‘Allah’ın dediği olur!’
Cuma akşamı Ulusal Kanal’da yayınlanan Kral Çıplak’ta konuğum deneyimli gazeteci Mete Akyol’du...
Mete ağabey bundan 50 yıl öncesinin gazeteciliğini, arşivindeki fotoğraflarla anlatırken bugüne de ışık tuttu.
Sadece o günkü gazeteciliğin bugüne oranla ne denli “özgür” olduğunu kanıtlamakla kalmadı; aynı zamanda günümüze dair bazı büyük yalanları da çürüttü.
En çok ilgiyi de işte bu fotoğraf gördü.
Fotoğraf, bugün “dinsiz, hatta İslam düşmanı” olduğu söylenen, cami bastırdığı, Kuran okutmayı yasakladığı iddia edilen İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün yatak odasında çekilmiş...
Olayın kısa öyküsü şöyle:
***
Mete Akyol o tarihte, yani 1968’de Milliyet’in Ankara bürosunda muhabir olarak çalışmaktadır.
CHP’ye ait Ulus Gazetesi’nin foto muhabiri Hüseyin Ezer de yakın arkadaşıdır.
Bir yerde karşılaşırlar; Hüseyin Ezer’in Pembe Köşk’e gitmesi gerekmektedir. Çünkü CHP’nin MYK üyesi Ali İhsan Göğüş ile Hukuk Danışmanı Nizamettin Neftçi, Genel Başkan İnönü’ye partinin o yıl yapılacak ara seçimlerdeki aday listesini imzalatacaklardır.
Hüseyin Ezer de bu buluşmayı görüntülemekle görevlendirilmiştir.
Yanında ille de Mete Akyol’un gelmesini ister. Çünkü Mete Akyol, İsmet Paşa’nın sevdiği bir gazetecidir.
Ancak Köşk’e gittiklerinde randevu saati çoktan geride kalmış, İsmet Paşa öğlen uykusuna yatmıştır.
Kızı Özden Toker babasını uyandırmak istemez.
Ama listelerin YSK’ya verilmesi için sadece birkaç saat kalmıştır. Bunu öğrenince istemeye istemeye denileni yapar.
***
İsmet Paşa, partisinin iki mensubunu ve iki gazeteciyi, ufacık yatak odasındaki koltuğunda beklemektedir.
Pijamalarının üzerine bir “oda ceketi” giymiştir. Kızgın ve kırgın bakışlarla karşılar, partisinin iki yöneticisini... Ancak sandıkları gibi bir imza atıp göndermez; listedeki isimleri tek tek inceler.
O sırada gazetecilerin dikkatini karyolanın ayakucundaki aynanın üstünde bulunan bir “çerçeveli yazı” çeker:
“Allah’ın dediği olur.”
Hüseyin Ezer, kimseye fark ettirmeden ve flaş kullanmadan, yukarıdaki bu fotoğrafı çeker.
Sonra İsmet Paşa’nın elini öpüp çıkarlar.
Ne var ki Hüseyin Ezer’in bu fotoğrafı Ulus’ta yayımlatması mümkün değildir. Fotoğrafı, “Seni sıkıştırırlarsa, zor durumda kalırsan çaldığımı söylersin” diyerek Mete Akyol alır ve kendi gazetesine gönderir.
Fotoğraf ertesi günkü Milliyet’te yayımlandığında İsmet Paşa, Hüseyin Ezer’i çağırır. Ancak Mete Akyol, meslektaşını yalnız bırakmaz ve sorumluluğu üstlenir.
İsmet Paşa hiç görmedikleri kadar kızgındır.
“Dinini yaşayış biçimini” özel hayatı olarak görmektedir. Bunun, gazeteye yansımasından rahatsız olmuştur.
O gün iki genç gazeteciye, belki hayatlarında duyabilecekleri en sert sözleri söyler, kulaklarını çeker ve gönderir...
***
İşte; bugün onun koltuğunda oturanların bile “din düşmanı” olarak göstermeye çalıştığı İsmet İnönü aslında böyle bir devlet adamıdır.
Yatak odasında bile Allah’ın adıyla uyuyup onun adıyla uyanacak kadar dindardır... Ancak bunu bir kez olsun siyasete alet etmeyi aklının ucuna bile getirmemiştir.
***
Bir daha nerede, ne zaman yayınlanır belli olmaz... Lütfen bu fotoğrafı kesin ve saklayın.
İsmet İnönü’nün “din düşmanı” olduğunu söylemeye kalkışan olursa...
Suratına çarparsınız!
156+229!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Kasım Cevaz’da... Sizin de Abdullah Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey...
Susuyorsunuz ve suçunuzu itiraf etmiş oluyorsunuz. Bu yüzden ben size değil, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri’ne soruyorum:
Huber’de 7 ay 3 hafta fazladan oturan Abdullah Gül, bu dönemde kendisi için yapılan masraflar karşılığında kaç lira ödedi?”
GÜNÜN SORUSU
Fethullah Gülen’in Onursal Başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen Abant Platformu toplantısına bu yıl CHP, HDP ve Cumhuriyet Gazetesi birlikteliği damgasını vurmuş... Sorum mahşerin bu dört atlısına:
Yolculuk nereye?
Erdoğan’a büyük haksızlık!
Hollanda’nın resmi yayın kuruluşu VPRO, IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi’yi, “2015 yılının diktatörü” seçmiş...
Ankette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “kıl payı” ikinci olmuş...
Ancak halk jurisinden en çok oy, Erdoğan’a çıkmış...
VPRO’nun “atanmış” yöneticilerini şiddetle kınıyorum. Kendilerini halktan, yani milli iradeden üstün mü görüyorlar ki “seçilmişin” hakkını yiyorlar?
Seçilmişleri, atanmışlara yedirtmeyiz; tamam mı?
Neden sandıktan çıkan sonuca razı olmuyorlar da hak yiyerek “ikinci” yapıyorlar.
Bu büyük haksızlığı yapan “şeref yoksunları”nın en kısa zamanda işten atılmalarını, cezaevine tıkılmalarını ve darbeci ilan edilmelerini arz ve talep ediyorum!
GÜNÜN İSYANI!
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, IŞİD’i 60-70’lerin sol hareketlerine benzetmiş... İsyanım kendisine:
Anlamadığın konularda saçmalamayı bırak da... Sapık fetvacılarının uçkurlarını topla!