Almanya’da bir Türk festivali

Nürnberg’de sinema sevdalısı bir avuç kişinin, oldukça kısıtlı olanaklarla başlattığı ve her geçen yıl kendini aşarak yaygınlaştırmanın üstesinden geldiği Türkiye Almanya Film Festivali, tamı tamına 21 yaşında. Yani 21 yıldır sürdürülen, Nürnberg’in giderek Almanya’nın önemli sanat etkinliklerinden biri haline gelen getirilen festival, her iki kültürün bir noktada buluştuğu, kaynaştığı ya da kültürel alış-verişini yaptığı bir özelliğe sahip. İlk dönemlerinde Almanya’daki Türklerin rağbet ettiği festival, son yılarda Alman sinemaseverlerin çoğunluğu eriştiği bir konuma gelmiş. Kentin merkezinde devasa bir kültür sitesinin çok amaçlı salonlarında yapılan festival etkinlikleri (açık oturumlar, konserler, söyleşiler ve film gösterileri) neredeyse kapalı gişe olarak adlandıracağımız bir ilgi coşkusu içinde yayılıyor. Bu da festivalin hem Alman hem de Türk sinemaseverler tarafından nasıl ilgiyle beklenip izlendiğini açıkça ortaya koymaya yetiyor.
Bu yıl da festivalin Türk ayağı olarak adlandıracağımız bölümünde Özcan Alper’in Rüzgarın Hatıraları’ndan, Ahu Öztürk’ün Toz Bezi’ne, Emine Emel Balcı’nın Nefesim Kesilene Kadar’dan, Çağan Irmak’ın Nadide Hayat’ına kadar Türk sinemasının en özgün örnekleri gösteriliyor.
Festivalin bu yılkı onur ödülünün sahibi ise Kadir İnanır oldu. İnanır ödül gecesinde yaptığı konuşmada sinemayla olan ilgisi kadar politik duruşundan da örnekler vererek, bir sanatçının çevresindeki ve yakın coğrafyasındaki olaylara yabancı kalmasının mümkün olmadığının altını çizerek, korkusuz ve cesaretli olması gerektiğini vurguladı. Nürnberg Belediye Başkanın, bir ödül ya da açılış gecesi için oldukça uzun, ama hiç sıkmayan, bizim yerel yönetimciler gibi yaptığı ve yapacağı icraatları anlatma hevesine ve alışkanlığına düşmeden yalnızca mülteci sorunsalına ilişkin düşüncelerini, kendi toplumundaki kimi politikacıların bakış açısını da eleştirerek yaptığı konuşma herkes tarafından büyük bir ilgi gördü.

KÜLTÜR ELÇİLİĞİ
Ama son yıllarda kimi festivallerin protestolarla bezenmiş kimi görüntüleri ve de beklenmedik çıkışlarından bu yıl Türkiye Almanya Festivali de nasibine düşeni aldı. Türkiye’nin Nürnberg Konsolosu’nun konuşması öncesinde açılan pankart ve ardından gelen küçük bir tepki ile ertesi gün bu tepkinin tepkisi olarak ortaya konulan pek de hoş olmayan olaylar, bereket versin ki fazla büyümeden her iki tarafa da ait sağduyulu kişiler tarafından fazla büyümeden önlendi.
Türkiye Almanya Film Festivali’ni yalnızca her yıl yapılagelen ve artık iyiden iyiye gelenekselleşen bir bölge festivali olarak değerlendirmek mümkün değil. İlk kez katıldığım bu festivalin en önemli yanı ise festival olmanın yanısıra Türk sinemasının en etkin kültür elçiliği misyonunu üstlenmiş olmasından da geliyor. Bu festivalde yalnızca filmler gösterilip yarışmıyor, onun ötesinde festivali festival yapan açıkoturum, söyleşi, konserler gibi diğer etkinliklerle de festivalin gösterime odaklanan yanı zorlanıp, daha geniş bir perspektiften bir ülkenin sanat-kültürü tümüyle ortaya konuyor. Belki de festivalin bir bakıma ilkesel duruşu olarak tanımlayacağımız bu özelliği onun, Türkiye’de bile alanında erişilmesi pek kolay olmayan 21 yıl gibi uzun bir zamana ulaşmasını mümkün kılıyor. Tabii ki bu başarıda, festivali neredeyse bir aile düzeni ve dayanışması içinde gerçekleştiren yönetici kadrosunun özverili çalışmalarını da unutmamak gerek.