Amerikancı kaosa geçit yok 3: Kılıcını indirenin boynu gider!

Bıkmadan usanmadan belirtelim: ABD’nin Türkiye’de istikrarı bozmak, geleceğimizi belirsizliğe sürüklemek, halkın refahını engellemek, toplumsal kutuplaşmayı artırmakve bu yolla kendi güdümünde kukla bir hükümet kurmak üzere organize ettiği kaos hamlelerini boşa çıkaracağız.

Amerika’nın küresel pazar yeri tezgâhçıları, Biden takım taklavatı bunu iyi bellemeli. Efendileri küresel ideolojik sanrıya yakalanmış bir bunaktır. Tehlikenin ciddiliği de ayakta durma gücünü yitiren bu emperyalist beynin şaşkınlığında, sağduyu yoksunluğundadır.

ŞİMDİ YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM

Bu demektir ki, türlü renklere boyanıp aldatıcı biçimlere bürünen yıkıcı operasyonlara karşı uyanık olacağız, ABD’nin şeytani oyunlarına gelmeyecek, kaosa geçit vermeyeceğiz. Öncelikle Cumhurbaşkanlığı ve hükümet kanadı seçime yönelik küçük siyasi hesaplarla aldanıp pireyi deve yapan psikolojik tezgâhlara düşmemelidir.

Geçmiş dönemin seçim kazanma yolları geride kaldı. Geçiş dönemindeyiz. Derenin de balığın da davranışları hızla değişiyor. Dünün dilinin dünde kaldığı bilinmeli. Yine bu durumu anlatan yığınla söz varlığına sahibiz. 21. Yüzyılın yeni diliyle konuşmalıyız. Ulu Mevlana tarihsel hikmetiyle ne güzel ışık tutuyor:

“Dünle beraber gitti, cancağızım,

Ne kadar söz varsa düne ait,

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Bu açıdan Aydınlık ve Vatan Partisi dün olduğu gibi bugün de siyasetin yeni dilini öğretmekte, Türk basınına, kanaat önderlerine öncülük etmektedir.

Unutmayalım ki, devrimci yüksek bir karaktere sahip Türk milleti, Birinci Kurtuluş Savaşımızın 100. yıl dönümünde emperyalizme yeni bir darbe vurmakta sabırsızdır. Türk milletini kim birleştirirse bu büyük değişimin tarihi önderi o olacaktır. Bölen değil!

DOĞRU TEŞHİS TEDAVİNİN YARISIDIR

Nefes aldığımız havanın bozulup kirletildiği günler yaşıyoruz. Amaç Türkiye’de hayatı çekilmez kılıp, bunalan kitleleri çaresizlik düşüncesiyle ABD planlarında iç kargaşaya sürüklemek, ağa toplamak ve sonradan başına geleceklere razı etmektir.

Bizim bütün çabamız milletimizi bu tür psikolojik operasyonlara karşı uyanık tutmak ve düşmanın sinsi hamlelerini boşa çıkarmaktır. Bu işin üstesinden geleceğiz, buna mecburuz.

Başarabilmek için de önce sorunu doğru teşhis etmek zorundayız. Biliyoruz ki doğru teşhis etkili tedavinin ve doğru çözümün yarısıdır.

ABD’nin Gladyo marifetiyle Türkiye’deki yıkıcı faaliyetlerinin görünür görünmez şeytâni boyutlarını bedeller ödeyerek öğrendik. Milletimizin manevi dünyasına yapılan öldürücü vuruşları önleyici vuruşlarla engellememiz gerekiyor. Öyle ki, en küçük bir geri adımın, önemsiz gibi görülen en küçük bir gevşemenin bedeli ağır olacaktır.

ÇÖZÜM TEKBİRDE DEĞİL TEDBİRDE!

Bugün, “kutsal inançlar” üzerinden düşünce ve algı sistemi etki altına alınan (manipüle edilen) kitlelerimizin bilinçlendirilmesi, uyanık tutulması aşamasındayız. Yeter ki kaos merkezlerinin bunalım artırıcı tuzaklarına düşmeyelim. Çünkü istikrarsızlığın faturası her zaman iktidarlara kesilmiştir.

Şimdi hızla yükselen ABD karşıtlığı evresinde yapılması gereken, milletimizin belkemiğini oluşturan muhafazakâr kitleleri siyaset üretimine katmaktır. Üzerinde etki ajanlarının da mesai yaptığı halk kitlelerinin bilincinin acımasızca ezildiği dönem geride kalıyor.

AKP yönetimi eski kamplaştırıcı alışkanlıkları bir kenara bırakıp Millet İttifakı barajına sıkıştırılan bu ülkenin pırıl pırıl yurttaşlarını ötekileştirmekten vazgeçmelidir. Kaosçu merkezlerin siyasi manyetizmasından kurtulmaya çabalayan bu vatansever kitlelere karşı, onların güvenini inşa eden önlemlerin üretilip uygulanması gerekmektedir.

Elbette bu önlemi almak öncelikle Cumhurbaşkanlığı ve çevresinde siyaset üreten vatansever bilinçlere düşmektedir. Mesele tekbirde değil tedbirdedir!

Örneğin Trabzon’da yaşanan “çocukluk” yanlış olmuştur: “Sinek küçüktür, fakat mide bulandırır.” Engellenmeliydi. Milletin gönlü kazanılırdı. Üfleyince ateşi söndürücü olunmalı, fakat harlayıcı olunmamalı. Dünya siyasetine yön veren bir ülke yöneticilerinin, düşmanın hedefindeki bir yönetimin buna izin vermemesi gerekirdi. (Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı ve değerli Eşine geçmiş olsun diyor, Korona illetinden bir an önce kurtulmalarını diliyorum. Üzüntü verici bu insani olayı hakarete dönüştürüp sevgisizlik yayanları da kınıyorum.)

YÜRÜYENİN YÜKÜ HAFİFLER

ABD’nin hiç istemediği ve ölümcül saydığı şey, kendisine kafa tutup güdümünden, kontrolünden çıkan siyasi iktidarın, millici kimliğiyle kendi ülkesinde istikrar sağlamaya kalkışmasıdır. Yani Küreselci Amerikan Emperyalizmi, milli kimliğini benimsediği için parlayan Türkiye’yi istikrarsızlaştırıp yeniden kontrolüne almak zorundadır.

Millici Devrimciler, Emperyalizme karşı mücadelede kararlı ve kararsız güçler arasında bütünlüğü, işbirliğini geliştirmek ve bunun için çaba harcamak zorundadır. Yine bu nedenle, Türkiye’nin Milli Birlik Gücü maddi gerçeklerin dayatmasıyla “Bağımlılığın köleleştirici İstikrarı”nı değil, “Bağımsızlığın özgürleştirici İstikrarı”nı kuracaktır.

Çaresi zor değildir, “nanik” yapanlara gülüp geçelim, tükürmeyelim. Çelme takmaya çalışanlara Keloğlan’ın zekâ dolu neşesiyle karşılık verilmeli. Birden kenara çekil yuvarlansın! Türk milleti erdemlidir, anlayışı derindir, ariftir, anlar!

Yükümüz ağır. İnançla, iradeyle yürüyelim, çakıl taşlarına takılmayalım. Takıldıkça her gram batmanlaşır. Bilge Kağan, Alparslan, Fatih, Atatürk rotasında yürüyelim. Yürüyenin yükü hafifler. Biz de büyük yol erlerine yakışanı yapalım. Bunun için tek başına 200 yıllık emperyalizme dişe diş mücadele bilinci, İslam’ın erdemleri, Türk dilinin varlıkları bize yeter de artar. Eylemciye düşen söylemekle kalmamak, uygulamaktır. Yunus Emre’mizin öğüdü bizim danışmanımız olsun:

“Gelin birlik olalım

İşi kolay kılalım

Sevelim sevilelim

Dünya kimseye kalmaz.”

KILICINI İNDİRENİN BOYNU GİDER

O nedenle ABD’nin amacı, etkin olduğu ana ve yan bütün güçlerini kullanarak, kurulmakta olan bağımsızlıkçı inisiyatifi tıkamak ve çalışamaz hale getirmektir. Bu zorlu geçiş sürecinde ABD’ye kılıç çeken milli gücün dikkatini dağıtacak, onu yanlış hamleler yapmaya zorlayacak içerideki küreselci zümrenin kaosçu numaralarına karşı uyanık olmaya mecburuz!

Türk Milli devleti ile ABD emperyalizmi arasında kılıçlar çekilmiştir. İktidar çevrelerinde yılgınlığa kapılıp teslimiyet ruhunu yaymaya ve direnen eli tutmaya çalışan “etkili akıl danelere” dikkat etmeliyiz. Yakın tarihimizden dersler çıkarılmalıyız.

Bir kez daha yineleyelim: ABD’ye teslimiyet ölümdür. Kılıcını indirenin boynu gider! Erenlerin hikmetleri gücümüz, yardımcımız olsun!

Not: Geçen haftaki bölümde önemli bir cümle teknik hata sonucu silinmiştir. Cümlenin tamamı şöyledir: “Zalimin zulmünden korunmanın yolu, zalimin kollarına atılmak değil, aksine Hakka ve Halka sığınmaktır.”

Amerikancı kaosa geçit yok-1: Çökecek çökmekte olan!

Amerikancı kaosa geçit yok 2: ‘Turkey is waking up!’