Anayasa ve kurucu meclis tartışmaları -(TAMAMI)
Önce tarih ne diyor ona bir bakalım.
İstanbul’un işgalinden hemen sonra Ankara’da yeni anayasayı hazırlamak için bir “kurucu meclis (meclis’i müessisan)” toplanması kararını Mustafa Kemal vermiş ve hazırladığı metni kolordu komutanlarına iletmişti. Ankara’da Milli Meclis’in toplanmasını ve İstanbul Meclisi açıldığında Temsilciler Kurulunun dağılmamasını isteyenlere karşı Kazım Karabekir’in tıpkı Mustafa Kemal gibi Ankara’da “Milli Meclis’in toplanmasını“ önerdiği bilinmekteydi. İki güçlü paşa komutanların önerilerilerini de dikkate alarak ilk taslaktan önce meclisin adı üzerinde tartışmalara başladı. Karabekir ‘Kurucu Meclis’ adını doğru bulmuyordu. İlk süreçte bir milli meclis oluşturulmasını istemişti.
Mustafa Kemal Ankara’da yeni meclisin toplanması için çalışırken, İstanbul’da da bazı gelişmeler oldu. Salih Paşa Hükümeti 2 Nisan’da istifa edince yerine Damat Ferit bir kere daha sadrazamlığa getirildi. İşte önemli olaylar ondan sonra başladı. Meclis-i Mebusan görüşmelerini erteleme kararı aldı, arkasından da Padişah Vahdettin tarafından o meclis kapatıldı. Rauf Orbay ile arkadaşları tutuklandı.
5 Nisan 1920’de 5. kabinesini kuran Damat Ferit, Kuvvay-ı Milliye önderlerini asi ilan edip, Meclis-i Mebusan’ı Padişah’ın iradesiyle kapatmıştı. Arkasından İngiliz yüksek komiseri Robbeck’i ziyaret etti ve uyanan milli hareketi bastırmak için alınacak önlemleri konuştu. O listede “siyasal düşmanlar” olarak şu isimler bulunuyordu: Mersin’li Küçük Cemal Paşa, Cevat Çobanlı, Mustafa Kemal, Haydar Vaner, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Yakup Şevki Subaşı, Kars İslam Şurasından Halit ve Ömer. (kaynak: Türk Kurtuluş Savaşı Ve Dış Politika, Belge 15)
Arkasından Şeyhülislam Dürrizade Abdullah’ın çok sert ifadeleriyle dolu o dini fetva Bakanlar Kurulu’na geldi. Damat Ferit, İngilizlerin bu konuda ısrarlı olduklarını söyleyip duruyordu. Bu günde aynı ısrar ABD tarafından yapılıyor. Oysa daha Erzurum Kongresi’nden başlayarak Gazi Paşa’nın kafasında cumhuriyet (Jean Jacques Rousseau’dan esinlenerek), bütün kudretin halkın elinde olduğu ve bu kudretin bölünmez (üniter) olması ve yürütmeyle yasama konusunda kesin bir karar bulunuyordu. “kudretin bölünmemesi ve halkın elinde olması meselesi üzerinde varılan karar bir çeşit Convention şekliydi. Bütün yürütme ve yasama Meclis’in elinde olacak ve kabine üyelerini onlar seçecek. Onlar sadece Meclis’e karşı sorumlu olacaklar. Yani kabine Meclis’in bir nevi memur heyeti olacak. Bunların başında Meclis Başkanı bulunacak fakat kişisel sorumluluğu olmayacak.” Mustafa Kemal bu kısmı bazı arkadaşlarının Sovyetlerin yönetim şekline benzettikleri için hayli itiraza uğradı. ( Kaynak: Prof. Şerafettin Turan, Mustafa Kemal Atatürk,sf:301)
23 Nisan 1920’de halkın da katılımıyla işte ilk Meclis böylece Fransız İhtilalinden esinlenen ve Kurucu Meclis niteliği taşıyan Convention (uyuşma-uzlaşma düşüncesinden esinlenmişti) ilk Meclis bu nedenle savaş alanlarından gelen bir gücün millet iradesi olarak Kurucu Meclis’te yansıması anlamına da gelebilir. Yeni devlet için yeni ilkeler, yeni arayışlar dönemi böylece başladı. 1924 anayasası aynı savaşı sürdüren gücün ürünü olarak ve Meclisi Kurucu Meclis yerine koyarak çıkarılmıştır. Bu demektir ki Kongrelerle başlayan kurucu iktidar fikri, Mustafa Kemal’e aittir. Savaşı kazanan Devrimci Meclis yeni devletin yeni kurucu ilkelerini silahlı bir mücadelenin son halkası olarak ortaya koymak zorundadır. Devrimin başındaki komutan sivil elbiseli de olsa hep o Anayasanın kurucu iradesini savunmaya devam etti. Türkiye aradan 89 yıla yakın geçen bir süre sonra yeni bir anayasa yapma fikrini tartışıyor. Anayasa Hukuku’na göre anayasalar değiştirilebilir ama Anayasanın kurucu ilkelerine ve felsefelerine dokunmamak kaydıyla. Bunun tersini yapmanın tek bir yolu vardır o da şimdiki Meclis’in kendisini ‘Kurucu Meclis’ olarak görevlendirmesi ya da karşı devrimi tüm gücüyle kabul ettirmesi koşuluyla.
Şimdi TBMM Başkanı Çiçek işte bu gayretin içindedir ve istiyor ki,: “Cumhuriyeti kuran o tarihi iradeyi de yanına alabilsin. Meşruiyet kazanabilsin” CHP bu oyuna gelirse büyük hata yapar. O ana muhalefet meydanlarda “Bizim kırmızı kırmızı çizgilerimi vardır. Onlardan vazgeçmeyiz” dememiş miydi?