Amortiye hasret kalanlara...

Geçtiğimiz yıllarda yeni yılla ilgili yazılarımızdan birinin başlığı “Sakın ha üzülmeyiniz...” diğerinin ise “Bir Tesellimiz var...” idi. Bu yıl da hiçbir şey değişmedi, tüm umutlarımızı peşine taktığımız milli piyangonun sonucunda çoğumuz üzüldü, çok azımız ise sevindi. Bu kez geleneği bozup çenemizi yormadan, geçen yılki yazımızı bir kez daha bakalım. Nasıl olsa değişen bir şey yok...

Biliyorum üzgünsünüz... Kırıldınız... Küser gibi oldunuz... Düş kırıklığına uğrayıp burkuldunuz, tüm hayalleriniz suya düştü... Oysaki ne düşler kurmuş, umut kuşlarının aldığınız milli piyango biletinin -ya da biletlerinin- üzerindeki sayılara denk düşmesini ne kadar da çok istemiştik... Ama olmadı... Kısmet gelecek yıla imiş...

Bu kırıklığı kaç yıl yaşadık, kaç yıl biletlerin üzerindeki talihsiz sayıların oyununa geldik, bilemiyorum... Kısmette yine amortiye bile hasret kalmak varmış... Ya onca soğuya rağmen uğruna inandığımız Nimet Abla gişesinin önündeki o umut dolu bekleyişler... Hepsi, ama hepsi boş umutlar, onca hayaller peşinde koşmak imiş.

Ama yine de üzülmeyiniz... Beterin de beteri var... Ya büyük ikramiye size çıksa idi? Bakın neler olurdu o zaman...

53 yaşındaki Mustafa Savgan’ın umudu çiçekçi bir kadının kendisine 2 lira harçlık vermesiyle başlamış. Bu parayla piyango bileti alan Savgan, 1978 yılının büyük ikramiyesini kazanmış. İlk iş olarak eşinden ayrılmak istemiş, ama başaramamış. Sonrasında ise paraların eşine kalmaması için hoyratça harcamaya başlamış. 150 memurun maaşını 2 ayda yiyip bitirdikten sonra İstanbul’a göç edip bir handa boğaz tokluğuna bekçi olmuş.

Denizli’nin Çivril ilçesindeki marangoz O.K’nın dramı ise daha koyu. Çeklerini ödeyemediği için hapse girmiş, hapisten çıktıktan iki gün sonra da büyük ikramiyeyi kazanmış. Tabii o da ilk iş olarak eşini boşamış. Bir şarkıcıyla tanışmış,,,. Sonrası bildiğiniz hikaye...

M.S’nin yaşamı ise “Kaybedilme Kabiliyeti” adlı bir belgesele konu olmuş. Talih kuşu, M.S’nin kapısını tam iki kez; ilki 1979 ‘da diğeri ise ve 1984’de çalmış. Kazandığı para dudak uçuracak denli büyük. Ama hazıra ne dayanır ki... Şimdi ayakkabı boyacılığı yapıyor... İster kader... İster umudun çelme takması deyin.... Doğrusunu düşen bilir...

Edirneli S.Y, Manisalı Y.G, Antepli usta, Taşköprülü duvar işçisi, İzmirli hamal, İstanbullu işportacı vs... Tümün ortak noktası büyük ikramiyenin kurbanları olmaları...

Ama beterin de beteri var. Bu talihsizlikler yalnızca bu coğrafyada olmuyor: ABD’li Jock Whittaker’in biletine de 2002 yılında 410 trilyon lira para çıkmış.... ABD tarihinin en büyük ikramiyesini kazandıktan sonra 7 defa evi, 3 kez de arabası soyulmuş, içki ve kumar düşkünü “kovboy Jock” çevresindekilere “Herkesin bir fiyatı vardır” düşüncesiyle bakar olmuş... Derken dostlarından biri, içkisine uyku ilacı koyup 2 milyon dolarını çalıp gitmiş.... Dahası torunu Brandi Bragg, fidyecilerce kaçırılıp hunharca öldürülmüş....

Sonunda Jack,, Virginia eyalet mahkemesine başvurarak, “Mutluyum, çünkü o uğursuz paradan kuruş kalmadı” diyerek iflasını vermiş... Kısacası Jack, “yok artık... “ değimiz her bir şeyi hayat diye yaşamış... Onun için yaşamı büyük harflerle yaşamamak gerekir...Çünkü silinmesi pek kolay olmuyor...

Gel de şimdi; bir zamanlar dudak büktüğümüz yerli filmlerimizdeki “parayla saadet olmaz” sözüne inanma...

Gerçi parasız da olmuyor ya...

Yine de nice nice yıllara...