Aklınızı başınıza alın

Emekçi Kadınlar Günü’nü 8 Mart’ta kutladık. Birçok insan gibi benim için de bu yıl kutlanmayı en çok hak edenler, kumpaslarla tutsak edilen Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve diğer bütün benzer davaların sanıklarının, anne, eş ve çocuklarıdır.

Onların emeğini kutlamak hepimizin görevi olmalı.

Bunu yaparken de, elbette kime karşı yapılırsa yapılsın, her türlü hukuksuzluğa karşı çıkmak gerekir.

Hepsi aynı ekipteydi

Ancak filiz gibi gencecik Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin uğradığı haksızlık karşısında sessiz kalınırken, uğradığı haksızlığı içine sindiremediği için intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar için hiçbir şey yapılmazken, tutukluların anneleri, eşleri ve kız çocuklarının cezaevi kapılarında uğradığı insanlık dışı muameleler karşısında sessiz kalınırken; bu kumpasçıları, kendileri gibi Atatürk düşmanı olan, düne kadar beraber yürüdükleri ortakları ile ihtilafa düşüp onun pisliklerini ortaya çıkarttılar diye korumak tutarlı değildir.

Kumpasçılar, 17 Aralık sürecinde ortaya çıkarttıkları yolsuzlukların üzerine aralarında ihtilaf çıkmadan önce gitselerdi, mesleklerinin gereğini yapmış olurlardı.

Bu konulara ses çıkartmadıkları gibi tam aksine, iktidarın daha ilk yıllarında AKP’nin içinden çıkıp yolsuzlukları açığa çıkartan iki milletvekilini, Ergenekon kumpasının içine dahil edip susturmaya çalışan aynı ekipti.

Bu Atatürk düşmanı kumpasçılara, bugün, sırf AKP’nin pisliklerini ortaya çıkarıyorlar diye sahip çıkmak, tam bir aymazlıktır.

Olan, küpün kırılıp beraberce oluşturulan pisliklerin gün yüzüne çıkmasıdır.

Hele hele “Bu savcılar doğru söylüyor” demek; Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve diğer bütün benzer davaların sanıklarına, bunların kumpas kurarak yüklemeye çalıştıkları suçlamaların doğru olduğunun kabulü anlamına gelir.

Kamu bu davaların doğruluğuna ilk gününden beri inanmadı.

12 yıldır bu ülkeyi AKP’nin kötü niyetinden istifade ederek ele geçirmiş bu örgüte kol kanat gererseniz, bu kumpasçılara sahip çıkarsanız tutarlılığınızı ve inanırlığınızı yitirirsiniz.

O zamanda bu ülkenin Genelkurmay Başkanı cezaevinden tahliye edilirken, ayakta kalan tek kurum olarak Anayasa Mahkemesi’ni gösterir.

Bundan da kimse şikâyetçi olamaz.

Şimdi bu hukuksuzlukları yapanlara, ister Atatürk düşmanı oldukları, ister Cemaate sempatik görünmek için sahip çıkmak; lime lime olmuş, dökülen AKP iktidarına yardımdan başka bir şey değildir.

Korkunun ecele faydası yok

Aslında AKP iktidarı bitmiştir; bitmiştir ama maalesef hâlâ kamuoyu yoklamalarında, muhalefetin eksikliğinden birinci parti çıkmaktadır.

AKP iktidarının itibar kaybetmesinde, erozyona uğrayarak bitişinde kimsenin bir katkısı olmamıştır, AKP iktidarı bunu kendisi becermiştir.

Bu, onun alternatifi olması gereken muhalefet partilerinin problemidir.

Tutarlı olmadıkları, inanırlık sağlayamadıkları için de topluma, iktidara hazır oldukları güvenini verememektedirler.

Topluma yeni projeler sunamıyorsan, inanılır ve tutarlı olamıyorsan elbette AKP hâlâ birinci parti olur.

Toplumun çok büyük kesimi, cemaatlerin, tarikatların ülke yönetiminde etkin olmasından, yönetime müdahil olmasından, laikliğin örselenmesinden rahatsızdır.

Toplumun çok büyük kesimi ülkenin üniter yapısının bozulacağı endişesini taşımaktadır.

Toplumun bu hassasiyetleri, Makyavelist bir tavırla göz ardı edilerek, “hedefe giden her yol meşrudur, o zaman düşmanımın düşmanı benim dostumdur” mantığından uzak durmak gerekir.

Toplumda inanır olmak için; AKP iktidarından hesap soracağını bağırırken, aynı zamanda, insanları haksız ve hukuksuz olarak kumpaslar kurarak zindanlara tıkan yargı mensuplarından da hesap soracağını haykıracaksın.

Aslında Tayyip Erdoğan’ın en korktuğu şey, yansız ve tarafsız bir yargıda kendisinin ve yakınlarının hesap verecek olmasıdır.

Ama korkunun ecele faydası yok. Onlar için yargı önünde kırmadan dökmeden, hukuk içinde hesap verme sonu yaklaşmıştır. Bundan kaçamazlar.

Ama muhalefet aklını başına alsın ve toplumda güven yaratacak adımları atsın.