Anahtar elimizde

Nasıl özel bir milletimiz var. Hep söylüyorum da… Hani kuzgun yavrusu mu… Yok nesnel bir gerçek…

Öylesine sorumlu. Geçim derdi çok şiddetli ama biliyor musunuz onu bir yana koymuş. Türkiye’nin geleceği diyor. Vatanım darda diyor. Çare önemli diyor…

Patlıcansız olurum ama vatanımın bağımsızlığı, birliği, bütünlüğü olmadan olmaz diyor.

Can veririm bu uğurda güle oynaya… O da bir şey mi evladımın canı bile olsa vatan sağolsun derim… Diyen bir millet var mı başka!

Son zamanlarda o kadar çok rastladım ki… “ben Kürdüm ama” diye başlayan cümlelere arkasından ayrılıkçılara veryansın edenlere, sonra da sımsıkı bizi kucaklayanlara…

E siz de haliyle diyorsunuz ki… Ne yapsam azdır, feda olsun!

Yorulmak nedir bilmezsiniz.

Üşümek nedir bilmezsiniz.

Üşümek de nereden çıktı demeyin… Dün nasıl soğuktu,  akşam vakti olmuş zaten, ha bir dükkan daha ha bir esnaf daha… Hatırını sormadığımız kalmasın, derken donduk inanın.

Evde sıcak bir çorba olsa gam yemeyeceğim de ona da kaç haftadır zaman olmadı.

Ama biliyoruz ki, bir artı bir artı bir artı bir artı bir artı bir artı bir eşittir yedi eder.

Bu kadar basit bir hesap.

Sıfır artı sıfır da sıfır…

Güç elimizde

Anahtar elimizde.

Hadi bakalım.

Açılın kapılar Ankara’ya gidelim.

Tertemiz.

Kirsiz, passız, kasetsiz…

Umut dolu.

Güneşli ve bereketli günlere yelken açalım.

AÇILIN KAPILAR ŞAHA GİDELİM!

Ne kadar uyar bilmiyorum ama, kapılarda zorlandığımda hep Anadolu’muzun ta diplerinde yatan şu zorlu kapısı ve yürekli insanı gelir aklıma. Birlikte analım istedim. Hayırlı pazarlar ola!

Hızır Paşa bizi berdar etmeden

Açılın kapılar Şah'a gidelim

Siyaset günleri gelip çatmadan

Açılın kapılar Şah'a gidelim

Bunda bilmeyeni bildirirler mi

Eli bağlı namaz kıldırırlar mı

Yoksa Şah diyeni öldürürler mi

Açılın kapılar Şah'a gidelim

Aslımız Muhammet kıyman cellatlar

Üstümüzde bite davacı otlar

Ölüm Allah emri ya eziyetler

Açılın kapılar Şah'a gidelim

Her nereye baksam yolum dumandır

Pirim bana küfür etse imandır

Zincir boynum sıktı halim yamandır

Açılın kapılar Şah'a gidelim

Sağlıklı mı ola dostun illeri

Karşıda görünen tozlu yolları

Şah'tan elçi gelmiş dem bülbülleri

Açılın kapılar Şah'a gidelim

Güzel Şah'ım çıktı m'ola köşküne

Can dayanmaz gayretine müşkine

Seni beni Yaradan'ın aşkına

Açılın kapılar Şah'a gidelim

Kapısı yok bacasından bakarım

Gözlerimden hasret yaşı dökerim

Şah'a giden bir bezirgan tutarım

Açılın kapılar Şah'a gidelim

Pir Sultan Abdal'ım güzel Şah canım

Ağlamaktır benim demim devranım

Arşta melek yerde çeşm-i efganım

Açılın kapılar Şah'a gidelim

(Pir Sultan Abdal)

GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ ÇOCUKLAR

Ardından da ayın 15’inde Nâzım Hikmet. Tıpkı 1930’un o heyecanlı, yaratıcı, üretici, umut dolu günlerindeki gibi:

Güzel günler göreceğiz çocuklar,

güneşli günler

                göre-

                      -ceğiz...

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,

ışıklı maviliklere

                          süre-

                                -ceğiz...

Açtık mıydı hele bir

                            son vitesi,

adedi devir.

         Motorun sesi.

Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir

                                  ne harikûlâdedir

 160 kilometre giderken öpüşmesi...

Hani şimdi bize

cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,

             yalnız cumaları

                      yalnız pazarları..

Hani şimdi biz

bir peri masalı dinler gibi seyrederiz

                    ışıklı caddelerde mağazaları,

hani bunlar

77 katlı yekpare camdan mağazalardır.

Hani şimdi biz haykırırız

     Cevap:

            açılır kara kaplı kitap:

                                              zindan..

Kayış kapar kolumuzu

  kırılan kemik

                      kan.

Hani şimdi bizim soframıza

haftada bir et gelir.

Ve

çocuklarımız işten eve

 sapsarı iskelet gelir..

Hani şimdi biz..

İnanın:

güzel günler göreceğiz çocuklar

güneşli günler

                            göre-

                                  -ceğiz.

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,

ışıklı maviliklere

                          süre-

                               -ceğiz.....

                                                           1930