AKP tarikatı Dimyat’a giderken...(5) -(TAMAMI)

Bu iş buraya nasıl geldi, izin verirseniz anlatayım: Bulursanız, 1 Aralık 1947 tarihinde yapılan CHP 7. Büyük Kurultayı’nın tutanaklarını ibret-i âlem için okuyun. Bulamazsanız, size Prof.Dr.Çetin Yetkin’in “Karşı Devrim, 1945-1950” (Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, 5.Basım, 2006) adlı kitabına başvurmanızı tavsiye edeceğim.

Bu kurultayda, zamanın ruhuna uygun olarak CHP’nin Altı Ok’u tartışılıyor. Sıra “Laiklik”e geliyor. Konuşmaları dinleyelim:

Sinan Tekelioğlu (Seyhan Milletvekili):

“...Diyanet İşleri, vakıflar idaresinin paralarıyla mektep açsın, bize asrî ve medenî hoca yetiştirsin, bize ölü gömücü yetiştirsin, bize telkin verecek imam yetiştirsin, bize hatip yetiştirsin. İşte ben bunları istiyorum...

...dinsiz milletler yaşayamaz, muhakkak ki bir gün gelir, ademe (yokluğa) giderler. Tarih bunu ispat etmiştir ve ortaya koymuştur.

Arkadaşlar, bugün memleketimizde kumar almış yürümüş, içki almış yürümüş, ahlâk tamamen tefessüh etmiştir. Dinsiz bir milletin memleketinde hiçbir korku kalmaz, yaşayabilmesi için bir mevhumdan korkusu olmalıdır. Varlığın devamı için bu mevhum lâzımdır. Anaya, babaya, büyüğe itaat kalmadı, kimse kimseyi tanımıyor. Allah nedir? deyince Allah’ın ne olduğunu bilmiyor, tanımıyor...”(Age, s.411)

***

Sanki Başvekil hazretleri ya da muavini Arınç Hoca konuşuyor. Zamanın CHP’sindeki AKP fraksiyonunun Sinan Tekelioğlu adlı milletvekilinin konuşmasına göre, o 1945 yılında halkın büyük bir çoğunluğu kumarbaz, ayyaş, kadınlar orospu, erkekler pezevenk...

1945 yılında ilkokul üçüncü sınıfta okuyordum. İkinci Dünya Savaşı cehenneminden onuruyla çıkmış Türk toplumumuz yamalı pantolon, pençeli ayakkabı giyiyordu ama Seyhan milletvekilinin tanımladığı topluluk değildi. O savaş zenginlerinden, savaş vurguncularından söz ediyor ki bunlar daha sonra irticanın finansörü olmuşlardır.

Bu iftirayı atan muhterem, 1938-50 arasında Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili idi, 1950-57 arası Demokrat Parti Adana milletvekilliği yaptı. Yaşasaydı, şu anda AKP milletvekili olurdu.

Hamdullah Suphi Tanrıöver

Yaşamöyküsü son derece ilginç bir zattır. Konuşma beceresi yüksektir. CHP’nin kuruluşundan itibaren içindeydi, milletvekili ve bakandı. Bir süre büyükelçilik de yaptı. 1945’te İçel ve 1946’da İstanbul milletvekili olarak yeniden Meclis’e girdi. 10 Mayıs 1949’da İstanbul’da yeniden açılan Türk Ocakları’nın başkanı oldu. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti (DP) listesinden bağımsız Manisa milletvekili, 1954’te yine DP’den İstanbul milletvekili seçildi. 1957’de Hürriyet Partisi adayı olarak katıldığı seçimleri kaybetti.

Bakın o gün nasıl konuşmuş:

“...altı tane Meclis hademesi yanıma geldi, gözleri yaşlı olarak şunları söyledi: ‘Vallahi billahi, altı köyümüzde bir tek imam kaldı. Ölülere nöbet bekletiyoruz. Ondan kalkıp bu köye geliyor ve boyuna köy değiştirtiyor. Eğer bize imam hatip vermezseniz ölülerimizi köpek leşi gibi toprağa gömeceğiz...” (Age, s.413)

***

Hepsi yalan söylüyor. 1880’de doğanlar 65 yaşındaydı; 1890’da doğanlar 55, 1900’de doğanlar 45 yaşındaydı. İnsanların çoğu imamlık yapacak din eğitiminden geçmişti. Dedem o tarihte Mersin, Demirışık köyü imamıydı, birkaç kilometre ötede, Mihrican yaylasının imamı ünlü Hadımlı Hoca idi.

Şükrü Nayman

O gün şöyle konuşuyor:

“...Türk yurdunda din terbiyesinin inkişafına yardım etmek zamanının geldiğini hattâ geçmiş olduğunu kabul etmeliyiz... gençliğin muhtaç olduğu manevî gıdayı tattırmak için mekteplerimizde din dersi okutulmalıdır.

...Arkadaşlar; dinden korkmayalım; ben, amele arasına yayılan kızıl tohumların gelişmesinden korkuyorum...

...Arkadaşlar; din ülkülerini kaldırdık; fakat yerine neyi koyduk... vatan sevgisini, millet aşkını koyabildik mi?...” (Age.s.412)

Bu adam, bir yıl sonra Demokrat Parti kurulunca ya da 1950’de mutlaka bu partiye geçmiştir.

Sonra

Sonrasını ne siz sorun ne ben söyleyeyim. İmam-Hatip okullarının yasası 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu içinde çıkmıştı. Yasanın amacı aydın ve cumhuriyetçi din adamı yetiştirmek idi. Tam tersine bu okullar karşı devrim ocağı oldular ve bütün ülkeyi kapladılar. Şu anda neredeyse yasanın amacı tersine döndü, laik okullar İslamî okullara dönüştü.

İmam-hatip okullarının temsil ettiği tehlikeyi taa 1980’lerde yazmaya başladım ama öğretmenlik yaptığım kısa dönemde, 1960’larda fark etmiştim. Daha o yıllarda toplum ikiye bölünmeye başlamıştı. Ortaöğretim, imam-hatip okulları tarafından el geçirildi. Şimdi de kız ve erkek imam-hatip okulları birbirinden ayrılıyor. Bu durum hem anayasaya, hem de Tevhid-i Tedrisat’a aykırıdır. Bu durum karşısında CHP oy kaygısıyla ağzını bile açamıyor. Böyle giderse, ülkede 2014 yılında son seçimin yapılacağını ne yazık ki anlamış değil.

***

Özellikle AKP tarikatı iktidarı döneminde, ülkenin köşe yazıcılarının neredeyse tamamı, imam-hatip mezunlarına uygulanan puan sisteminin demokratik olmadığını savunmuş ve bu okul mezunlarının istediği üniversite, fakülte ve yüksek okula alınması gerektiğini, alınmamalarının fırsat eşitliğine aykırı olduğunu yazıyorlardı. Din okullarının laik okulların yerini almasının, mezunlarının üniversitenin asıl kaynağı durumuna gelmesinin içerdiği tehlikeyi göremiyorlardı.

Dünkü yazımda, sözünü ettiğim, “İmam-Büyükçeli dönemi başlıyor” diye isyan eden 8 eski Dışişleri Bakanı ve 144 emekli Büyükelçinin feryadı bile uykularından uyandırmadı. (Tefrika devam ediyor).

Nota Bene:

Aydınlık’ta yazmaktan gurur ve mutluluk duyuyorum; Ulusal Kanal’ın tiryakisiyim; TGB’nin doğal üyesiyim; İşçi Partisi’ne saygı duyuyorum.