‘Ama Rusya ve Çin de emperyalist’
Sosyal medyadan sohbetim (tekil sohbet çoğulu ashab-sohbet ettiklerim) bir muhterem “emekli” asker bir video paylaşmış. İstanbul Mecidiyeköy’de iki koldan yürüyen kara çarşaflı, siyah hicaplı kadınları gösteren bir video. Altına da “Şeriatın ayak sesleri” veya “Şeriat gelmiyor, geldi” ifadeleri. İstanbul’da siyah hicaplı kadınların yürüyüşünü seyrettiğimde, Muharrem ayında Türkiye genelinde yapılan anmalardan ibaret olduğu aşikâr. Hak-Muhammed-Ali Şia'sı (Şia taraftar demek) Hz. Muhammed’in torunu İmam Hüseyin’in şahadetini temsilen yapılan kutlamanın videosu olduğunu görüyorum. Alevi-Sünni vatandaşlarımız İmam Hüseyin'in şehadetini temsilen bu tür gösteriler organize eder. Ancak her iki kesimi objektif analiz ettiğimizde Alevi veya Sünni şeriatını isteyenlerin oranı %10'dur.
İTİKAT VE YAŞAM TARZI
Alevi (tüm branşlarıyla), Sünni (tüm branşlarıyla), Mesihi, Musevi çoğunluk İmam Hüseyin'in Matemi, Gadir Hum, Ramazan, Kurban, Hz. İbrahim'in adağı, Esaretten Kurtuluş, Hz. İsa’nın Doğumu- Katli - Yeniden Dirilişi, Hz. Musa ve aç ahalisine gökten yağan tuzsuz ekmek vakıası, özel adaklar ve daha birçok dini bayramlarını kutlar, camiye, cemevine, hanesine, kilisesine, havrasına, mağarasına, zikrine, halkasına, sazına, inzivasına çekilir ama bayramlar, ritüeller bitince seküler hayatı esastır. Burada tehlike ve tehdit arz eden husus; itikat ve yaşam tarzını baskı, şiddet veya maddi-makam nüfuzunu kullanarak halka dayatılan şeriattır. Sivil, Alevi, Sünni, asker, Mesihi, Musevi kimden gelirse gelsin mundar ve habis sonuçları itibariyle insan ve medeniyeti için felakettir.
EMPERYALİZME İLKESEL TAVIR
Atilla İlhan'ın deyimiyle de ülkemizde “hain oranı yüzde 10'dur”. Müstevli ile şahsi menfaatlerini tevhit etmiş ve tamahları için millete koyanların oranı da yüzde 10'dur. Bunların şeriatı, laik cumhuriyetin köküne kibrit suyu döken maddi tehdittir. Asıl olan yılda bir kez bu anmayı yapanların o güne özel giydikleri karalar değil ülkemizi, birliğimizi ve kardeşliğimizi tehdit eden, derin ve daimi karanlık getiren şeriata, NATO – ABD – İngiltere - İsrail ve mahalli kölelerinin şeriatına dikkat çekelim. İnce ve vahşi metotlarıyla, her yolu mubah kabul eden, Allah, Marx-Lenin, kadın, çocuk, yetim hakları maskesini takmış, karanlık şeriatın kaynağı NATO – ABD – İngiltere – Fransa – Almanya - İsrail’e ilkesel tavır almayan, Afrika’yı yüzlerce yıldır yağmalayan, altınımızı, elmasımızı, kömürümüzü, petrolümüzü, uranyumumuzu, aşımızı, ekmeğimizi, suyumuzu, kurutan, fitne-fesat yayan, papyonlu janti şeriatçılarıdır. Hicap duyup tavır almak zorunda kaldığında solak ifadelerle konuyu bulanık haline getiren şeriatçılardan sakının. “Bunlar sömürge devletler hatta emperyalist ama Rusya ve Çin de emperyalist. Hepsi Afrika’yı soymak için orada” ifadesini tedavüle sokan şeriatçılardan korkun.
HASTA SİSTEMİ KORUMAK
Askeri kudret ve yaptırım gücünü işgal, keyfi kan dökme, yağma, çapulculuk, kanunsuzluk için değil vatan ve millet uğruna feda olmalıdır. Alemdeki tüm asker ocağının varlık sebebini bunlar bozar; inisiyatifsiz bırakılması yani ülkeyi ilgilendiren temel hususlarda öneri ve uyarılarının nazari dikkate alınmaması, başına çuval geçiren “dost ve müttefik” askerlere karşı misilleme yapamaması, kendi vatanı ve milletinin güvenliği ve huzurundan ziyade yabancı devletlerin veya sivil otorite ile bunlarla ticari ortaklıklar kurmuş olan mahalli oligarkların ekonomik menfaatlerini koruyan bir güce dönüşmesi, kumpas ve yalanlarla mağdur edilmesi. Rüşvet, iltimas ve hukuksuzluk sarmalında debelenen, liyakat, bilgi ve irfandan uzak zengine ve yakın olana hizmet eden, bir hasta ve mundar sistemi korumak zorunda kalması.
‘KİM DUR DİYECEK?’
Altını kalın çizerek söyleyelim; Asker bir ülkenin anayasasına ve milletin iradesini temsil eden sivil siyasi otoriteye bağlı olmalıdır. Olmazsa o vakit sahip olduğu gücü milletin iradesini temsil edenlerin üzerinde baskı, tehdit ve zorbalıkla askeri vesayet cebrini tahakküm etme durumu oluşur. Peki, milletin iradesini temsil eden sivil otoritenin, muhalefetin millet, vatan ve Allah korkusu kalmamış ise, keyfince yönetiyor ise, yegâne amacı daha çok şişmek daha çok yemek daha çok pervasızlaşmak, daha çok firavunlaşmak ise, sahip oldukları, devasa mali kudret, ahtapot medya, salt kendisine hizmet eden, “anayasa babayasa” dinlemeyen benim yasa diyenin emir ve talimatlarını yerine getiriyorsa, her türlü eşitsizliğin, haksızlığın, adil olmayan siyasi yarışmaların olduğu, manipülasyona çok açık bir seçim sisteminde bunlara kim dur diyecek? İktidar sahipleri müstevli dış devletlerin memuru ve yabancı bankalara, şirketlere ülkesini pazarlıyorsa buna kim dur diyecek? Milletin iradesi. Bu irade olmasaydı Sisi Mısır’da iktidar olabilir miydi? Kenan Evren bile iktidar olabilir miydi? Diyeceksiniz ki ama bu milletin iradesi onun iradesinde bile değil ki. Doğrudur ama bu malzeme ile müspet ve menfi durumlar hasıl olmaktadır. Ve henüz uzaydan yeni bir millet iradesi ithal edemiyoruz. Peki ya elimizdeki Millet iradesini kof sivil otoriteye karşı askerden yana, Fransa, İngiltere, İsrail, Almanya, ABD’ye karşı Rusya ve Çin’den yana koyar ve Nijer’de on binlerce insan devasa Rusya bayraklarıyla Nijer-Rusya dostluğuna ve kendilerini korumak için, Nijerya merkezli bir askeri müdahale tertip eden kuvvetlere karşı Rusya ve Çin’i askeri müdahale etmeye karar verirse? Bu ABD, Fransa ve İngiltere nazarında millet iradesine, demokrasiye, seçimlere, sivil otoriteye müdahale olurmuş? Âlemdeki tüm askeri müdahaleleri, barbar diktatörleri, cuntaları besleyen, teşvik edip yaptıran iki yüzlü fitne fesat kaynağı şer odakları hadi oradan.
‘RUSYA VE ÇİN OLMASAYDI...’
“Ama Rusya ve Çin de emperyalisttir bunlar da aynı şeyin peşinde. Kurtuluşumuzu ancak Marksist partiler ile elde edebiliriz diyenler de, dini-dar Boko Haram, IŞİD, El-Kaide, FETÖ, liboşlar, LGBT ve solaklar da efendilerin şeriat mengenesinin kulplarıdır. Zira ne derece iyi niyetle söylenirse söylensin bu söylem Nijer, Mali, Çad ve diğer Afrika halkları, barbar, kibirli, faşist-ırkçı, katliamcı, köle ticaretinin öncüsü ve açlığın, hastalığın, savaş ve terörün sebebi olarak gördükleri Fransa, İngiltere ve ABD’ye karşı savaş ve siyasi mücadelede Rusya, Çin, İran, Cezayir, Brezilya ve Venezüella’yı tercih edecek ve dayanışmaya davet edecektir. Kısa emsallerle izah edelim; Rusya ve Çin BM Güvenlik Konseyinde olmasaydı Suriye için alınan askeri müdahale kararının sonuçları Suriye ve bölge için ne olurdu? Rusya, Suriye’ye müdahale etmeseydi, İran geri dursaydı, Lübnan Hizbullah’ı yol verseydi durum ne olurdu?
‘BİRİ VARSA DİĞERİ DE
OLACAKTIR’
ABD olmasaydı BM Güvenlik Konseyinin İsrail için aldığı yüzlerce kararın İsrail için sonuçları ne olurdu? ABD olmasıydı 1973 savaşında İsrail’in mevcudiyeti olur muydu? Biri varsa diğeri de olacaktır. ABD cephesine karşı Rusya cephesini alternatifsiz oldukları için seçmektedirler. Bu sebeple Suriye-Türkiye merkezli içine çevre ülkelerini alan bir üçüncü merkezin inşa edilmesi için dil döktük ömür tükettik.
Şimdi Sayın Erdoğan’ın ifadesiyle yazalım; Afrika’da taraf olmazsan bertaraf olursun. Tüm bu gelişmeler ışığında Afrika’da yazılan tarihin sayfalarında en az ABD, Fransa, Çin, Rusya kadar etkili olan Türkiye, BAE, Suudi Hanedanlığı, İsrail, İran ve Lübnan nasıl zikredilecek önümüzdeki yazımızda bu konuyu değerlendireceğiz.