Altın Portakal bitti Koza verelim mi?
Biliyorum pek hoş değil ama görevimiz bu... Yedik içtik, bir de eleştiriyoruz... Buna ister gazeteciliğin, isterseniz de sinema yazarı olmanın cilveleri deyin. İkisi de kabulümüzdür.
Birileri, Antalya son durumundan ve de akçeli ödüllerinden vazgeçince, dönüp Adana’yı hedef aldı; benzer yöntemlerle bu kez de elleri boş dönmedi. Her zaman olduğu gibi bu kez de Altın Koza’nın ödül dağıtımı bir hayli tartışmalı. Hak eden mi, yoksa fazladan kulis yapan mı kazandı, sorusunun yanıtları dillerden düşmüyor. Hatta bu sonuçlar, bakanlıktan destek alması pek mümkün olmayan kimi jüri üyelerinin bir başka kapıya yönelmesi olarak da yorumlanıyor...
AMAÇ BALTALAMAK MI
Yıllar önce -daha doğrusu pek yıllar önce değil, üç dört yıl evvel- büyük bir festivalin jürisinde birlikte yer aldığım bir yönetmen dostum bu türden ayak oyunlarının oynandığı festivalde yanlış tarafta yer alınca, “Bir gün senin de filminle katıldığın festivalde benzer şeyler yapılırsa yarışmacı olarak canın çok yanar” demiştim. Ne yazık ki yandı da...
Herkes ektiğini biçiyor... Keşke biçilenler yalnızca ekilenler olsa... Bu arada emekler de, nesnel değerlendirme ölçütleri de güme gidiyor. İyiler bir bakıma cezalandırılırken, kötüler ödüllendiriliyor... Yani kısacası son yılların bildik, tanıdık, beylik festival klasiği...
Sonuçları bir yana bırakıp festivalin genel havasına bakıldığında iş daha da vahim... Hani birileri Adana Altın Koza Film Festivali’ni baltalamak için milyonlar harcasa bu yılki organizasyonu yapanlar denli inanın başarılı olamazlar. Böylesine bir büyük festivalin -filmleri seçenler dışında- sinemadan pek haberdar olmamaları bir dizi ciddi aksaklıkları da beraberinde getirdi.
İSTİFA GÖRMEZDEN GELİNDİ
Ertelenen ve de yarım kalan filmler, İngilizce alt yazının olmaması nedeniyle salonu terk edenler, yarım kalan konserler, geç çıkan kataloglar, otel dağılımındaki Adana işi oyunlar vs... Bugüne dek Altın Koza’da bunca pespayelikle görmeye pek de alışık olmadığımız, istenmeyen durumlardı.
Bir de herkesin görmezlikten geldiği kimi ciddi olaylar yaşandı. Örneğin, danışma kurulunda bulunan üç önemli kişinin istifaları gibi... Gerekçesiyle sunulan bu istifaları festival yönetimi ile -hep jürilerden yakınan- jüri başkanı bile hiçbir açıklama yapma gereksinimi duymadan görmezlikten gelmeyi tercih etti. Yine aynı şekilde kısa filmler bölümünü hazırlayan genç bir sorumlunun karşılaştığı durum da bundan pek farklı değildi.
ÖDÜL DE VAR CEZA DA
Adana Altın Koza Film Festivali’nin kanayan bir yarası da önceki yıllardan kalan borçlar... Bunu kimse üstlenmiyor. Çünkü borçlu olan Belediyenin şirketi devreden çıkıyor, ihale bir başka şirkete veriliyor. Yeni şirket benim borcum değil derken, belediyeye ait olan şirketse festivali onlar yapıyor diyor. Yani “al gülüm ver gülüm”...
Bir de aklıma gelmişken yetkililere hatırlatayım: Eski festival yöneticileri işlerinden hangi gerekçeyle atıldılar? Bunlar için bir soruşturma ya da yasal işlem başlatıldı mı? Başlatılmadıysa neden atıldılar? Bu soruların yanıtları da bugüne dek verilmiş değil...
Ne yazık ki festivaller yalnızca filmlerin sunulup coşkusunun yaşandığı sanatsal ve de kültürel bir etkinlik olmaktan hızla uzaklaştırılıyor. Bir emek ve başarı ödüllendirilirken, öbür yandan da emek veren kimi sanatçılar verdikleri katkı nedeniyle -garip ama gerçek sömürülüp cezalandırılıyor.