Aman dikkat!

Geçen hafta, yüzde 98 oranında engelli raporlu çocuğunun kan seviyesi ölçümü için Fatih Sultan Mehmet Hastanesine giden bir annenin hastanede yaşadıkları zorlukları anlattığı bir video elimize ulaştı. Çocuğun kan tahlilinin alınması için hastane koridorları ve katlar arasında mekik dokuyup ardından doktorun “Ben bu çocuğun kan tahlilini yapmam” çıkışıyla hayal kırıklığı ve yorgunluk içerisinde bir koltuğa yığılan anne, çığlıklarını bu videoyla duyurmaya çalışıyordu bizlere. Daha sonra bir başka doktorun duruma el koymasıyla sorun halledilmiş olsa da engellilerin yaşadığı mağduriyetlerden bir kesit daha sunulmuş oldu böylece.

Çok üzülerek ifade etmeliyim ki neredeyse artık sıradan hâle gelen bu türden davranışlara nasıl tepki vereceğimizi şaşırdık. Ağzı maskeli ağır engelli gencin iniltilerini ve çaresiz annenin hıçkırıklarını hiç umursamayıp “Ben bu tahlili yapmam” diyen de hekim, mesaisinin hakkını verip anne ile çocuğun derdini çarçabuk halleden de hekim. Bu zorlu salgın günlerinde gerçek kahramanlarımız hâline gelen binlerce sağlık neferinin yüzü suyu hürmetine bu bir iki densizliği görmezden gelmek de mümkün. Ama, ateş düştüğü yeri yakıyor ve ben de o ateşe en yakın yerlerden yazıyorum, hasbelkader. Görmezden gelmek hem kolay olmuyor hem de haddim değil…

Olağanüstü bir zamandan geçiyoruz. Bireysel ve toplumsal selamet için serinkanlılık, anlayış ve empati belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyler. Ama şunu hatırlatmak boynumun borcu ki herkesin iki üç aydır yaşadığı bu olağanüstü durumla bazı ağır engelliler bir ömür geçiriyor. Ve bizler de buralardan onlar için hep aynı talebi dillendirip duruyoruz: Anlayış ve empati.

Engelliler rapor yenileme, kontrol, ilaç yazdırma vs gibi nedenlerleyaşamlarının büyük bir bölümünü hastanede geçirmek zorunda. Özellikle kronik hastalıklardan kaynaklanan engellilikten bahsediyorum. Çevremden gözlemlediğim, benimle iletişime geçen kardeşlerimden bildiğim kadarıyla özellikle bu günlerde hem sağlık çalışanlarımızın yoğunluğunu düşünerek hem de önceliğin salgın hastalarına ait olduğu bilinciyle, zorunlu olmadıkça hastanelere gitmemeyi zaten tercih ediyor engelliler. Ama gitmek zorunda kaldıklarında karşılaştıkları hoyrat tutum ve davranışlar bu insanların toplumla kurdukları güven ilişkisinde tamiri güç yaralar açar. Bunun olmasını kesinlikle istemeyiz. Ne yazık ki yukarıda anlattığım olay tam da böyle sakıncalı bir durumu ifade ediyor. Bu nedenden dolayı herkese soğukkanlı olmayı tavsiye ediyorum. Gerekçesi ne olursa olsun, tamiri zor hatalar yapmamaya özen göstermeliyiz. Aman dikkat! Salgın sonrası…

Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Komitesi salgının başladığı dönemlerde bunun en fazla engellileri etkileyeceğini söylediğinde böyle bir yıkımın yaşanacağını doğrusu beklemiyorduk. Engellilerin zaten zayıf bağlarla tutundukları toplumla temasları, salgın sırasında neredeyse tamamen kesildi. Bunun fiziksel ve psikolojik sonuçları ağır oldu, oluyor. Çevrelerinde kendilerine servis yapacak insanlardan yoksun kaldıkları için paraları olsa dahi günlerce temel tüketim malzemelerine ulaşamayanlar oldu. Özellikle zihinsel engelliler bu süreci en zor geçiren engelli grupları içerisinde yer alıyor. Dört duvar arasında kapalı kalmak onlar ve aileleri için içinden çıkılmaz bir hâl aldı.

Bunları dillendirdiğimiz zaman, biz de aynı şeyleri yaşıyoruz, biz de aynı gemideyiz filan gibi reflekslerle karşılaşıyoruz. Şunu açıkça ortaya koyalım: Biz engelliler -ve diğer dezavantajlı gruplar- büyük çoğunlukla asla aynı gemide olmadık. Biz o geminin arkasında, dalgalarla bir o yana bir bu yana çalkalanan bir filikada sürüklenip duruyoruz. Şimdiki gibi dalga biraz sert vurduğunda, dengesini kaybedip karanlık sularda yitip gidende en çok bizden oluyor. Biz, “Yahu yer çok, bizi de şu gemiye alın artık” bile demiyoruz. Dememiz şu: Filikayı gemiye bağlayan ipleri biraz daha sağlamlaştırın ki tümden yitip gitmeyelim.

Bu salgın er ya da geç geçecek. Yaşanılan yıkım onarılırken engelliler yine öncelikler sıralamasında son sırayı kimseye kaptırmayacak ve felaketin en büyük mağduru olacak. Ama o da geçecek. Bu gemi, peşindeki nazlı filikasıyla bir bilinmeze doğru geçip gidecek.