Amerikanvari tarihçilik: Çamur at izi kalsın
Geçen hafta program için gittiğim Ankara’da bir kitapçıya uğradım. Siyonist tarihçi olarak tanınan Marc D.Baer’in “Osmanlı Yahudi Tarihini Yazmak, Ermeni Soykırımını İnkar Etmek” adlı kitabını sanki sahaya bir katkıymış gibi İngilizceden Türkçeye çevirmişler. Kitap, sırf Ermeni propagandası yapmak için, sahasında nam salmış Ermeni tehcirinin soykırım olmadığını kanıtlayan Stanford Shaw, Bernard Lewis, Heath W.Lowry gibi uzmanlara yergilerle dolu.
Ben Cape Town Üniversitesi’nde Osmanlı Yahudileri ve Sabetaistler üzerine doktora tezi yazarken Yahudi akademisyen olması nedeniyle hakemlerden biri olarak tezimi Baer’e göndermişlerdi. Doktora tezim diğer iki hakemden sorunsuzca bana geri geldiği halde Baer, tezime düzeltme uyarısı vermek yerine kabul edilemez olarak diye bırakmıştı.
Bunun sebebi içeride bir sayfada radikal Ermenilerin yaptığı yalan propagandayı kabul etmediğimden ileri geliyordu. Öncelikle yine bir Yahudi olan tez danışmanım, Baer’in bu tavrını akademiden uzak ve taraflı bir davranış olarak gördüğü için beni uyarmak yerine Baer’i hakemlikten atıp başka hakem bulmuştu.
Doktora tezim eninde sonunda kuruldan başarıyla geçse de Baer’in bu çirkin tavrı bana fazladan bir yıla mal olmuştu. Mezun olduktan sonra danışman hocama sormuş ve bu Ermeni Lobisi tarafından fonlanan sözde akademisyenin Baer olduğunu öğrenmiştim.
Baer acaba doktora talebesinden kanıt istemek yerine bir iddiasından ötürü 300 sayfalık bir tezi geçersiz saymayı akademinin neresinde öğrenmiş merak ediyorum. Zira kendi tezlerini Lewis ya da Shaw gibi otorite tarihçilerden biri görseydi bu defa kendisi mi sınıfta kalacaktı?
Baer’i şahsen tanımam fakat çalışmalarından Yahudi görüşünden ziyade bağnaz bir Hristiyan duruşu olduğu rahatlıkla hissediliyor. Bunun altında Ermeni Lobisi’nin maddi desteğini anlamak zor olmasa gerek. Düşünün ki doktora tezimin hakemi Baer değil de diğer bir Yahudi akademisyen Shaw ya da Ermeni tarihçi Dabağyan olsaydı tezimi sorunsuz bir şekilde verip erkenden bitirebilecektim.
Baer bu kitabının ilk cümlesine, “Yıllar önce lisansüstü eğitimdeyken Ermeni bir arkadaşım bir gün bana, ‘Siz Yahudiler neden bizim soykırımımızı inkâr ediyorsunuz?’ diye sordu. Utangaç bir şekilde cevap verişimi hatırlıyorum.” şeklinde başlıyor. Bu yazım tarzıyla Baer, bulgulara dayanan akademik bir araştırmadan ziyade tarihçi metodolojisinden uzak duygusal teranelerle hareket ettiğini ortaya koyuyor.
Bir başka yerde sahanın büyük isimlerinden Bernard Lewis’in sunduğu belgeleri değil seçtiği kelimeleri yersizce eleştiriyor. Mesela sanki onun bir yanlışını bulmuş gibi “Lewis’in burada Osmanlı İmparatorluğu yerine Türkiye demesi bir tarihçinin yapmayacağı kadar tuhaf bir hata.” diyor.
Lewis’in nerede yanıldığını izah etmek yerine kitabında Lewis ya da Justin Mccarthy hakkında adeta dedikodu yapıyor. Diğer yandan O. Pamuk veya T. Akçam gibi artık herkesçe malum tiplere övgüler yağdırmaktan çekinmiyor.
Baer daha ileri giderek Atatürk’ün “Ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur.” Sözünü Ermeni düşmanlığı olarak yorumluyor. Gerçekten tarihçi edebinden uzak ‘çamur at izi kalsın’ anlayışıyla laf atıp, Atatürk’ün bu sözü neden ve ne zaman söylediğinin analizini yapamıyor.
Halen toplu Müslüman mezarlarının çıktığı Anadolu’da, Karabekir Paşa’nın şahit olduğu Ermeni katliâmları nedense Baer’i ilgilendirmiyor. Özetle, Baer sergilediği tarihçilikten uzak bu etik olmayan tutumuyla sadece Türk düşmanlığını kanıtlamıştır.
Benim Türkiye’deki bazı yayınevlerinde anlamadığım husus neden mesela kimse benim doktora tezimi arayıp bulup “çevirip, yayınlayalım” demedi de Türk düşmanlığı yapanların tezlerini bulup yayınlıyorlar.
Türkiye’deki bu düşmanlığın sebebi aşağılık kompleksi midir yoksa bir nevi vatan hainliği midir, bilmiyorum fakat bir devlet adamının, “Türkiye’de namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır.” sözü bugünler için söylenmiş olsa gerek…