AKP tarikatı Dimyat’a giderken...(9) -(TAMAMI)
Ramazan ayı boyunca o iftar senin, bu iftar onun devlet kesesinden cerre çıkan Hazret, Vezir-i Muazzam, adını beğenmediği “Arena Mega” adlı bir yerin açılışında konuşuyor: Dünyanın en büyük Marmaray’ını yaptırmış, Pekin’i Londra’ya bağlamış; dünyanın en büyük teyyare meydanını yaptıracakmış; Karadeniz’den Marmara’ya kanal açacakmış; ayı kırparak yıldız yapacakmış; Konya’ya liman yaptıracakmış, dayı dediği ayıları köprüden geçtikten sonra kullanılmış mendil gibi atmış ve de atacakmış; bekârlara eş bulacakmış, sünneti gelen çocuklara kirve olacakmış... Başarıların pehlivan tefrikası! O ünlü kıssahan (masalcı) sesiyle söylüyor bunları. Bizim oralarda kıssahana “kasafancı” denir ki (sözüm mencilisten dışarı) biraz yalancı anlamına gelir.
***
Ah, ah gizli Müslüman Hitler de böyle yapmıştı: Tekmil Alamanya’ya otoyol döşemişti, fakir halk için vosvos tomafillerini icat etmişti. Böyle dense, vallahi kalbi kırılır şeyh hazretinin. Alimallah mahkeme kapılarında sürüm sürüm süründürür adamı da mim koyduğu kanser olmaz ise verem olur.
Adolf (Soylu Kurt) Hitler lise birinci sınıfta kaldı, daha sonra da hastalık dolayısıyla terk-i tahsil eyledi. Bundan dolayı öğretmenlerini suçladı. Ressam olmak istedi, onu da başaramadı. Bunun üzerine üye olduğu Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne lider oldu. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Versailles Antlaşması dolayısıyla onuru kırılmış ve sefil düşmüş olan Alman küçük burjuvazisinin (orta sınıfının) nabzına iyi şerbet verdi. Allah’ı var, çenesi pek kuvvetli idi. Derken, Nazi Partisi’nin iktidara gelmesiyle önce şansölye (başbakan) oldu (1933), bir yıl sonra da devlet başkanlığını üstlendi ve böylece “Führer und Reichkenzier” oldu.
Tam anlamıyla bir “avam” idi. Bir avam olarak güçlendikçe megalomanlaştı, ne oldum delisi oldu ve bu megalomani “ka(e)rizma” olarak tercüme edildi. Allah kimseye vermesin!
***
Benito Mussolini 29 Temmuz 1883’te demirci bir babanın oğlu olarak Forli’de doğdu. İlk ve ortaöğrenimi sırasında disiplinsiz ve saldırgan davranışları nedeniyle iki kez okuldan uzaklaştırıldı. Gençliğinde sosyalist düşüncelere ilgi duydu. Lozan Üniversitesi’ndeki eğitiminin ardından öğretmenlik yaparak çalışmaya başladı. 1902’de zorunlu askerlik görevinden kaçmak için İsviçre’ye gitti. 1904’te İtalya’ya geri dönerek İtalyan Sosyalist Partisi’ne katıldı ve partinin yayın organı olan Avanti Gazetesi’nde çalıştı. İki yıl boyunca piyade olarak askerlik yapan Mussolini savaşta yaralandıktan sonra Milano’ya döndü ve burada sağ görüşlü Il Popolo d’Italia Gazetesi’nin editörü oldu. Il Popolo d’Italia gazetesini çıkarmaya başladıktan birkaç ay sonra da Sosyalist Parti’den atıldı. Artık Mussolini’nin siyasi görüşü tamamen değişmişti. Sosyalist düşünceleri bir kenara bıraktı ve “faşizm” ismini vermiş olduğu yeni ideolojinin temellerini atmak için harekete geçti.
Babası demirci olduğuna göre ailesi avamdandı. Üniversite bitirdiği, öğretmenlik ve gazetecilik yaptığı için sınıf değiştirerek “havas” oldu. Onun da çenesi kuvvetli idi.
O da karizmatik idi. Samos kralı gibi onun da sonu iyi olmadı.
***
Ama her zaman böyle olmuyor: İspanya diktatörü General Franco demokratik cumhuriyeti darbe ile yıktı. Memleketini Allah ve Kilise aşkına soldan ve komünizmden temizledi. Bir Mussolini hayranı idi. İspanya’yı 1939’dan 1975’e kadar Kral Naibi ve Devlet Başkanı olarak 36 yıl yönetti. Onun da bir lakabı vardı, Kendisine El Caudillo (Önder) denilirdi. Yatağında öldü. Kral olarak yerine hazırladığı “Elit” I. Juan Carlos İspanya’ya demokrasiyi getirdi. Halktan adam general olduktan sonra bir Mussolini hayranı olarak diktatörlüğe terfi ediyor, ama doğuştan soylu prens kral olunca demokrasiyi tercih ediyor.
***
Gelelim Portekiz ve Yeni Devlet “Estato Novo”nun kurucusu António de Oliveira Salazar dönemin faşist diktatörlerinden biri kabul edilir. Ancak Salazar rejimi diğer faşist hareketlere kıyasla ‘Light Faşizm’ olarak adlandırılır. Tıpkı Franco gibi Salazar da, tam bir Mussolini hayranı, anti-semitik olmasa da Nazi yanlısıydı.1968 yılında, bir beyin kanaması geçirdi. Çoğu kaynaklar bu olayın onun yazlık evinde sandalyeden düştüğü zaman meydana geldiğini savundular. Aynı yıl, 1968 yılında Salazar yönetimden ayrıldı. Düşüşünden kısa bir süre sonra ölmesi beklendiği için, Başkan Américo Thomaz Marcello Caetano onun yerini aldı fakat Salazar beklenmedik bir şekilde iyileşti. 1974’de Karanfil Devrimi olarak anılan General Antonio Spinola’nın yönettiği askeri ayaklanmayla Salazar diktatörlüğü devrildi ve Portekiz’e gerçek demokrasi geldi.
Portekiz’i 1932’den 1968’e kadar bir faşist diktatör olarak yöneten Salazar, söylemesi ayıp, Combria Üniversitesi Ekonomi Profesörü idi.
Günahı söyleyenlerin boynuna “Ben bu memleketi futbol ve fado ile yönettim!” dediği söylenir.
***
İnsan insana benzer ama yaratıcısı Tanrı gibi insan da tektir. Geçmişin diktatörlerini “misal” ve “kıssadan hisse” çıkartılması için anlatmadım. Hani mesajlarınızda yazılarımın sizleri “bilgi” lendirdiğini söylüyorsunuz ya işte o yüzden yazdım. Bir de bu dünya iktidarının kimseye kalmadığını hatırlatmak için...
Herkesin kendine göre bir yoğurt yeyişi vardır. Kimisi ülkesini futbol ve fado ile 36 yıl yönetir, kimisi vardır “din, arabesk ve futbol” ile ülkesini yönetemez.
AKP tarikatı hükümeti stadyumlarda politik sloganları yasaklayacakmış... Mümkündür!
“Peki kahrolsun Salazar, kahrolsun Franco!” demek de yasak mı? Yasak ise, bu “Faşist diktatörlükleri savunmak” anlamına gelmez mi? (Yarın devam edecek).