AKP ile Türkiye ekonomisi nereye gider? - 1

Dostum Arslan Kılıç bize şu soruları yöneltti. Bu sorular aslında önümüzdeki en fazla iki yıl içinde yaşanacak ekonomik olaylar ve bunun siyasal sonuçlarının tahmin edilmesine yönelik.

1) Türkiye’nin küreselleşme yıllarında oluşturduğu ve 18 yıldır AKP tarafından yönetilen sistemi, zaman zaman sıkışsa da ve bugün belki de 18 yılın sıkıntılı dönemini yaşıyor olsa da, kör topal işlemeye devam eder mi? Sonuçta, biraz hasar olsa da çark döner mi?

2) Çark dönemeyecek derecede bir tıkanma yaşanma ihtimali varsa, sistem bunu, büyük bir alt üst oluşa; örneğin bir devrimci değişikliğe yol açamayan yeni bir yapısal düzenleme ile aşabilir mi? Önümüzde daha, sistemdeki tıkanmayı açacak nasıl bir yapısal düzenleme yapma olanağı ya da seçeneği var?

Bu sorulara cevap vermeden önce AKP’nin 18 yıllık döneminde Türkiye ekonomisinin temel sorunlarını irdelemek zorundayız.

YÜKSEK ENFLASYON

2003-2018 arası 16 yıllık dönemde TÜFE ortalaması yüzde 9.9,ÜFE ortalaması yüzde 10.3 olmuştur. Bu dönemde dünya enflasyon ortalaması yüzde 3.8’dir. 2019 enflasyonu ise yüzde 13.8 olarak gerçekleşti.

AKP kriz sonrası iktidara geldiği 2003 yılından itibaren IMF politikalarını izlediği ve kriz sonrası düzelme dönemi kabul edebileceğimiz 2003-2007 döneminde enflasyon oranı tek hanelidir. Ekonomik kriz yılları 2017-2018 ve 2019’da enflasyon oranı çift hanelidir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nin temel amacı fiyat istikrarıdır. Bunun için “enflasyon hedeflemesi” modeli ile bunu sağlamaya çalışıyor. Ancak 2002’den itibaren TCMB’nin enflasyon hedefleri gerçekleşen enflasyon oranları altında kaldı. Yani TCMB hedeflerini tutturamadı.

Burada şunu da hatırlatmalıyız ki enflasyon hesabının değiştirilmesi ve sepet hesabının enflasyonu düşük göstermeye yönelik olması nedeniyle enflasyon oranlarına şüphe ile bakıyoruz. Gerçek enflasyon daha yukarılarda olduğundan tehlike çok daha büyük.

YÜKSEK İŞSİZLİK

Türkiye’de 1990 yılından itibaren yüksek işsizlik en temel sorunlardan biri olmuştur.2013-2019 döneminde işsizlik oranı sürekli yüzde 10 civarında kalmış. Genç nüfusta işsizlik yüzde 20-30 bandında seyretmiş.

Tarım dışı işsizlik oranı hep yüzde 10’un üstündedir.

Geniş işsizlik oranı(işsizlere dahil olmayan ve işe girme başvurusu yapmayanların dikkate alındığı oran) ki bu oran gerçek işsizliği gösterir; yüzde 15-20 arasındadır.

Yani 2003’den itibaren AKP işsizlik sorununu çözememiştir. Kayıtdışı çalışanların toplam işgücüne oranı yüzde 30’ların üstündedir. Kadınların işgücüne katılım oranı da yüzde 30 civarındadır.

İşsizlik sorunun çözülememesinin en temel sebebi üretime değil tüketime dayalı büyüme modeli uygulanmasıdır.

GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK

Türkiye’de gelir dağılımı oldukça bozuktur. Bunu gösteren Gini katsayısı 0.40’ın altına düşmemektedir

Gini katsayısı, bir ülkede milli gelirin dağılımının eşit olup olmadığını ölçmeye yarayan bir katsayıdır. Katsayı 0 ile 1 arasında değerler alır ve yüksek değerler daha büyük eşitsizliğe tekabül ederler. Örneğin herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun Gini katsayısı 0 iken tüm gelirin bir kişide toplandığı (birden çok kişinin mensup olduğu) toplumun bu katsayısı 1’dir.

Türkiye’de asgari ücretin düşük olması, vergi adaletinin olmaması ve üretime dayalı istikrarlı büyümenin sağlanamaması gelir dağılımı adaletsizliğinin en önemli sebeplerindendir.

VERGİ SİSTEMİMİZİN BOZUKLUĞU

Türkiye’de toplanan vergilerin ortalama yüzde 33 gelir üzerinden alınan(dolaysız) vergiler, yüzde 67’i ise harcamalar ve işlemler üzerinden alınan(dolaylı) vergilerden oluşmaktadır.

Dolaylı vergilerin yüzde 84’ü KDV ve ÖTV, geri kalanı ise işlemler vergileri(damga vergisi, harçlar gibi).

Bu oranlar Türkiye ekonomisini ayakta tutan vergilerin harcama vergileri olduğunu gösteriyor. Zengin fakir herkes aynı vergiyi ödüyor.

Bunun vergi adaletsizliğini nasıl yarattığını da açıklayalım: yüksek gelire sahip olanların harcamalarının gelirlere oranı, düşük gelirlere nazaran da azdır. Düşük gelirler tasarruf yapamadıkları için harcamaları ve dolayısıyla ödedikleri verginin gelirlerine oranı daha yüksektir.

KAYIT DIŞI EKONOMİNİN BÜYÜKLÜĞÜ

Türkiye’de kayıt dışında olan başlıca gelir ve servet kalemleri şunlardır: 1- Ücretler 2- Gayrimenkul satış karları 3- Rant gelirleri 4- Rüşvet gelirleri 5- Yastık altı altın (yaklaşık 150 milyar dolar civarında ) ve döviz 6- Kayıt dışı elde edilen eski eserler ve tablolar 7- Yurt dışında tutulan varlıklar (para ve yurtdışında elde edilen servet.)

Kayıt dışı gelirler harcandıkça kayıt içine girdiğinden kayıt dışı ekonominin tutarı harcanmayan ve yurt içinde ve dışında servete dönüşen servet tutarından oluşmaktadır.

Yolsuzlukların ve vergi adaletinin olmadığı bir ülkede kayıt dışı servetin yüksek olduğunu tahmin etmek zor değildir.

Devam edeceğiz.....