Amerika! Ey Amerika! Dost musun düşman mı
Suriye topraklarındaki PKK ve ABD unsurlarına karşı operasyon an meselesi.
Ama, ABD ordusuyla her gün medyamızda sevinçli törenler eşliğinde ortak devriye yapıyoruz.
ABD Dışişleri Bakanı (eski Evanjelist Papaz ve CIA Başkanı) Mike Pompeo, Yunanistan’da Türkiye’yi tehdit ediyor.
İtalyan asıllı tombik Neocon, Yunan meslektaşıyla “Averof Zırhlısı” Tablosu önünde poz verip; Doğu Akdeniz’de bizi hukuk dışı ilan ediyor. Averof Zırhlısı 1.Dünya savaşı sonunda İstanbul’u işgale gelen Rum savaş gemisiydi.
Ama biz ABD’nin (Rotschild elemanı) Ticaret Bakanı Luis Ross’a inanıp, 100 milyar dolarlık ticaret hayalleri kuruyoruz.
Bir aşk ve nefret ilişkisi içindeyiz.
Sam Amca’yı Stokholm sendromuyla öylesine seviyoruz ki, ayrıldığımıza inanamıyoruz.
AB ile de öyle bir ilişkimiz var. Evlenme vaadiyle yıllarca bekletilen nişanlı gibiyiz.
Biliyorum bunlar ağır benzetmeler, bizim kültürümüze ters ama durumu bundan daha iyi anlatan ifadeler bulmakta zorlanıyorum.
Aslına bakarsanız bu söylediklerim büyük milletimizin sadece yüzde 10’u için geçerli.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki, ABD firmalarının anketlerinde dahi Türk milletinin yüzde 90’ı ABD’yi düşman olarak görüyor.
Ama bu yüzde 10 devlette, ekonomide, başta FETÖ tüm tarikatlarda, askeriyede ve medyada konuşlu ve etkili bir yüzde 10.
İşte mesele o yüzde 10’da.
Bunlar, oda başkanı, bakan, danışman, ekonomist, köşe yazarı, general, hukukçu vs.
AKP’den tutun, CHP’ye, MHP’den İyi Parti ve HDP’ye, her yerdeler.
Adeta beyinleri yıkanmış, ezbere gidiyorlar; “ABD ve AB bizim dostumuzdur, Türkiye’nin yeri modern Atlantik-Batı dünyasıdır”.
Büyük bir yalan.
Türkiye, Batı dünyasının hiç bir zaman dostu olmadı.
Türkler varlıklarını Batı’ya dayanarak değil, ona rağmen kazandılar.
Türkler hiç bir zaman Batı gibi talancı, soykırımcı ve sömürücü olmadı.
Batılılar, Attila’dan Sakalardan beri hep Türkleri sürüp atmak, yok etmek parçalamayı hedefledi.
Batı denen dünyada neler yaşandı iyi bilmeden bu sonuca varamazsınız zaten.
Ancak şunu da özellikle vurgulamak lazım, Türklere Batı’dan daha da çok Batı uşağı soydaşları zarar vermiştir.
Hem de bunu yaparken, din ve milliyetçilik gibi iki mukaddes kavramın arkasına saklanmıştır.
Marksist bir gözlükle bakmazsanız dünyayı anlayamazsınız.
Dünyayı yöneten kapitalist elitler işte bu yüzden komünizmi en büyük tehdit olarak görüyor.
Gerçi saf sınıfsal çözümlemeler de yetmez bazen.
Dünyanın bütün işçileri birleşin diyen Marks devrim yapamadı ama, Dünyanın bütün mazlum milletleri birleşin diyen Lenin ve Atatürk bunu başardı.
Nasıl başardılar? Vatan kavramıyla. Vatanın asıl sahipleri bilinciyle.
Vicdan ve bilinç çok mühimdir.
Bakın bilinciniz olmazsa ABD’yi hala dost görmeye, vicdanınız yoksa onun işbirlikçilerine oy vermeye devam edersiniz.
Bu, bugün Esad yerine ABD ile anlaşmaya çalışan AKP olur, yarın Neoconcu Babacan veya Davutoğlu partileri olur. Avrasya düşmanı İyi Parti veya dış politikası NATO memuru Ünal Çeviköz’lere emanet diğerleri olur. Yahut da bunlardan her hangi birinden medet ummaya çalışan başkaları olur.
ABD’NİN DÜŞMANLARI
Peki ABD Türkiye’yi nasıl görüyor bir de ona bakmak lazım.
ABD, BOP projesiyle Türkiye’nin düşmanı PKK terör örgütünü destekliyor. Ülkemizi bölmek istiyor.
ABD, Türkiye’nin düşmanı FETÖ’nün hamisi ve ona bir de darbe denemesi yaptırdı. Tarikat ve mezhepçileri destekliyor, maksat ülkeyi bölmek,iç savaş çıkartmak.
ABD, yağmacı neo liberal politikalarla Türkiye’yi soyup soğana çevirdi, bugün ülkede ot bitmiyor.
ABD, AKP’nin kuruluşunda bir mentor olarak çalıştı. FETÖ, Yetmez ama Evetçi Liberaller, Eski Erbakancılar ve Kürtçüleri bir araya getirdi.
Bugün ise sadece eski Erbakancılar var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dili ondan sürçtü de AKP yerine “Refah Partisi” dedi geçen gün.
O eski Erbakancılar da rahmetli (millici adamdı kim ne derse desin) Erbakan’a göre,arka kapıdan sıvışanlar.
İşte şimdi onlar da ABD’nin düşmanları oldu.
Yer yer millici çıkışlar yapıyorlar ama yetmiyor.
ABD, Türkiye’deki sahte insan hakları, sahte dini özgürlükçü, sahte çevreci vb. STK’ların da destekçisi.
Bu güdümlü STK’lar, askerlerimiz şehit olurken kıllarını kıpırdatmaz ama netameli bir konu oldu mu, Balyoz-Ergenekon gibi bir tezgah kuruldu mu, hemen sahnede yerlerini alırlar.
ABD, Almanya, Fransa ve İtalya’daki Atlantikçi gladyoların destekçisidir. Alman vakıfları bunun için çalışır, Fransız hükümeti komple Türkiye düşmanıdır.
ABD, Türkiye’nin düşmanı İngiltere, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin destekçisidir.
ABD, Irak ve Suriye’de Kukla Kürt devletinin ve IŞİD’in hamisi İsrail’in koşulsuz destekçisidir.
Peki ABD’nin resmi düşmanları kimlerdir?
Amerikalı muhalif siyaset bilimcisi Prof.James Petras kademeli bir liste çıkartmış. Oradan bakalım isterseniz:
ABD’nin üst seviye düşmanları:
1-Rusya Federasyonu. Nükleer ve dev bir askeri güç. Asya, Avrupa ve Ortadoğu’da at oynatıyor. Devasa petrol ve gaz rezevleri de ABD’nin kapsama alanı dışında bulunuyor. Diğer ülkelerle stratejik işbirlikleri, ABD’nin yayılmacı heveslerine ket vuruyor.
2-Çin Halk Cumhuriyeti. Küresel ekonomik güç. Üretim, ticaret ve teknolojide ABD’yi geçiyor. Savunma sanayini de geliştiriyor, nükleer güç. ABD’nin küresel hegemonyasını üzerine inşa ettiği donanma/dolar sistemini alt üst ediyor. ABD’nin Güney ve Doğu Asya’daki yayılımına set çekiyor.
3-Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti. Balistik ve nükleer füze kapasitesiyle ABD’yi vurma kabiliyetine sahip. Jeo stratejik konumuyla, Japonya, Güney Kore’nin neo liberal sistemine ve bölgedeki Amerikancı hegemonyaya kafa tutuyor. Genç lideri, hala oğlunu yedi, amca kızını ısırdı gibisinden saçmpa sapan batılı medya yalanlarının hedefi oluyor.
4-Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti. Güney Amerika’da sağlam bir sosyalist seçenekle Amerika’nın vahşi neo liberal sistemine kafa tutuyor. Petrol ve mineral zengini. ABD’nin darbe ve yaptırımlarla onbinlerce çocuğun ölümüne yol açmaktan ve savaşa kadar tehdit etmekten çekinmediği onurlu bir ülke.
5-İran İslam Cumhuriyeti. Dolar sisteminden bağımsız petrol ve doğal gaz kaynakları. ABD ve İsrail’in bölgedeki işgalci politikalarına karşı eylemli ve dik duran karşı koyuşu. ABD’nin uydusu Suudi Arabistan’a net tavrı. Çin ve Rusya ile doğrudan güçlü ilişkileri Sam Amca’yı kudurtmaya yetiyor.
6-Suriye Arap Cumhuriyeti. Topraklarında ABD ve İsrail’in faşist gerici bölücü siyasetine karşı savaş vermesi. İran, Irak, Filistin, Rusya ile ittifak halinde olması. Atatürk’ten esinlenen Baasçı rejimiyle, dinci etnik emperyalist balkanlaştırıcı sistemlere karşı koyması.
ABD’nin orta seviyedeki düşmanları:
1-Küba Cumhuriyeti. Sosyalist rejimiyle,bağımsız politikalarıyla ABD’nin burnunun dibinde biten ısırgan otu. Teslim olmayan eşitlikçi iradesiyle tüm Latin Amerika ve Karayip ülkelerine ilham kaynağı. Kansere aşı geliştiren, küresel yamyam ilaç tekellerini paniğe veren minik ama güçlü ülke. Çocuk aşılarında da dünya lideri aynı zamanda.
2-Lübnan Cumhuriyeti. ABD ve İsrail’in bir numaralı düşmanı Hizbullah’ın ülkenin ordusuyla eş değer, hatta daha güçlü pozisyonda olması. Hizbullah’ın dinci bir oluşum gibi gözükse de Hristiyanlardan sünni ve alevilere kadar bütün kesimleri anti emperyalist bir şemsiye altında toplayabilmesi. 2006’da İsrail’in burnunu acı bir şekilde sürtmesi, Suriye’de de IŞİD ve El Kaide gibi ABD-İsrail yapımı işgalci yamyamlara karşı büyük mücadelesi.
3-Yemen Cumhuriyeti. Küresel ticaretin önemli rotası Babel Mendep boğazını tutan ülkede, bağımsızlıkçı ve Suudi düşmanı Husilerin iktidara gelmesi yeterli sebep. Suudi kontrolündeki kukla hükümeti tanımayıp, Aramco rafineri baskını ve son olarak paralı Suudi askerlerini keklik gibi avlaması da cabası.
ABD’nin alt seviyedeki düşmanları:
1-Bolivya Çokuluslu Devleti. Sosyalist Çavezci yönetimiyle, dünyanın en zengin bakır madenlerine sahip olması, yerli halkların toprak mücadelesine sahip çıkması, karma ekonomi seçeneğiyle ABD’yi rahatsız ediyor yeterince.
2-Nikaragua Cumhuriyeti. Venezuela ve Küba’ya destek veren sosyalist ve istiklalci tavrı. ABD’nin işgalci darbeci politikalarına açıktan karşı koyması hasebiyle.
Prof. Petras listeyi bu ülkelerle sınırlı tutmuş.
Biraz düşününce, aslında Türkiye, Pakistan, Afganistan, Irak ve Libya’yı neden bu listeye koymadığını anlayabiliyorsunuz.
Çünkü bu saydığım ülkeler, ABD’nin kısmen etkili olabildiği, yönetimlere nüfuz edebildiği ve yönlendirebildiği ülkeler.
Aslında hepsi de ABD’nin düşmanı.
Ama açıktan sayılmıyorlar, çünkü hala hegemonya için bir umut bulunuyor.
Listede açıkça yer alan ülkeler, gerekli bütünlüğe ve dirence sahip.
İşte benim de tüm bu yazımda anlatmak istediğim şey bu.
Ben Türkiye, Irak, Afganistan ve Libya’nın da gerekli bütünlüğe sahip olarak ABD düşman listesine girmesinden yanayım.
Derdim kimseyle düşmanlık değil.
Ama sürekli kötülük edene de boyun eğmemek gerek.
Atatürk gibi yapmak bunu gerektirir.
Ortak devriye filan değil, Esad ile anlaşıp biz yukarıdan, Suriye ordusunun aşağıdan girmesini şart kılar.