Almanya: AB hegemonyasının sonu mu?
Bugün, Almanya'nın doğusundaki iki büyük eyalette (Saksonya ve Thürenberg) seçimler yapılıyor. Tüm kamuoyu yoklamaları, hem aşırı sağın hem de yeni solun avro şüphecisi, göçmen karşıtı, Rusya dostu partilerinin önde olduğunu gösteriyor.
Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve sözde Özgür Demokratlar'ın mevcut federal koalisyonunun partileri, eski Doğu Almanya'nın bu eyaletlerinde yok olma noktasına doğru hızla ilerliyor. Üç doğu eyaletinin toplam nüfusu yaklaşık 8,5 milyon ve bu da Almanya nüfusunun yüzde 10'unu oluşturuyor.
Ancak Alman siyasetinin 'merkezi' sadece bu eyaletlerde çökmüyor. Şansölye Olaf Scholz'un koalisyon hükümetindeki üç partinin toplam oy oranı, 2021 sonunda yüzde 50'nin üzerindeyken bugün üçte birin altına düştü.
Bu eyalet seçimlerinde, sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin Thüringen ve Saksonya'da yüzde 30 oy alması ve ilkinde iktidarın gelmeme olasılığı bulunuyor. Thüringen'deki AfD Lideri, yasak Nazi sloganlarını kullanmaktan iki kez hüküm giymiş olan Bjorn Höcke. Ancak aynı zamanda, Sahra Wagenknecht Alliance'ın (BSW) yeni bir sol partinin oylarının yüzde 15-20'sini alması bekleniyor.
DOĞUDA GÖÇ DAHA DÜŞÜK
Almanya, 2023'te sığınma başvurularının sayısının 334 bine ulaşmasıyla birlikte göçte yaşanan artışla başa çıkmaya çalışıyor. Yakın zamanda yapılan bir anket, Almanların yüzde 56'sının göç nedeniyle korktuklarını söyledi.
Bu nedenle, aşırı sağ AfD'nin yükselişinin itici gücünün göç ve ırkçılık olduğu anlaşılıyor. Ancak ironik olan, AfD oylarının çoğunlukla göçün nispeten düşük olduğu Almanya'nın doğu bölgelerinde artmasıdır. Bu tür önyargı ve tepkiyi yönlendiren gerçeklikten ziyade korkudur.
Sonuçta, Almanlar göçmenlere alışkındır. Almanya, ABD'den sonra dünyanın en popüler ikinci göç noktasıdır. Beş Alman’dan birinin en azından kısmen ülke dışında kökleri vardır, yani yaklaşık 18,6 milyon.
Ancak göç sorunu, Orta Doğu ve Ukrayna'daki felaketin Almanya'ya son iki yılda yaklaşık iki milyon mülteci akınına yol açması nedeniyle Almanya'da büyük bir sorun haline geldi. Bu mültecilerin çoğu, zaten daha kötü konut, eğitim ve sosyal hizmetlerin baskısı altında olan Almanya'nın doğusundaki en yoksul bölgelere yerleştirildi.
SERMAYENİN GÖLGELERİ
Diğer ironi ise AfD'nin eş lideri Alice Weidel'in kötü bir popülist olmak yerine Goldman Sachs'ta eski bir ekonomist ve mali danışman olması yani İngiltere'nin borsacı olan 'popülist' reformcu lideri Nigel Farage'ın gölgeleri. Sermayenin bu temsilcilerinin tabandaki seçmenleriyle hiçbir bağlantısı yok, ancak önyargı ve yalancılıkla iktidara gelmeye çalışıyorlar.
'Popülist' sağcı milliyetçi partiler fenomeni Almanya ile sınırlı değil. Fransa'da Ulusal Cephe var, İngiltere'de Reform Partisi ve İtalya'da İtalya Kardeşleri gerçekten iktidarda. Hakikaten de yakın tarihli Avrupa Birliği (AB) Meclisi seçimlerinin de doğruladığı gibi neredeyse tüm AB ülkelerinde oyların yaklaşık yüzde 10-15'ini alan tepki partileri var.
Bana göre tüm bunlar 2008-9 Büyük Durgunluğu'nun sonundan bu yana büyük kapitalist ekonomilerdeki Uzun Buhran'ın bir ürünüdür ve bu durum işçi sınıfının en yoksul ve en az örgütlü kesimini, küçük işletmeleri ve serbest meslek sahiplerini vurmuştur. Onlar, çöküşlerinin sebeplerinin göçmenler, diğer AB ülkelerine yapılan yardımlar ve büyük işletmeler olduğunu düşünerek bir cevap olarak 'milliyetçiliğe' yöneldi.
PANDEMİ VE UKRAYNA
Durum, pandemi çöküşünün ve Ukrayna savaşının artçı etkileri nedeniyle en çok Almanya'da kötüleşti. Avrupa'nın büyük üretim merkezi Almanya, pandemiden bu yana durma noktasına geldi. Ve geleneksel partilere verilen oylar da bununla birlikte düştü.
Alman ekonomisinin çöküşü, Alman işletmelerinde çok düşük ücretlerle çalışan yarı zamanlı geçici çalışanlardan oluşan bir katmanın bulunduğu 'çift işgücü' piyasasının altında yatan sorunu ortaya çıkardı. Alman işgücünün yaklaşık dörtte biri artık, ortanca değerin üçte ikisinden daha az olan ortak bir tanım kullanılarak "düşük gelirli" bir ücret alıyor ve bu, Litvanya hariç tüm 17 Avrupa ülkesinden daha yüksek bir oran.
Almanya'nın doğu kesiminde yoğunlaşan bu ucuz işgücü, son iki yılda gelen çok sayıda mülteciyle doğrudan rekabet halinde. Doğu Almanya'daki pek çok seçmen sorunun göç olduğunu düşünüyor.
BEŞ ÇEYREKTİR PAS GEÇİYOR
Ancak bunun altında, özellikle doğuyu etkileyen Alman ekonomisinin bozulması yatıyor. Almanya, AB'nin en kalabalık devleti ve ekonomik güç merkezi olup, bloğun GSYİH'sinin yüzde 20'sinden fazlasını oluşturuyor. Üretim hala Alman ekonomisinin yüzde 23'ünü oluştururken, ABD'de bu oran yüzde 12 ve İngiltere'de yüzde 10. Ve üretim Alman iş gücünün yüzde 19'unu istihdam ediyorken, ABD'de bu oran yüzde 10 ve İngiltere'de yüzde 9.
Fakat Avrupa'nın bu en büyük ekonomisi resesyonda. 2024'ün ikinci çeyreğindeki reel GSYİH, 2024'ün birinci çeyreğine kıyasla yüzde 0,1 düştü ve 2023'ün 2. çeyreğine kıyasla aynı miktarda azaldı. Gerçekten de Alman reel GSYİH'si beş çeyrek üst üste büyüme göstermedi ve son dört yıldır gerçekten durgunlaştı.
NATO'YU KÖLECE İZLEMENİN BEDELİ
Alman Hûkümeti, NATO ittifakının politikalarını kölece izledi ve Rusya'dan ucuz enerjiye olan bağımlılığını sonlandırdı, hatta hayati önem taşıyan Kuzey Akım gaz boru hattının havaya uçurulmasına bile razı oldu. Alman haneleri için enerji maliyetleri fırladı. Nitekim Almanya'da reel ücretler, birçok AB ülkesinde olduğu gibi hâlâ pandemi öncesi seviyelerin altında seyrediyor.