Altyapı, üstyapı ve devrim

Çin’deki gelişme sürecini değerlendirmenin anahtarı, altyapı ile üstyapı arasındaki ilişkinin doğru ele alınmasıdır. Üretim tarzı, altyapıyı oluşturur. Üstyapı ise, siyaset, ideoloji, hukuk, ahlak ve kültüre ilişkin kavramsal ve kurumsal yapılanmalardan oluşur. Yerleşik bir toplumsal sistemde, toplumun maddi temelini oluşturan altyapı, üstyapıyı belirler. Öte yandan devrim, yeni bir üstyapının altyapıya müdahalesidir. Müdahale, toplumun maddi temelini dönüştürmeyi amaçlar. Bu devrimci süreç, sosyalizmin kuruluşu boyunca devam eder.
KAPİTALİZM BİR TASARIM ÜRÜNÜ DEĞİLDİR
Kapitalist üretim ilişkileri, feodalizmin bağrında kendiliğinden oluşmuştur. Kapitalizm hakkındaki bilgilerimiz, varolan bir sistemin işleyişine ilişkin “keşif”lerdir. Adam Smith’in “görünmez el”i, rekabetçi kapitalizmin işleyişinin kendiliğindenliğini temsil eder. Burjuvazi, demokratik devrimlerle iktidarı ele geçirdiği ülkelerde, kapitalist üretim ilişkilerinin yaygınlaşmasının önündeki engelleri ortadan kaldırarak bir ulusal pazar oluşturmuş ve kapitalizmin hızla egemen üretim tarzı haline gelmesini sağlamıştır.
SOSYALİZMİN ‘GÖRÜNMEZ ELİ’ YOKTUR
Sosyalist üretim ilişkileri, kapitalizmin bağrında kendiliğinden oluşmaz. Sosyalizm, 19. yüzyılda dünya üstünde herhangi bir coğyafyada gerçeklik kazanmadan önce bilimsel-felsefi bir öngörü olarak ortaya atılmıştır. Sosyalizmin “görünmez eli” yoktur. Sosyalizmin kuruluşunda toplumun maddi temelinde devrimci dönüşümü gerçekleştirecek, yani üretim ilişkilerini üretici güçlerle uyumlu hale getirecek olan, sosyalist üstyapının “görünür eli”dir. Bu uyumu sağlamanın her yerde geçerli ve tek atımda gerçekleştirilecek hazır bir reçetesi yoktur. Dönüşüm sürecinin üretici güçlerin mevcut düzeyine göre adım adım tasarımlanması ve bu tasarımı yaşama geçirecek toplumsal-iktisadi araçların yaratılması gerekir.
KARMA EKONOMİ
Bu sürecin planlanmasında kısa ve uzun erimli hedefler arasında uygun bir bireşimin yanı sıra, altyapı-üstyapı etkileşiminin de doğru ele alınması önem taşır. Kısa erimin ölçütü, üretim ilişkilerinin üretici güçlerin gizilgücünün en yüksek düzeyde açığa çıkmasını sağlayacak biçimde düzenlenmesidir. Bu ölçüt, üretici güçlerin düzeyinin görece geri olduğu ve ekonomik verilere ilişkin bilginin işlenmesindeki sınırlılıkların doğrudan merkezi planlamayı kısıtladığı ortamlarda piyasa mekanizmasından da yararlanılan “karma ekonomi”yi zorunlu kılar. Öte yandan piyasalar, toplum içinde kapitalist ideolojinin yaygınlaşmasına yol açan maddi temeli güçlendirir.
ÜÇ ÖNEMLİ ETKEN
Karma ekonominin uzun erimde sınıfsız toplum amacına hizmet etmesini sağlamak için dikkate alınması gereken üç önemli etken vardır. Birincisi, devletin ekonomik gelişmeye yön verecek iktisadi araçları piyasaların kendiliğindenliğine terketmeden elinde tutmayı sürdürmesidir. Çünkü sosyalizmin kuruluş süreci boyunca, üretici güçlerin gelişmesi, üretim ilişkilerinin yeniden dönüşüme uğratılması gereksinimini sürekli olarak doğurmaya devam edecektir. Çin Komünist Partsi’nin (ÇKP) 19. Kongre Raporu’nda kamu ekonomisine bütün ekonomiye önderlik yeteneğini güçlendirecek biçimde ağırlık verilmesi gereğinden söz edilmesi bu bağlamda değerlendirilmelidir.
İkincisi, çağımızda ezilen ve gelişen milletler, toplumsal ilerlemenin temel gücünü oluşturmaktadır. Onun için büyümenin getirdiği refah artışının milletin değişik kesimleri arasında milli birliği güçlendirecek biçimde dağıtımının sağlanması, toplumsal ilerlemenin bir önkoşuludur. ÇKP 19.Kongre raporu’nda baş çelişmenin “büyümenin uygunsuzluk ve dengesizliği ile halkın daha iyi yaşama talebi” arasındaki çelişme haline geldiği saptaması, bu gereksinimi yansıtmaktadır. Aynı raporda toplumun değişik kesimleri ve bölgeler arasındaki dengesizlikleri azaltmayı öne çıkaran yeni bir “kalkınma felsefesi” ihtiyacının vurgulanması da aynı hedefe yöneliktir.
‘YENİ İNSAN’
Sosyalizmin kuruluşunun hiçbir aşamasında “yeni insan”ın yaratılması hedefinden vazgeçilemez. Hele ekonomik olarak güçlü yeni bir kapitalist sınıfın oluştuğu bir ortamda, bireyciliğe ve bencilliğe karşı ideolojik mücadelenin yükseltilmesi daha da yaşamsal bir önem kazanmaktadır. ÇKP’nin 19. Kongre Raporu’nda “Parti’nin kuruluş amacına sadık kalması, saflığını özenle koruması” ve “sosyalizmin temel değerlerinin yükseltilmesi”nin öneminin yanı sıra, “yalnızca ekonomik açıdan değil, yaşamın her alanında gelişme” hedefine yapılan vurgu, bu açıdan değerlendirilmelidir.
Devrim sürecinde üstyapının altyapıya müdahalesi, yalnızca Çin için değil, Ezilen-Gelişen Dünya’nın bütünü açısından önemli deneyimler içermektedir. Atatürk Devrimi’nin tecrübesi de, bu açıdan ülkemizin dünya uygarlığına yapmış olduğu evrensel bir katkıdır.