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyor. Acaba nereden güç alarak bu çıkışları yapıyor.
Federasyon için yine esti gürledi: “Federasyon iki devlet çözümünün alternatifi değildir, statükonun alternatifidir. Bu nedenle federasyonu, bir Avrupa devletini (Türk devleti rahatsızlık mı yaratıyor?) tercih ediyorum. Güvenlik için aşırı söylemlerden kaçınmalıyız. Türk tarafı bugünkü konumunu muhafaza ederse, Rum tarafı kabul etmez! (Hayati bir müzakere öncesinde böyle bir demeç Rum tarafının kollandığı anlamına gelmez mi? Bu kafa ile masaya oturanın ceketini alırlar!)

TÜRKİYE İLE FİKİR AYRILIĞI VAR MI?
Akıncı meydan okumasını incilerle süslüyor: “Bakınız, ben toplumumu temsil ediyorum. Müzakereler ezelden beri Kıbrıslı Türk lider ve Kıbrıslı Rum lider arasında yapılmaktadır. Elbette Türkiye sadece Kıbrıslı Türkler için değil, Kıbrıs’ın tamamı ve bölge için önemlidir. Bu fikirlerin yüzde 100’ünün uyuşması anlamına gelmiyor. Benim durumlara farklı baktığım zamanlar da olabilir ve gerekli görmem halinde inisiyatif alabilirim.”

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Türkiye ile KKTC arasındaki sevgi ve saygıya dayanan geleneksel ilişkiler yeni bir boyut kazanmıştır. Akıncı, Türkiye ile KKTC arasına duvar çekmektedir. Artık “Türkiye’ye rağmen inisiyatif alacağını” beyan eden bir Kıbrıslı lider karşımızdadır. İnisiyatif alarak Rum Lider Nikos Anastasiadis’in ayağına gitmekte ve olmayacak taahhütlerde bulunmaktadır. Türkiye ve KKTC Meclisi’ne danışmadan adımlar atmaktadır. Batı merkezleri ve BM temsilcileri ile yaptığı görüşmeler ciddi bir endişe kaynağıdır. Kıbrıs davası, Türkiye ve KKTC, Türk milleti ve Kıbrıs Türk halkı için ölüm-kalım niteliğindedir. Böyle yaşamsal bir meselede Türkiye ile yüzde 100 uyum içinde olma gereği duymayanların müzakere masasına oturması büyük bir talihsizliktir.
Diğer taraftan Ana Vatan ve Yavru Vatan arasında çatlaklar yaratabilecek bu demeçler, farkında olmasa da bu demeçleri verenlerin de elini zayıflatmaktadır. Türkiye ve KKTC arasında güven bunalımı olduğu izlenimi veren bu açıklamalar sadece Kıbrıslı Rumlara, KKTC’ye el koymak isteyenlere ve Türkiye’nin rakiplerine yarar. KKTC’ye kötü gözle bakanlar bu durumu sonuna kadar istismar eder. Kaldı ki Türk Dışişleri Bakanı’nın beyanına rağmen, meydan okurcasına, “federasyon, federasyon” diyerek yeri göğü inletmek, Türkiye’nin iradesine ipotek koymaktır. Rumlara, BM’ye ve AB-D’ye dayanarak bulunacak bir çözüm Türkiye için büyük jeopolitik darbe olur. Gelecek nesiller de bunun acısını çeker.
Önemli olan Akıncı’nın özlediği gibi sıradan, itilen kakılan bir Avrupa devleti olmak değil, onurlu, gururlu ve geleceğe güvenle bakan bir Türk devleti olmaktır. Cumhurbaşkanlarının birinci ödevi devletlerini yaşatmaktır. Devletine savaş açan devlet başkanlarını, tarih defterinin sayfaları arasında göremiyoruz. Ne yazık ki tarihin, coğrafyanın, stratejinin, jeopolitiğin içine sığmayan garip bir durumla karşı karşıyayız. Rakibinin isteklerine göre müzakere stratejisi belirleyenlere de ilk kez tanık oluyoruz. Türkiye sessiz kaldıkça, Akıncı vites yükselterek misyonuna devam edecektir.