Alevilerden azınlık yaratma oyunu
Almanya’da bir eyalette Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF)’nun girişimiyle Aleviliğin İslam dışında ayrı bir din olarak tanınmasına kapı açacak bir karar alındı. Almanya’nın bir eyaletinde başlasa da aslında Avrupa Birliği uzun süredir Aleviliği İslam dışı ayrı bir din olarak inşa etmeyi hedefliyor. Emperyalistlerin milli devletlerin felce uğratılması için yürüttükleri küresel operasyonun toplumsal boyutu, olmayan azınlıkların inşa edilmesi ve milli birliklerin dinamitlenmesini hedefliyor.
Hem Türkiye’de hem de dışarıda Alevilerin ezici bir çoğunluğu Aleviliğin İslam-dışı, ayrı bir din olduğu iddiasındaki mantıksızlığı görüyor. Batılı devletlerin yapmak istediği şeyin bir hak-hukuk meselesi olmadığını idrak edebilecek kadar da tecrübe sahibi. Hal böyleyken bazı kimselerin Alevileri dini bir azınlık haline getirip iyilik yapıyormuş görüntüsü altında onların zararına olacak bir emperyalist projenin dümen suyuna girmeleri derin komplekslere sahip bir ruh halinin eseri olsa gerektir.
Gerçekten de yurtdışında yaşayan insanların bazıları, aynı zamanda siyasal kimliklere ve duyarlılıklara da sahiplerse, içinde bulundukları koşulların ürünü olan kendine özgü bir mücadele stratejisi benimsiyorlar. Başka ülkelerde azınlık olarak yaşamak, zamanla kendi bilincini yaratıp anayurdunda azınlık olmayan bir topluluğu azınlıkmış gibi algılamaya neden olabiliyor. Sayıca azınlık olmak, bir topluluğun iç dayanışmasını güçlendiren ve ötekine karşı biz bilincini oluşturan bir etkide bulunur. Böylece diaspora (kopuntu) dediğimiz yapı ortaya çıkar. Anavatanın gerçeklerinden kopmamış, fiziken uzakta olmasına karşın manen uzak düşmemiş ve yabancılaşmamış bir diaspora, anavatan açısından milli güç unsurudur. Ermeni soykırımı yalanlarına karşı mücadelede Avrupa’daki Türk varlığı, Türkiye’nin elini güçlendiren bir unsur olmuştu.
Kendi içinde ayrışmamış ve anavatanla manen kopmamış bir Türklüğün, Türkiye’nin milli güç unsuru olduğunu iyi bilen Avrupa ülkeleri iki yönlü bir plan uyguluyorlar. Birinci yön, ülkelerindeki azınlıkları kendi içlerinde etnik ve dini grupçuklara ayırarak daha kolay asimile edilebilir hale getirmektir. Bu amaçla ülkelerindeki farklı milliyetlere mensup topluluklar içindeki bütün fay hatlarını derinleştirmeye çalışıyorlar. İkinci yön, inşa ettikleri yapay azınlıkları, anayurda karşı bir koçbaşı olarak kullanmaktır. Kendileri milli devletlerini tahkim etmeye çalışırken, geri kalan ülkelerin daha az egemen, daha az milletleşmiş daha kolay denetim altında tutulabilir yapılara dönüşmesi için Türkleri bölmeye ve imal edilmiş diasporaları bir silaha dönüştürmeye çalışıyorlar.
Gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında yaşayan Alevi yurttaşlarımızın 1970’lerde Türkiye Birlik Partisi ve 1990’larda Demokratik Barış Partisi üzerinden siyaset sahnesine ayrı bir kimlik grubu olarak çıkma çağrılarına destek vermedikleridir. Bu iki parti de “Alevi” partisiydi. Sınırlı bir etkinin ötesine geçemediler. Heterojen bir topluluk olarak Aleviler, çok partili sisteme geçildiğinden bu yana Cumhuriyet’e ve Atatürk’e sadakati gözeterek çeşitli partilere oy verdiler. Bugün de Alevi yurttaşlarımız bazı toplumsal talepleri olmakla birlikte, bunların çözümünün ayrı bir kimlik grubu olarak örgütlenmekten geçmediğini düşünüyorlar. Oysa Almanya merkezli operasyonla Aleviliğin ayrı bir din olarak örgütlenmesi iddiası, olmayan bir azınlığın hem Alevi toplumunun rızası hilafına hem de nesnel ve tarihsel gerçekliğe aykırı biçimde zorlayarak inşa edilmesi demek oluyor. Azınlık deyimi hukuki bir içeriğe sahiptir. Sayıdan daha çok hukuki konumu anlatır. Aleviler kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizin eşit hissedarı olan yurttaşlarımızdırlar. Bu nedenle söz konusu emperyalist azınlık inşası projesi tutmayacaktır.