Almanya Avrasya'ya yaklaşıyor


Almanya Türkiye için özel bir ülkedir her zaman.

“Birinci Dünya savaşında Almanlar yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık” tekerlemesi bir yana, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, “Türkler Almanları sever, Almanlar makinaları!” dizeleri öbür yana.

Almanya ile Türkiye’nin arasına önce Hitler, sonra Amerika girdi.

Ancak son dönemde işler değişiyor.

Türkiye, Atlantik boyunduruğundan çıkarken, Almanya da Avrasya’ya yaklaşmanın yollarını arıyor.

Farkındaysanız Almanya’da çoktandır siyasi kriz mevcut.

Görünürdeki adı koalisyon krizi.

Hükümeti kuramıyorlar.

Aslında olan ise Atlantikçiler ile Avrasyacıların çarpışması.

Ve dikkat çekici biçimde Avrasyacılar moral üstünlüğe sahip.

Merkel’in telefonlarının CIA ve onun kontrolündeki Alman gizli servisi tarafından dinlenmesi ve ardından Wolkswagen ile patlak veren ekonomik savaş, Almanya’daki Avrasyacıların elini çok güçlendirdi.

Almanya’nın gelişmiş bir sanayiye dayalı başarılı ekonomisi, batık Atlantik gemisinde fazla oyalanmaması gerektiğini söylüyor Berlin’e.

Türkiye ile AB içinde yaşanan “insan hakları” krizlerinde hep başrolü oynayan, Suudi Rabıta, PKK ve FETÖ hamiliğine soyunan, Ermeni Soykırım yalanında başı çeken Amerikancı Liberal Almanya şimdi Avrasyacı bir dönüşüm geçiriyor.

Almanya’nın öncülüğünü yaptığı, AB Birleşik Ordusu PESCO, NATO’yu tasfiye sürecinin bir parçası.

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Aralık ayında Berlin Körber Vakfı’nda yaptığı geniş yankı yapan “Tersinden Avrasyacı” konuşması, German Foreign Policy tarafından ABD’ye “savaş ilanı” başlığıyla verilmişti.

Gabriel, 5 Aralık 2017’deki konuşmasında, Türkiye, Rusya, İran ve Çin’in yoğun şekildeki ilerleme çabalarının, küresel düzenin ve bölgesel güçler dengesinin kaymasına yol açtığını vurgulamış ve Avrupa’nın güvenliğinde Rusya’yla işbirliği yapılması gerektiğini söylemişti.

17 Ocak 2018’de, bu kez Almanya ana muhalefet partisi, Sol Parti’nin Başbakan adayı Sahra Wagenknecht, Almanya’nın NATO’dan çıkıp, Rusya’nın da dahil olduğu ortak bir güvenlik sistemi kurmasını önerdi.

Bu haber ilginç biçimde Deutche Wella’nın sadece İngilizce bültenlerinde yer aldı. Türkiye’deki hiç kimse böyle bir açıklamadan haberdar olamadı.

PKK’ya karşı son dönemde sertleşen Berlin, Türkiye ile de AB masalı dışında gerçekçi bir “stratejik ilişki” arayışında. (https://www.aydinlik.com.tr/politika/2016-aralik/almanya-ataturk-u-kesfediyor)

Dikkat ettim…

Almanya, Türkiye’nin Afrin Harekatı’na da aşılmışın dışına çıkarak tepki göstermedi.

Alman Dışişlerinden yapılan ilk açıklamada, Suriye sınırlarının korunmasının Türkiye için meşru ve çok önemli olduğu belirtilmişti.

Sonraki açıklamalarda kaygı ifadeleri kullanılsa da yaşanan tüm sorunlara rağmen, düşmanca bir dil kullanılmamasına epeydir özen gösteriliyor.

ABD’deki savrulma Avrupa ve onun lider ülkesine çoktan sirayet etmiş durumda.

Türkiye, Atlantik boyunduruğundan kurtulup tam bağımsızlık yolunda ilerlemek için ABD’deki yönetim krizini ve bunun Avrupa’ya yansımalarını iyi değerlendirmeli.

Elbette parmağımızı şıklattığımızda Avrupa ve Almanya’daki “Türk düşmanları” öylece yok olmayacak.

Ancak, dünyanın gidişatı Asya’ya doğru.

Berlin, iktidarı ve muhalefetiyle ulusal çıkarlarını gözetmek için “Tarihi Türk dostluğunu” 1918’deki sandığından çıkarmak mecburiyetinde.

Bunu son 2 yıldır Almanya’daki siyaset ve iş dünyası benden iyi biliyor.

Ankara da galiba bunu fark etti.