Anadilde değil anadilinde eğitim
Belli ki bu yanlış şu günlerde çok yapılacak; Sayın Kılıçdaroğlu bile “anadilinde eğitim” demek yerine, “anadilde eğitim” diyor.
Birçok yazar, siyasetçi “anadil” ile “anadili” ayrımının farkında değil.
“Anadil” diller doğurmuş dildir, örneğin Latince bugünkü birçok dilin anası sayılır. Türkçe de çok eski dönemlerde bir anadilden doğmuştur; bu dilin Altayca olduğu söylenir.
Bugün ülkemizde tartışma konusu olan “anadil” değil, “anadili”dir, böyle yazılmalı; yani anamızdan öğrendiğimiz dil demektir. “Ana” sözcüğü elbette burada mecazi anlamda kullanılmıştır, anamızla sınırlı değildir anadili.
Dil iki türlü öğrenilir. 1)Dil edimi: Anadilimizi öğrenmeyiz, ediniriz. Sokakta, çarşıda, pazarda, konuda komşuda, okulda, sınıfta... Piaget’nin ileri sürdüğü gibi, iç konuşmayla, sessiz konuşmayla da öğreniriz anadilimizi. Sözcük ezberleyerek değil, yaşayarak öğreniriz, yani ediniriz. Anadilimizi öğrenmenin altında yaşamsal zorunluluk vardır. 2)Yabancı dil öğrenimi: Yabancı dil yaşam içinde, yaşamsal zorunlulukla edinilmez, birtakım yöntemlerle öğretilir, sırasında sözcük ezberletilerek öğretilir.
Kürt kardeşlerimiz Türkçeyi yabancı dil gibi sözcük ezberleyerek mi öğrendiler? Hayır… Onlar da yaşamsal zorunlulukla edindiler bu dili. Yani anadili gibi öğrendiler. Bu coğrafyada yaşayan herkesin yaşamsal zorunlulukla kazandıkları bir dildir Türkçe.
Yeryüzünde yaklaşık 5.000 dil vardır. Bunlardan 120 kadarı resmi dil olabilmiştir. Kürtçe resmi dil olamamış binlerce dilden biridir, o binlerce dil hangi nedenlerle resmi dil ya da yazı dili olamamışsa, Kürtçe de aynı nedenlerle olamamıştır.
Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranları suçlamak yanlıştır, yersizdir.
İlk Kürtçe sözlüğün önsözünde yazılanlar da benim bu savımı doğrulamaktadır.
Yusuf Ziyaeddin Paşa’nın sözlüğünü, şair Kemal Burkay’la bir dost evindeki tartışmamızdan sonra almıştım, o karşılaşmanın ve tartışmanın öyküsünü Bir Şarkıyı Dinlerken adlı, bana PEN-Orhan Kemal Ödülü’nü kazandıran kitabımda anlatmıştım. Kürtçenin neden gelişemediğini öğrenmek isteyenler Yusuf Ziyaeddin Paşa’nın yazdığı sözlüğün önsözünü mutlaka okusunlar, bu uzunca önsöze Dil Hurafeleri’nde yer verdim.
Mutkim kaymakamı olan Yusuf Ziyaeddin Paşa, sözlüğünü yazmadan önce karşılaştığı güçlüklerden söz ediyor; öncelikle Kürtlerin ilgisizliğini anlatır ve eleştirir. Kürtler, destek vermek yerine, canım nelerle uğraşıyorsun havasındadırlar. Bir sözlük yazmak için elinizde tarama yapacağınız kitaplar olmalı, yardım istediği Kürtler Yusuf Ziyaeddin Paşa’ya çıkarıp bir iki kitap olsun veremezler, çünkü ortada Kürtçe kitap yok. Yasak mı Kürtçe kitap, hayır, yasak olsa Paşa bu sözlüğü yazmaz. Çok eski bir dönemden söz etmiyorum, yıl 1894, yani Cumhuriyet’in kuruluşundan yirmi-yirmi beş yıl kadar önce.
Kürtçe; Arapça, Farsça ve Türkçe gibi yazılı ilk yapıtlarını yüzyıllar önce vermiş, güçlü bir edebiyatı olan üç dilin gölgesinde kalmıştır, zaten büyük ölçüde de sözvarlığını bu üç dile borçludur.
Bu durum yalnız Kürtçenin başında değil, bu gün binlerce dil aynı durumdadır.
Anadilinde eğitim ülkemizde bir kesimin sonu gelmeyen pek çok isteğinden sadece biridir, ülkeye barış getireceğine de ben doğrusu pek inanamıyorum.
Konuyu tartışanlardan,”anadilinde eğitim” demelerini bekliyorum; daha terimi doğru bilmeyenler bana göre bu konuyu çok iyi sindirmemişler, dille ilgili kitaplar okumamışlar, bilmedikleri bir konuda çözüm üretmeye çalışıyorlar.
Gülmece severlere kitap önerisi: Eşref Karadağ, Torbadaki Maksim Gorki, Bilgi yayınevi, Anakara 2019.