Ali Şen ve Aziz Yıldırım
Fenerbahçe lokallerinde birkaç kişi bir araya geldiğinde ya da başka mekanlarda futbol meraklıları ile bir araya geldiğimizde otomatik olarak konu dönüp dolaşıp Fenerbahçe’ye gelir. Oyuncular, maçlar, şampiyonluk vs. Zaman zaman da kulüp başkanlarından söz edilir. Birbirleri ile kıyaslanır ve konuşmalar iyiden iyiye hararetlenir. Kimine göre bu başkan iyidir, başarılıdır, kimine göre bir başka başkan iyidir, başarılıdır. Her kafadan bir ses çıkar. Hemen herkesin bakış açısı farklı olduğu için konuşmalar enteresan boyutlara ulaşır. Aslında iyilik, soyut bir kavramdır. İnsanlara göre değişir. Hangisi daha iyi ya da başarılı diye konuşulduğunda, açıkçası ben ayırım yapmam. Fenerbahçe’ye gelmiş, 34 başkan var. Kiminin bir yönü iyi, kiminin bir başka yönü. Bu sebepten bir ayrım yapamam, yapanlara da pek kulak asmam. Çok çok benim yaptığım şey, içlerinden tanıdıklarımın hikayesini abartmadan, gerçeğine uygun olarak anlatmaktır. 34 Fenerbahçe Başkanı içinde Ali Şen ve Aziz Yıldırım bana enteresan gelen iki başkandır. Ali Şen ile Aziz Yıldırım ayrı ayrı kulvarlarda yarışan birer şampiyondur. Aralarında rekabet vardır. Bu rekabet içinde pek de birbirlerinden hoşlanmazlarBu gün onlardan biraz söz etmek istiyorum. Zaman zaman her ikisi için de diktatör diye nitelendirdim. Kızmış olabilirler. Ama bilek gücü ile, para gücü ile ve de siyasal güç ile iş başına gelen insanların siyasal terminolojideki ismi nedir? Değerlendirmesini yapabilirsiniz.Ali Şen ve Aziz Yıldırım isimlerini ülkemizde tanımayan yoktur. İkisi de çok renkli insanlardır. Benzerleri yoktur. İkisi de makyavelisttir ama hedefe gidişleri biraz farklıdır. Biri hedefe giderken önündeki engelleri yıkar. Diğeri daha yumuşak geçiş yapar. Tarzları onların kişisel özelliklerinden kaynaklanmaktadır.Bu iki önemli isim ile Fenerbahçe divan kurulu toplantılarında tartışmalarımız, mücadelelerimiz olmuştur. Ne var ki tüm mücadele, kongre salonunda kalmış, dışarıya taşmamıştır. İkisinin de her şeye rağmen beni sevdiğini sanırım. Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’deki ilk günlerini anımsıyorum. Hasan Özaydın’ın Çengelköy’deki halı sahasındaki maçlarda oynardı. Ben de zaman zaman seyrederdim o maçları. Aziz Yıldırımı da oradan tanırım. Hatta bir halı saha maçı sonrasında hep birlikte yemeğe gitmiştik. Benim için bu ilkti ve de son oldu. Bir daha kimse Aziz Yıldırım ile bizi yan yana görmemiştir.1998 yılındaki Fenerbahçe Kongresi Aziz Yıldırım serüveninin mihenk taşı olmuş, başkanlıktaki rakibi Vefa Küçük’ü 1 oy farkla geçerek Fenerbahçe Kulübü’nün başkanı olmuştur. O günlerde Yıldırım, konuşmayı pek sevmeyen, cesur ve atak bir kişilik sergilemişti. Başkan seçildikten sonra, alt yapıdan üst yapıya kadar idari kademelerde reorganizasyona gidilmesi önemli ve ivedilikle yapılması gereken işlerdendi. Ayrıca hem yönetim kademesinde hem de mali konularda halletmesi gereken bir sürü sorun vardı. O günden bu günlere gelene kadar Fenerbahçe Kulübü’nü kendi vizyonu paralelinde değiştirmeye çalışmış ve tesisleşme konusunda yaptığı atılımları herkes yakından izlemiştir. Dereağzı tesislerinde Divan Kurulu toplantısı sonrasında bir tartışmamız olmuştu Aziz Yıldırım ile. Kürsüye çıkarak kendi üslubumla konuşma yapmıştım. Konuşma biraz sertti ve de bir hayli etkili olmuştu. Adetim hilafına kürsüden indikten sonra Yıldırım’a gidip elini sıktım ve Ona “Eğer kırdımsa özür dilerim” dedim. Aldığım cevap, “Ben senin konuşmalarından bir şey anlamadım ki” dedi. Ben de “ Ben Türkçe konuştum” demiştim. Bu olaydan iki ay sonraki toplantıya başka türlü hazırlandım. Çok dokunmuştu bana Yıldırım’ın verdiği cevap. Türkolog olan eşime; “Benim Türkçemi düzeltmiyorsun ve de böyle durumlara düşüyorum.” diye yarı şaka yarı ciddi sitem etmiştim. Yıldırım’a gerekli yanıtı vermek için dersimi çalışmaya başladım. Zaman zaman da ayna karşısında da prova yapıyordum. Toplantı günü gelip çattı. Kürsüye çıkar çıkmaz ilk cümlem; “Şimdi Türkçe konuşacağım” idi ve de Aziz Yıldırım’a hitaben. “Bu defaki konuşmam sizi tatmin edecektir umarım” demiştim. Bunlar çok eskilerde kaldı artık.Özetle, böyle başlayan mücadele uzun yıllar sürdü. Ama Yıldırım, hiç takaza etmedi. Bir kere bile “gözünün üstünde kaşın var” demedi. Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Laik olduğunu her platformda söylemesi, demokratik Fenerbahçe topluluğunu arkasına alması, yönetimlere karşı dik duruşu takdir edilecek davranışlardır.. Diğer yandan “Ali Şen Başkan Fenerbahçe Şampiyon” sloganını da küçükten büyüğe bu ülkede herkes bilir. Ali Şen de Fenerbahçe taraftarını ve basını arkasına almayı beceren başkanlardan biridir. Renkli kişiliği, insan ilişkilerindeki zarifliği, onun sevilen bir kulüp başkanı olmasındaki önemli etkenlerdendi. İnsan ilişkilerindeki başarısı, fazla sayıda yabancı dil bilmesinden de kaynaklanır. İkna yeteneği de güçlüdür.Fenerbahçe’nin şampiyonluğu Ali Şen’in hayallerinin daima birinci etabı olmuştur. Bunu da başarmıştır. İkinci etabı ise Fenerbahçe’nin Avrupa Şampiyonlar Liginde şampiyon olması idi. Ne yazık ki bu gerçekleşemedi.Herkesin bildiği gibi Ali Şen, ünlü iş adamlarımızdan biridir. Onun da Aziz Yıldırım gibi değişik bir yapısı vardır. Bu tip insanları anlamak ve anlatmak bir hayli zordur. Onda iyilik ve kötülüğün sınırı yoktur. Davranışları ya minimumdadır ya da maksimumdadır. “Kötü insanların da bir iyi tarafının olduğunu” söyleyerek, “işte ben insanların bu yönünü bulur ve onu kullanırım” der. Fenerbahçeli eski futbolcu rahmetli İbrahim İskeçe, Futbol Federasyonu Başkanı olduğunda Ali Şen’i “Dış İlişkiler görevlisi ve basın sözcüsü görevine getirmiş, Ali Şen’in Federasyon macerası böyle başlamıştı. Ali Şen’le iki kez Futbol Federasyonu’na girdim. Üçüncü kez devrin spor bakanı bana sosyal meselelerden, Şen’e de ticari meselelerinden dolayı ambargo koydu giremedik. Şen’le Federasyon’da anılarımız çoktur. Ali Şen her girdiği toplum içinde öne çıkmak için hiçbir manevi ve maddi olanakları kullanmaktan çekinmez. Federasyon başkanı değildi ama Federasyon Başkanından daha çok havalara girmişti.Hakkında yazdığım eleştiri yazılarına rağmen o da bana hiç olumsuz tepki vermemiştir. Olgunluğuna bakın ki hatta beni sevdiğini bile hem de yüzüme karşı söylemiştir. Bir seferinde konuşmamda. “Bozuk düzenler ancak bozuk düzen adamları tarafından yönetilir. Ali Şen’i görevinden alıp da bozuk düzenin bir başka adamını mı getireceksiniz?” demiştim. Bunun karşılığında Ali Şen bir zarf yollamıştı bana. Açtım. İçinde ne yazıyordu biliyor musunuz? “Halit Ağabey seni çok seviyorum” İşte böyle enteresan bir adamdır Ali Şen. Zeki bir adamdı. Ondan da öteye, insana pabucunu ters giydirir derler ya öyle bir yapıdaydı. Sovyet başkanı Yeltsin ile can ciğerdi. Türkiye Sovyet ilişkilerinde onun da payı olmuştur. Hatta öyle ki şölenlerde Yeltsin, Ali Şen’in şerefine kadeh bile kaldırmıştı. Ecevit kabinesine bakan bile seçtirmiş insandır. Bilmem daha başka söylenecek bir şey var mı?