Albayrak’ın en anahtar cümlesi
“Ama burası çok önemli! Böyle olmalı! Niye? Çünkü çok önemli!”
“En anahtar cümle burası. Çok önemli...”
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı dinliyorum.
Terledikçe terliyor.
O anahtarı bir türlü bulamıyor.
Şöyle not almışım...
“Berat Albayrak konuşuyor. Daha bir şey söylemedi. Doların ateşi en azından ‘konuşacak haberiyle’ düşürülmek istenmiş anlaşılan. Apar topar hazırlanmış ‘prensipler’ konuşması.”
Dolar akıllı ve kurnaz! Durur mu! Daha da yükseliyor. Bir Tayyip Erdoğan’a Bayburt’a, Gümüşhane’ye canlı bağlanıyor, bir İstanbul, Beşiktaş’ta Albayrak’a!
Daha daha yükseliyor.
Albayrak’ı iyice ateş basıyor.
Aranıyor o anahtarı bulamıyor.
Terliyor.
İşadamları ya çağrılmış, ya kendiliklerinden koşup gelmiş. İçlerinde çok zor durumda olanlar da var.
Sıra sıra...
Dinliyorlar.
Yangın var ya... çare olacak ya... Acil... Acil...
Bu öyle bir yangın ki... orman yanınca... içindeki villalar, köşkler de yanıyor; börtü böcek, minicik, milyonlarca çalışkan karınca da yanıyor...
Şaşkın dinliyorlar.
Sahte nezaket suratı bile takınmaya hal kalmıyor.
Amerikan tarzı bir konuşma girdi kültürümüze. Arada bir izleyicilerle ilişki kurmak, isim anarak, kişiselleştirerek, komiklikler yaparak ilgiyi canlı tutmak üzere.
Yok!
Yanıt yok!
Buzlu cam!
Yoksa değil mi!
İnsan ölünce eskiden burnuna cam tutarlardı.
Buğulanırsa hâlâ nefes alıp veriyor anlamına gelirdi.
Galiba bitti.
NE YAPACAĞIZ? KEŞKE!
Sizlere, bizlere ömür!
Ne yapacağız?
Keşke daha önce yapsaydık!
Ulusal Kanal’dan Hüseyin Mert arada bir arşivden bazı görüntüler yayımlıyor. Bir iki tanesini izledim hemen arkasından. 2001 yılında Üsküdar’da bir toplantı.
Doğu Perinçek konuşuyor bu kez. Arkasında “Krize çözüm: Halkçı-devletçi ekonomi” diye yazıyor.
Gelin birlikte dinleyelim:
“Büyük müttefik’ diyorlar, ‘büyük tehdit’! Bakın bugün Türkiye’yi yönetenlerin de elli yıldır Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız diyenlerin de dilinde ABD nedir? Büyük müttefik! Ama o büyük müttefikin Temsilciler Meclisi’ndeki Ermeni Soykırımı Yasasına baktığınız ve Türkiye’ye dayatmalarına baktığınız zaman büyük müttefik değil, büyük tehdittir! Artık herşey apaçık, çıplak gözler önündedir.
“Bu durumda İşçi Partisi diyor ki, bir ulusal direnme programı yapacağız. Yalnız ekonomi değil; ekonomisiyle, siyasetiyle, askeriyesiyle, kültür politikasıyla, dış politikasıyla bir ulusal direnme programı yapacağız.
“Birinci madde:
“Türkiye’de doların diktasına son verilecek
“Türk Bayrağı Türk Lirası
“Türkiye’de Türk Lirası geçer.
“İşçi Partisi’nin programının birinci maddesi budur!”
Daha sonra başka bir görüntü. 2002 milletvekili genel seçimlerinde seçim bildirgesini sunmuş. Bir, iki, üç diye sıralamış:
“İç borçlar 10 yıl takside bağlanacak.
“Türkiye’de Türk bayrağı, Türk lirası! İç piyasadaki ve bankalardaki döviz, rayiç bedel üzerinden dönüştürülecek.
“Nereden buldun kanunuyla, hortumcunun malına el konulacak.
“Avrupa Gümrük Birliğinden derhal çıkılacak, yeniden gümrük konulacak, ki Türkiye’nin tarımı, sanayii gelişsin, ki yeni istihdam olanakları yaratılsın. Dışarıdan mal aldığınız zaman işçi atmak zorundasınız. Türkiye’de üretilen hiçbir mal dışarıdan alınmayacak.
“Tarıma destek politikası. Ucuz gübre, ilaç, mazot, damızlık, tohumda vergi kaldırılacak; tarım girdileri ucuz fiyatlarla sağlanacak.
“Özelleştirmeye son verilecek, milli sanayici, tüccar, esnaf, zenaatkar desteklenecek.
“Ücretsiz sağlık hizmeti sağlanacak.
“Parasız eğitim yapılacak. Tarikat okulları, üniversiteleri hepsi kamulaştırılacak. Tek bir Cumhuriyet eğitim sistemi kurulacak.”
Aradan geçmiş 17 yıl!
17 kayıp yıl!
Keşke..! Keşke...!
Uçurumun kenarına gelmeden...
Şimdi 2018 yılındayız. Önümüzde artık o kadar yıl yok. Parmaklarımızla ay hesaplıyoruz.
Acil önlemler gerekli. Bugünün koşullarında.
Vakit daha da geç olmadan...
DERE YATAĞINA EKONOMİ
Doların haline bakıyorum.
Karadeniz kıyısındaki sellere bakıyorum.
Nasıl da benziyorlar.
Yolu oraya yaparsan.
Dere yatağına evleri kurarsan...
Olacağı bu!
Üretimden vaz geçersen, borç üzerine ekonomiyi inşa etmeye çalışırsan...
Olacağı bu!
GEL DE BU MİLLETE GÖNLÜNÜ KAPTIRMA
Bir hekim anlatıyor:
84 yaşındaki hastam raporlu ilacını yazdırmak için geldi. Özellikle “bir kutu yaz” diyor. Bu sabah sordum.
-Bu ilaçlar raporlu, neden üç kutu yazdırmıyorsunuz ki... her ay bir kutu yazdırıyorsunuz...
Yanıt:
-84 yaşındayım. Ne zaman öleceğim belli değil, ilaç israf olmasın...
DİN, VİCDAN VE PARA
Trabzonspor’un resmi sitesinden yapılan açıklamadan ahlâk, vicdan ve din arasında nasıl bir bağlantı olduğunu ya da olmadığını okuyoruz. Disipline uymadığı için sözleşmesi tek taraflı feshedilen futbolcu Aykut Demir, kararı Türk Futbol Federasyonu’na taşımış. Süreç sonunda Trabzonspor dokuz milyon 815 bin 580 TL ödemeye mahkûm edilmiş.
Devamını Yönetim Kurulu’nun açıklamasından okuyalım:
“Yönetim Kurulumuz, diğer tüm girişimlerinde olduğu gibi memleket ve Trabzonsporluluk hassasiyetini ön planda tutarak ilgili futbolcuya son güne kadar tazminatı için indirim veya taksitlendirme taleplerini iletmiştir.
“Ancak, yaşantısından ahlâkı ve vicdani değerlerinin yüksek olduğunu düşündüğümüz Trabzonlu futbolcu tüm iyi niyetli taleplerimizi reddetmiş ve tazminatını kur farkı-faiz dahil olmak üzere talep etmiştir!
“Bunun üzerine kulübümüz, ilgili futbolcuya ciddi bir kısmı faiz ve kur farkından oluşan 9 milyon 815 bin 580 TL’lik tazminat tutarını bugün itibariyle tek seferde ve peşin olarak ödemiştir.”
ORMANLAR NURŞEN’E EMANET
BURSA’nın İnegöl ilçesindeki Orman İşletme Müdürlüğü gözlem kulesinde çalışan Nurşen Turan (30), olası yangınlara karşı ormanları gözetliyor. Gün boyu 65 bin hektar ormanı büyük bir dikkatle takip ettiğini söyleyen Turan, işini severek yaptığını belirtti.
Kulenin altında tahsis edilen evde eşi ve 2 çocuğuyla yaşadığını ifade eden Nurşen Turan, “Tam 9 yıldır bu işi severek yapıyorum. Orman sahasında duman görünce hemen telsizim ile merkezi uyarıyorum. Gelen ekipler yangını büyümeden söndürüyorlar. Akşamları ise eşim ve iki çocuğumla evimde kalıyorum” dedi.