Altın Portakal’da çok benzer filmler
Geçen haftaki Altın Portakal izlenimlerini, henüz “Karanlık Gece”yi seyretmemişken kaleme almış, “Jüri çok büyük bir sürpriz yapmazsa en iyi film seçileceğine kesin gözüyle bakılan ‘Kurak Günler’…” şeklinde bir cümle kurmuştum.
Aslında jürinin “çok büyük” sürpriz yaptığı söylenemez, çünkü “Karanlık Gece” zaten tahminlerde ikinci sırayı alıyordu. Ama gene de birinciliği, tören gecesi değişik kategorilerde toplam dokuz ödül kucaklayan Emin Alper imzalı “Kurak Günler”in değil, Özcan Alper’in “Karanlık Gece”sinin göğüslemesi, neresinden bakılsa esaslı bir sürpriz sayılmalı ki genel hissiyat da o yöndeydi.
Ulusal Yarışma’da gösterilen 10 film arasında en sevdiğim filmin, Belmin Söylemez’in çektiği, sinemanın tiyatro sanatına baktığı en saygıdeğer örneklerden biri niteliğindeki “Ayna Ayna” olduğunu da yeri gelmişken belirteyim. “Ayna Ayna” festivalde Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü’ne ve Laçin Ceylan’ın haklı sitemi-kibarca protestosu eşliğinde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü’ne değer görüldü.
“KURAK GÜNLER” VE “KARANLIK GECE”
Özcan Alper ile Emin Alper arasında çalma çırpma iddialarının söz konusu olacağına asla ihtimal vermesem de “Kurak Günler” ile “Karanlık Gece”nin birbirlerine aşırı benzerliğinin, açıklanmaya muhtaç bir durum yarattığı çok açık. Eğer iki yönetmen, “Bir tema belirleyelim… Kasabaya dışarıdan gelen aydın kimlikli bir yabancı olsun, kasabadaki gizli saklı işlere çomak sokulsun, işlenmiş bir suç bulunsun, kasabayı linç kültürü kaplasın, biraz da eşcinsellik dedikodusu katalım, çevredeki obrukları da unutmayalım ve bunlardan hareketle ikimiz de bir film çekelim, bakalım nasıl iki film çıkacak!” diye bir yarışa girişmedilerse, sinema tarihinde böylesi “tesadüfen benzeşen” iki film biraz zor bulunur. Hemen belirteyim, temaların aynı olması, açılış sahnelerinin iç içe geçen iki kaşık gibi benzerliği vb. kişisel olarak beni hiç rahatsız etmiyor; sadece merak ettiriyor.
Altın Portakal programında önce “Kurak Günler”, sonra “Karanlık Gece” gösterildiğinden, seyirci ister istemez “Yahu bu film, iki gün önce seyrettiğimize ne kadar da benziyor!” diye düşündü. Oysa tam tersi söz konusuydu.
ŞÜYUU VUKUUNDAN BETER
Antalya’da sinema yazarları arasında en çok konuşulan mevzulardan biri, Özcan Alper’in “Karanlık Gece”nin çekimlerine 2019’da başladığı ve 2020’nin başlarında tamamladığı, sonra arkadaşı Emin Alper’e de seyrettirdiğiydi. Adı o zamanlar “Balkaya” olarak düşünülen “Kurak Günler”in çekimlerine ise Temmuz 2021’de başlandığı bilindiğinden, doğal olarak Özcan Alper’in değil ancak Emin Alper’in etkilenmesinden-esinlenmesinden söz edilebilir ki bunda da elbette ki ayıplanacak bir şey yok. Hem ayrıca, adları “Kurak Gece” ve “Karanlık Günler” de olsa gene aynı sonuca varılacak iki filmin böylesi benzerliği, yönetmenlerini, yapımcılarını rahatsız etmiyorsa, kime ne?
Yine de böyle durumlara, “Şüyuu vukuundan beter!” denir; sözü lakırdısı, gerçek olmasından fenadır. İki yönetmenin dostlukları baki kalsın ama küçük bir açıklama ya da bir röportajda verilecek kısa bir yanıtın, herkesin içini rahat ettireceği de bilinsin.
Tüm bunlardan sonra birkaç not daha…
“Bomboş” adlı filmiyle Onur Ünlü’nün, şimdiye kadarki alışkanlıkların tersine hiçbir ödül alamaması, şaşırtıcıydı. Cesur kararından ötürü jüriyi kutlarım.
Deneysel sinema örneği, Burak Çevik imzalı “Gidiş O Gidiş”in Ulusal Yarışma’da gösterilmesi, bu türe verilen bir destek anlamına gelse de seyirci açısından biraz abartılı kaçtı.
“LCV-Lütfen Cevap Veriniz”in başrol oyuncularından Melisa Şenolsun, zorlu bir rolün altından başarıyla kalkmasıyla dikkat çekti. Bu ilginç filme LGBTİ çevresinden gelecek yorumları gerçekten merak ediyorum.
Altın Portakal’da Seyirci Ödülü olsaydı, büyük olasılıkla Atalay Taşdiken’in “Hara” filmine giderdi.
Yerli-yabancı festivallerde, jürinin karar toplantısı açısından, ilk gün(ler) gösterilen filmler genellikle dezavantajlı, son gün(ler) gösterilen filmler genellikle avantajlı konumdadır. Bu nedenle gösterim sırasını kurayla belirlemek adil bir yöntem olur.