Almanlar bunu hep yapıyor

Bugünlerde, tarihi dostluğumuzun çok öncelere gittiği Almanlarla aramız biraz şeker renk... Her iki ülkenin de önde gelen sorumlu kişileri, geçmişten gelen tarihî dostluğu zedeleyici şeyler söylüyor. Elbette bu konuda bizim haklı olduğumuz su götürmez bir gerçek. Çünkü Almanlar, bunu hep yapıyor. Geçmişe bakıldığında iki ülke arasında soğuk rüzgârların estiğine sıkça tanıklık etmiştik.

BERGAMA SUNAĞI

Almanlarla yıllar boyu periyodik olarak tartıştığımız bir konu da Bergama Sunağı idi. Her yıl muntazaman biz Bergama Sunağı’nı isterken, onlar da bizle adeta alay ederlerdi. Sanırım yıllar sonra her iki taraf da bıkmış olacak ki, hem bu istek hem isteğe karşı üretilen ironik yaklaşımlar ortadan kalktı. Örneğin Cevat Şakir ya da diğer adıyla Halikarnas Balıkçısı, Bergama Sunağı’nın üstüne Anadolu’nun eşsiz güzellikteki mavi gökyüzü yakışır derken, onlar hemen atağa geçip, “merak etmeyin sunağın bulunduğu müzenin tavanını maviye boyarız” diye yanıt vermekten çekinmiyorlar, ya da her tarihi eser doğduğu ve bulunduğu topraklara ait derken, yine onlar alaycı yaklaşımı elden bırakmayarak, “koyacak yeriniz varsa size bir maketini göndeririz” deyiveriyorlardı. Sunağın bulunduğu Berlin’deki müzenin tavanını maviye boyamadılar ama bir maketini bize gönderme nezaketinde (!) bulundular. Bu maket halâ Bergama’daki müzede teşhir ediliyor. Sanki siz bununla yetininiz der gibi...

HA BRE GÖTÜRÜYORLAR

Bergama Sunağı’nın Carl Human (1839-1896) tarafından nasıl kaçırıldığını, ayrıca Osmanlı’nın tarihinde ilk kez borçlandığı 1854 Kırım Savaşı’nın ardından başlayan 20 yıllık borçlanma sürecinde ödeyemezlik yüzünden Almanlara 1860’tan sonra başta demiryolu olmak üzere çeşitli alanlarda imtiyaz tanınmasını, Almanların yaptıkları tüm demiryolları üzerinde ve bu güzergâhın 20 kilometre yakınında bulunan her türlü maden ve tarihî eseri çıkartarak yasaya rağmen üçte birini kendi ülkelerine götürdüklerinden filan söz edip eski defterleri karıştırmayacağım.
Giden gitmiş bir kere. Ne desek fayda yok... Ne biz sunağı istemede içten ve ısrarcı olma gayretini gösterebiliyoruz, ne de onların sunağı verme gibi bir niyetleri var.
İş bu kadarla kalsa iyi... Daha da kötüsü, Bergama’da yıllar yılı sunağı bizden alıp götürenler bir de kazı yapıyor... Yani hem sunağı alıp götürüyorlar, hem de Anadolu’nun bu en gözde antik kentinde yüz yılı aşkın bir süredir sürekli kazı yaparak ha bre götürüyorlar...

YÜZ ELLİ YILLIK ALMAN TEKELİ

Bir o kadar dahası var... Bizden sunağı alıp kaçıran Carl Human’ın mezarı nerededir dersiniz... Çok uzaklarda değil, kaçırdığı sunağın temellerinin on - on beş metre ötesinde. Dünya arkeoloji tarihinde kaçırdığı devasa eserin temelleri yanında gömülü olan tek adam Carl Human’dır...
Sakın bu olayı Türklerin sonsuz hoşgörüsüne, sevecenliğine ya da kıymet bilirliğine atfetmeyin. İzmir’de gömülü olan Carl Human’ın mezarlığı imara açılınca o dönemin Alman Cumhurbaşkanı da devreye girerek mezarın Bergama’ya taşınmasını ve sunağın yanına gömülmesini rica ediyor. Bu ricaya o dönemin Türk hükümeti pek sıcak bakmadığında ise, bu kez Almanya’dan rica değil de, “o zaman bizde çalışan Türk işçilerini Kapıkule’de karşılayın...” tehdidi geliyor.
Sonrası mı? Bilinen şeyler... Sunağın yanına çalanın mezarı, Bergama kazılarına da yüz elli yıllık Alman tekeli...