Andımız'ı anlamak

Reşit Galip tarafından 1933 yılında kaleme alınan Andımız aradan geçen 85 yılın ardından tekrar sıcaklığını ve tazeliğini korumakta. Danıştay’ın 18 Ekim tarihinde aldığı kararla Andımızın tekrar okullarda okutulacak olması, ülkemizin gündeminin başına oturdu..

Andımızı anlamak için önce onun yazıldığı dönemdeki tarihsel koşullara ve aşamalara bakmamız gerekmektedir. Yeni kurulan Cumhuriyet, ülkemizin öncelikli ihtiyaçlarını saptamakta ve bu ihtiyaçlara uygun adımlar atmaktaydı. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen birçok devrim bu uygulamaların en büyük kanıtıydı. Örneğin, harf devriminin yapılması zaruri bir ihtiyaçtı. Toplumu çağdaş, uygar bir seviyeye hatta o seviyenin üzerine çıkarmak istiyorsanız önce varolan toplumun eğitimini, bilgiye ulaşma ve öğrenme becerilerini sistemleştirmeniz gerekmektedir. Bu nedenle Harf devrimi bir zorunluluktu.

Eğer Atatürk’ün dediği gibi ‘’ekonomik bağımsızlığımızı kazanmadan, siyasi bağımsızlığımızı kazanamayız’’ sözünü doğru kabul ediyorsak bu yolda üretime önem vermeli, fabrikalar kurmalı ve toplumu bir seferberliğe yöneltmek zorundasınız. Ya da ‘’Yurtta sulh, cihanda sulh’’ diyorsanız önce bağımsızlığınızı kazanıp düşmanı defetmeli daha sonra bölgesel dostluk anlaşmalarıyla sınır güvenliğinizi korumak zorundasınız. Genç Cumhuriyet bu küçük örneklerde özetlemeye çalıştığımız gibi yüzlerce adım atmış ve toplumun ihtiyaçlarına milli bir yanıt aramıştır.

1911 yılından bu yana dört tarafta savaş halinde olan Cumhuriyet devriminin kadroları, 12 yıl ara vermeden cepheden cepheye koştular. Emperyalizmin olağanca baskısına direnen ve bu baskıdan büyük bir zafer çıkaran Türk devrimcileri, tırnaklarıyla kazıyarak kurduğu Cumhuriyeti yaşatmak, varlığını sürdürmek ve ilerletmek için arasız devrimler gerçekleştirdi. Halkı, padişahın kulu, kölesi, ağanın marabası olmaktan kurtaran Cumhuriyet, toplumun milli kimliğini yerleşmesini sağlamak için büyük çaba sarf ettiler. Çanakkale savaşında kanları birbirine karışan halkımız, Millet olmanın en sağlam adımlarını siperde omuz omuza, canlarını vererek attılar. Cumhuriyet kurulana dek verilen bu mücadele Türk Milletini inşa etti..

Milli Eğitim sistemimizin burada özel bir yeri vardır. Gençlik, ormanda yeşermekte olan genç filizlere benzer. Yarınki ormanların yerini tutacak, yeni gelişmekte olan körpecik ağaçlardır. Atasözümüzden bir deyişle: ‘’Ne ekersen, onu biçersin’’ sözü gençliğin ülkesiyle arasındaki bağı en iyi özetleyecek cümlelerden bir tanesidir. Genç Cumhuriyet, gelecek nesilleri hangi ihtiyaca göre hazırlayacaktı? Ya da o günün ihtiyaçları nelerdi?

Eğitim sistemi milli bilincin yerleşmesinde şüphesiz en kilit rolü üstleniyordu. Emperyalizm bu topraklarda yenilmişti fakat geri dönmemek üzere bu diyarları terk etmedi. Türkiye’nin iktisadi, siyasi, sosyal, kültürel bütünlüğünü hedef alarak saldırılarını devam ettirdi. Bu saldırılara cevap verebilmek, bağımsızlığımızı koruyabilmek için, Andımız Türkiye’nin milli bilincinin oluşmasında altın değerinde bir öneme sahiptir.

Andımız, milli devletlere saldırının olduğu bir coğrafyada doğmuş ve emperyalist sisteme karşı milli kimliğiyle bir başkaldırıyı ifade etmektedir. Andımız, emperyalist sistemin, böl parçala yönet taktiğiyle mazlum milletlere zulüm olduğu bir Dünya’da, varlığını milletin varlığına yani bağımsızlığına adayan bir neslin en kuvvetli iddiası olmuştur.

Bu iddiayı her gün dile getirmek ve bilince çıkarmak, gerici, faşist bir zihniyetin ürünü saymak bir kenara dursun, çağımızın en devrimci tutumudur. Çünkü emperyalizmin kıskacında milli devletler ve o devletlerin üst kimliği yatmaktadır. Türk Milleti, bir ırkın, soyun ifadesi değildir. Atatürk’ün ‘’Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir’’ sözüyle en yalın haliyle özetlediği bütünleştirici bir kavramdır.

Andımızın bu ihtiyaçlara dönük sözleri neler..
Bugünün türkiyesinin ihtiyaçları neler
Andımız bu ihtiyaçları karşılıyor mu yoksa geride mi kalıyor..
Andımız için Anıtkabirdeyiz.