Alışılmışın Ötesinde Büyükelçilik
Gazetemizin Özgürlük Meydanı da dâhil olmak üzere çeşitli sayfalarında yazılar ve haberler yazdım. Bu yazılarıma genelde olumlu reaksiyonlar aldım. Bir yazıma ise sevdiğim, saydığım ve büyüğüm olarak kabul ettiğim insanlardan olumsuz eleştiriler aldım.
Eleştirilere maruz kalan yazım, “Tunalıgil’in Koltuğunda Ozan Ceyhun” idi. Türkiye Cumhuriyeti Viyana Büyükelçisi Sayın Ozan Ceyhun, o yazımın konusuydu. Büyükelçi Ceyhun’un bir yıl kadar hem Avusturyalılar hem de Türkler arasındaki çalışmalarını gözlemlemiş ve o gözlemlerime dayanarak yazımı kaleme almıştım. Sayın Ceyhun’u daha yakından tanıdıklarını söyleyen büyüklerim, “Nasıl böyle bir yazıyı kaleme alırım?” diye sorguluyorlardı. Kendilerine verdiğim cevaptan sonra bir daha konuyla ilgili herhangi bir tepki gelmedi. Konu kapanmış mıydı yoksa konuyu uzatmanın bir anlamının olmadığı mı düşünüldü, bilecek durumda değilim. Ancak ikincisinin olduğunu düşünerek konuyla ilgili düşüncemi Aydınlık Avrupa okurlarına aktarma gereksinimi duydum.
Aydınlık gazetesinin Özgürlük Meydanı’nda yazımın yayımlandığı dönemde Sayın Ceyhun’un aleyhinde hem Türkiye’de hem de Avusturya’da gazetelerde yazılar yayımlanıyor ve yoğun baskı altında tutulmak isteniyordu. Türkiye tarafını bir kenara bırakıp, Avusturya’daki aşırı sağcı partinin saldırılarından dolayı T.C. Viyana Büyükelçisi’nin yanında durulması gerektiğini düşünmekteydim. Kısa sürede bu saldırılar bertaraf edilmişti. Hâlâ da aynı düşüncedeyim.
Ozan Ceyhun’a gelene kadar Viyana’da birçok büyükelçi görev yaptı. Bu büyükelçilerin bir kısmının isimleri bile Türk toplumu tarafından bilinmemekteydi. Onlar hakkında gözlemlerimi anlatmayı bir tarafa bırakmak istiyorum. Sadece birisi ile olan anımızı paylaşmak isterim. Türkiye, Ankara’da Dikmen Durakları’nda bir terör saldırısına maruz kalmış, onlarca insanımızı kaybetmiştik, yaralılarımız vardı. Bir grup arkadaşımla birlikte büyükelçilik binasına gitmiş, oraya karanfiller bırakmıştık. 10, 15 kadar kadın-erkek, genç-yaşlı insanlar elimizdeki karanfilleri büyükelçilik binasının çeşitli yerlerine bırakırken, o zamanlar görev yapan büyükelçi kapıdan çıkmıştı. Bizlere selam bile vermeden oradan uzaklaşmıştı da bizler arkasından bakakalmıştık. Elbette bu örnek çok farklı bir durumdur. Çalışkan ve bizlerin görmediği önemli işler yapan büyükelçilerimiz de oldu.
Viyana’da 1986 yılından beri bulunuyorum ve o yıldan beri Türk işçisinin sorunlarıyla mesleki olarak da ilgileniyorum. Çalıştığım büroya 200 metre uzaklıkta olan büyükelçilik binasında görev yapan büyükelçiler içinde Sayın Ceyhun’un yeri başka oldu. Büyükelçi Ozan Ceyhun, bitmez tükenmez enerjisiyle bir gün federal, bir gün yerel siyasetçilerle görüşmeler yaparak ilişkiler kurmakta ve çalışmalar yapmaktadır. Avusturyalı gazetecilerle görüşmeler yaptıktan sonra Avusturya’da görev yapan Türk basın mensuplarına o görüşmeleri anlatmaktadır. Bu görüşmelerden arta kalan zamanda Türk derneklerini ziyaret etmektedir. Onların eğitim, ekonomi ve sağlık sorunlarıyla yakından ilgilenmektedir. Gözlemlediğim kadarıyla Viyana’da çalışmalar yapan dernek ve parti temsilcileri, Sayın Ceyhun’un siyasi düşüncesine bakmadan onu kendilerinden biri olarak görmekteler. Ozan Ceyhun ile Viyana’da Türkler alışılagelmiş büyükelçi imajını çoktan unuttular.
Büyükelçi, Avusturya Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle iş birliği yaparak yaşadığımız salgın döneminde hiçbir ülke temsilciliğinin yapmadığı bir aşılama kampanyasına Türkler arasında önderlik etti. Avusturya’da aşılama çalışmasındaki emeğinin karşılığı olarak da Türklerin dörtte üçünün aşılanmasına katkıda bulunarak en yüksek aşılama oranıyla Türkleri birinci sıraya oturttu. Burada da başarıyı kendisinin başarısı olarak görmeyip, “Başarı sivil toplum örgütlerinin ve basınındır.” diyerek Türk toplumunu kutladı. Onunla Türkler Viyana’da yalnız olmadıklarını hissetmekteler. Ozan Ceyhun alışılagelmiş bir büyükelçi değil. Türklerin ve Türkiye’nin sorunlarına Prinz Eugen Caddesi’ndeki görkemli binada bulunan bürosundan bakmamaktadır.
Uzun yıllar Ozan Ceyhun’un yazmış olduğu aynı internet gazetesinde yazılar yazdım. Beğenmediğim yazılarına eleştiri yazdığım da oldu. İki yılı aşkın görev yaptığı süredeki çalışmalarından dolayı günümüzde onun siyasi düşüncesinin ne iken ne olduğuna, nerelerde bulunduğuna bakmaksızın, Türkiye ve Türklerin çıkarlarına yönelik çalışmalar yaptığını gözlemlemekteyim. Bugüne kadar olduğu gibi, gelecekte de “Türkiye ve Türkler” dediği sürece, kendilerine hep saygı ve sevgi beslediğim büyüklerime Ozan Ceyhun’un çalışmalarını desteklemek gerektiğini belirtmek istiyorum.