Anayasa Kurultayı’na giderken-(TAMAMI)

Anayasa değişikliğinin ülkemizin gündemine getirilişi yeni değildir. Devlet katını ele geçirdiğinden bu yana anayasa taslakları hazırlatan AKP, anayasa değişikliği için bunca zaman neyi ve niye bekledi?

Yapılmak istenen anayasa, Türkiye’nin anayasası değildir. Bu anayasa, Atatürk Devrimi’yle kurulmuş milli devleti tasfiye ve ülkeyi bölme anayasasıdır. Hedef böyle olunca, önce buna direnecek güçlerin etkisizleştirilmesi gündeme alınmıştır. 2007-2011 dönemi, Fehmi Koru’nun ifadesiyle “düğmesine Bush ve Erdoğan’ın oval ofisteki görüşmeleri sırasında basılan”, Türk Ordusu’nu ve Türkiye’nin yurtsever güçlerini sindirmeyi hedefleyen operasyonlarla geçmiştir.

Süreci yöneten kim?

2007-2011, aynı zamanda “açılımlar” dönemidir. Özellikle “Kürt açılımı”nın Habur adımı PKK’ye büyük güç kazandırırken, AKP’yi zayıflattı. Özellikle üretilen delillerin sahteliği ortaya çıktıkça, Ergenekon-Balyoz operasyonlarının sürdürülebilirliği zora girdi ve yargının çok daha sıkı bir denetim altına alınması gereksinimi doğdu.

Sürecin ABD tarafından yönetilmesi, sadece düğmeye basma aşamasına özgü değildir.

2010 yılı başlarında AKP’nin önde gelenleri önce anayasa değişikliği fırsatının o yasama dönemi için kaçırılmış olduğunu açıkladılar. Ama hemen ertesinde, yargı üstünde denetim sağlamanın seçim sonrasına ertelenemeyeceği konusunda bir uyarı almış olmalılar ki, aynı AKP yetkilileri, bu sefer de Anayasa’da kısmi bazı değişikliklerin hemen gündeme alınabileceğini söylemeye başladılar. Süreci yönetenlerin belirlemelerine göre, AKP’nin bir kuvvet aşısına da ihtiyacı vardı. ABD Büyükelçisi James Jeffrey, AKP’den önce kolları sıvayıp, anayasa değişikliği henüz meclis gündemine bile girmeden İstanbul’da yaptığı bir toplantıda Fulbright bursiyerlerinden anayasa değişikliği konusunda destek istedi.

“Direniş tehlikesi” hâlâ sürüyor

Anayasa referandumunda hayır oyu veren yüzde 42, 2007’nin Cumhuriyet Mitingleri de hatırlanınca hâlâ ciddi bir tedirginlik kaynağı oluşturmaktaydı. Çünkü o güne kadar atılmış adımlar hep küçük ve kısmi adımlardı. İş milli devletin kesin tasfiyesine ve bölünmeye gelince, direnen yüzde 42’nin yüzde 58’in önemli bir bölümünü de yanına çekmesi işten bile değildi. Operasyonlarda doğrudan hedef alınan Türk Ordusu, İşçi Partisi ve diğer yurtseverlerin yanı sıra, direnme olasılığı bulunan bütün muhalefet partilerinin kaset operasyonlarıyla yeniden şekillendirilmesine girişildi.

Bölünme anayasasına direnen güçlerin dağıtılıp eritilmesi için, Türk Devrimi’ne karşı önce İttihat ve Terakki üstünden başlatılmış olan siyasi ve ideolojik saldırı şiddetlendirildi. 27 Mayıs, Dersim, İstiklâl Mahkemeleri, İsmet İnönü üstünden Atatürk Devrimi’ne yönelen saldırılara, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne ve milli bayramların kutlanmasına yönelik kısıtlamalar eşlik etti. Bu ideolojik saldırı, 28 Şubat operasyonuyla eylemli düzeye taşındı. Çünkü bu konularda muhalefetten koparılacak her ödün, karşı-devrim anayasasını meşrulaştırmaya hizmet edecekti.

Gayrimeşruluğun üstünü örtmek

Karşı-devrimin şu anda en çok ihtiyaç duyduğu şey, gayrimeşruluğunun üstünü örtmektir.

Bugün karşı-devrim iktidarda olduğuna göre, çıkartılabilecek tek anayasa, karşı-devrimin anayasasıdır. Meclisteki Uzlaşma Komisyonu’nun yegâne hikmeti, bu sürecin gayrimeşruluğunun üstünü örterek, milletin direnişini zayıflatmaktır. Çünkü karşı-devrim anayasasını engelleme imkânına sahip biricik güç, meclisteki şu ya da bu partide değil, milletin kendisindedir.

Tek çözüm: Türkiye Cephesi

AKP iktidarı, bugüne kadar hep küçük ve kısmi adımlar atmıştır. ABD de, AKP de, büyük adımların atılmasında, bu sınamadan ilk kez geçecekleri için son derece tedirgindir.

Milli güçlerin Anayasa Kurultayı, 28 Nisan’da Ankara’da toplanıyor. CHP ve MHP’nin Uzlaşma Komisyonu’nu derhal terk etmesi, ülkenin karşı karşıya bulunduğu bütün yakıcı sorunları mücadele programına dahil eden ve Türkiye’den yana bütün güçleri içinde birleştiren bir cephenin oluşturulması yaşamsal önem taşımaktadır. Çünkü güç millettedir ve bu gücü seferber edebilecek biricik çerçeve böyle bir Türkiye Cephesi’dir.