Ali Koç’u harcatmayız-(TAMAMI)

Geçen hafta gözler önünden geçen, ancak pek de üzerinde durulmayan Sayın Ali Koç’un yöneticiliği bırakmayı düşündüğü konusu beni rahatsız etti. Belli ki, karar henüz kesin değil. Aile baskısı olduğunu söylüyor. Ancak bu aşılmayacak bir şey değil. Düşünceli ve biraz da hüzünlü olduğu yüzündeki ifadeden belliydi. Başka baskılardan rahatsız olduğu izlenimini de edindim. Bu baskılar Fenerbahçe’nin içinden ve dışından, veya başka şekillerde de olabilir.

Türkiye’de Koç ailesini ve bağlı olarak Ali Koç’u tanımayan yoktur. Fenerbahçeliler ve futbolseverler de kendisini genç yaşına karşın iyi bir futbol adamı olarak tanır ve severler. Ben de öyle, her seferinde size konumuna bakmaksızın futbol diliyle “Ağabey” diyen birini nasıl sevmezsiniz. Ve de bu yalnız benim için değil, herkes için böyledir.

Ali Koç en zor zamanda görevden kaçmadı. Fenerbahçe’nin ve içinde bulunduğumuz şike skandalını başımıza saranlara karşın futbolun hizmetinde oldu. Çözüme katkıda bulunmaya çalıştı. Topluma güven verdi. Ben ticari tarafını ve yaşantısını bilmem. Ancak böyle bir ismin, böyle bir güven vermesi biz futbol alemi için pek de olağan değildir. Çok gördük, sıkıyı gördüler mi, kaçar giderler.

Ama sanıyorum bunun tersi Sayın Ali Koç’a yapılıyor. Daha önce de onun gibilere yapıldı, başarılı oldular. Futbol aleminin içinde, bakınız Fenerbahçe falan demiyorum. Böylesine insanları püskürtmek isteyenler çoktur. Zira böyle güçlü isimler işin içinde olursa istedikleri gibi at koşturamayacaklarını bilirler.

Lütfen dayanın Sayın Ali Koç. Sizin gibi birini öyle baldırı çıplaklara harcatmayız. Böyle bir durumda, toplumsal ve gönüllü yapılan işlerde Türkiye’nin sizin gibi insanlara çok ihtiyacı var. Biliyorum, bizler sizin gibi aksi takdirde kaybedecek çok şeyi olan insanlar değiliz. Ama bu futbol hepimizin ve hepimiz kaybederiz.

UEFA ile kapalı kapılar ardında

Çiçeği burnunda Federasyon Başkanımız Yıldırım Demirören UEFA başkanı Platini ile görüştü. Gitmeden önce anlı şanlı yorumcularımız ile birlikte televizyon programına çıktı. Medyaya yansıyanları hepimiz biliyoruz. “Gideceğim, Platini ile tanışıp konuşacağım. Kimse merak etmesin sorunları bitireceğim” dedi .

Ama bir gün sonrası hiç öyle olmadı. Baktık medyada Platini ile el sıkışma fotoğrafları. Yüzlerde öyle pek anlaşmış bir ifade yok. Hatta tam tersi, zoraki el sıkışma pozisyonları var. Dahası yapılan açıklama... “Şike meselesi konuşulmadı, önümüzdeki günlerde Türkiye’de yapılacak UEFA Kongresi ile ilgili şeyleri konuştuk...” falan filan.

Yanında Sayın Şenes Erzik de vardı. Doğrusu da buydu ve öyle olmalıydı. Ancak şikenin konuşulmadığı şeklindeki ilk açıklamanın Erzik’ten gelmesi ilginçti. Biz biliyoruz ki, Sayın Yıldırım Demirören içi dışı bir insandır. Ağzına gelen şeyleri gönlünce dobra dobra söyler. Sonrası bildiği şekilde de toparlar. Acaba öyle olmasın diye tembih mi oldu. Hadi tembih demeyelim de ilke kararı diyelim. Neyse, benim canımı sıkan şu. UEFA ile ne zaman gizli görüşme olsa altı çapanoğlu çıkıyor. Doğrusu ürktüm bu görüşmeden. En iyisi bundan sonra açık olun da Türk halkı gerçekleri öğrensin, ne dersiniz.

Dario Porsemay ve kayak

Kayak yazarı deyince bizim neslin aklına önce Dario Porsemay gelir. Arada sırada haberleşir, konuşuruz. Kendisinden dertli bir mektup aldım. Kayak ilgililerinin dikkatlerine sunuyor ve hiçbir ekleme yapmıyorum.

“6 mart günü Hürriyet gazetesindeki “teşekkürü” görünce inanın çok şaşırdım ve üzüldüm.

Konu geçen hafta Erzurum Palandöken’de yapılan Dünya Kayak Yazarları Derneği’nin 59. kongresi ve dolayısıyla, yapılan kayak yarışlarına katkı veren, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Gençlik ve Spor bakanımız Suat Kılıç’a, Gümrük ve Ticaret bakanımız Hayati Yazıcı’ya, Kültür ve Turizm bakanımız Ertuğrul Günay’a, Sağlık bakanımız Recep Akdağ’a paralı teşekkür ilanı veren Türkiye Kayakseven Gazeteciler Derneği ve Türkiye Kayak Federasyonu Başkanlığı’dır.

Ben Türkiye kayak Sevenler Derneği’ni tanımam. İcraatlarını ise hiç görmedim, duymadım, okumadım.

Ancak benim konum bu değildir.

Beni rahatsız eden geçen hafta kendilerinin de üyesi olduğu Palandöken programı ve kayak yarışlarından olduğu kadar, 15 gün evvel yine Palandöken’de yapılan 18 ve 23 yaş altı FIS (uluslar arası kayak federasyonu) Dünya Kayaklı Koşu Şampiyonası’ndan ulusal basında hiç, ama hiç kalem oynatmadıkları , koskoca dünya şampiyonasını pas geçmeleri , sonradan da nedenini bilmediğim, anlamadığım bir şekilde icraatlarını duyurmak için gazetelere paralı ilan vermeleridir. Bu, en azından etik değildir.

Beni üzen ise Türkiye Kayak Federasyonu’nun bu olaya ilanın üst tarafında logosu , altında ise imzası ile taraf olmasıdır.

Diğer taraftan dernek kongrelerini Palandöken’de yapan katılımcı 36 ülke kayak yazarlarının ülkelerine döndüğünde gazetelerinde yapacakları değerlendirme merakım konusudur.”