Ankara nasıl başkent oldu? - (TAMAMI)

HAFTANIN SOHBETİ


ANKARA NASIL BAŞKENT OLDU?


Perşembe akşamı yayınlanan “Politikanın Nabzı-Özel” Programı yayın döneminin son programıydı. Biraz dinlenmek için Bodruma hareket edecektim. Aklımdan hemen yapılan 12 Haziran seçimleri ve sonuçlarının tartışılması gerektiği hiç çıkmıyordu. Herkesin tatil özlemi içinde olacağını uzun süre siyasi çalışmalarda yorulan , seçimde liste dışı kalan ya da kimi seçilen kimi üzülen dostları bir araya getirmek kolay değildi. Bereket bu konuda sağlam dostluklarıma güveniyordum. Sonuçta Pazar günleri yayınlanan programa Genel Yayın Müdürümüz Sayın Turan Özlü bir yer yarattı ve ben dostlarımla bizim yeni stüdyo’nun sıcak atmosferinde tam 2 saat konuştuk. Türkiye’nin durumu nedir? Bundan sonra bizi nasıl maceralar bekleyebilir tarıştık.

Konunnun ana noktası elbette Anayasa değişikliği ya da yeni bir Anayayasa’yı ilk iş olarak çıkarmayı kafasına koymuş siyasetti. Siyaset diyorum; Çünkü halka soran olmamıştı. AKP-CHP ve diğer partiler kararı almışlardı bile. Bu olanaklımıydı? Sayın Hüsamettin Cindoruk, Onur Öymen Mehmet Cengiz ve telefonda katılan Prof. Erdoğan Teziç ve eski İstanbul milletvekili Por.Esfendar Korkmaz önemli açıklamalarda bulundular. Anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen ilk üç maddesi konu olduğu için bunları yazıyorum.

Bir anımı daha doğru İsmet Paşanın bir kehanetinin gerçekleşmek üzere olduğu kuşkusu ; Program’ın ana konusuydu.
Şimdi diyeceksiniz ki;
“- Canım şimdi bunun sırası mı?” Haklısınız. Ancak, eğer o üç maddenin birinin içinde Ankara’nın Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti olduğu yazılıyorsa, Milli marşının Mehmet Akif’in kaleme aldığı marşın bile değiştirilmesinin düşünüldüğü söylentisi dolaştığı günlerde iktidarın önce Dolmabahçe Sarayını Has bahçe yaptığını, TMBMM Başkanlığın yasayla kontrolünde bulunan ve hiçbir iktidar lideri tarafından, Atatürk’ün ölümüne tanık olan o Osmanlı Sarayının özel ofis olarak kullanılması, gizli toplantılara sahne olmasını düşünürseniz, sonra da İstanbul’un önce bir iş ve sanayi- finans merkezi olacağını varsayarsanız konuşmakta pekala yarar vardır ve İsmet Paşa başka bir vesile ile bir kehanette bulunmuştu.
CHP de şimdi başını alıp giden aymazlık zinciri oradan başlamıştı da ondan.
Önce olayı kısaca nakledeyim sonra da, aradaki bağlantının ne olduğunu anlatalım.Sohbet ediyoruz ya!

PAŞANIN SON KURULTAYI

Tarih 7 Mayıs 1972
CHP Kurultayı olağanüstü toplandı. O toplantı CHP de 33yıl 4 ay 11 gün liderliğini yaptığı ve kurucusu olduğu partisinden istifa etmişti. CHP de o günde “Yenilikçiler- eskiler” tartışması vardı, 12 Mart koşullarını fırsat bilen ve İsmet Paşanın ülkede parlamentoyu açık tutmak uğruna 12 Mart rejimine Nihat Erimin Başbakan olması üzerine vize vermesi üzerine harekete geçen Yenilikçiler İsmet Paşaya çok ağır sözlerle seslenmişler ve hatta zamanın Genel Sekreter Yardımcısı Kamil Kırıkoğlu Paşaya sonradan çok üzüldüğü sözlerle kürsüden:
“- Paşa, Paşa sen padişah mısın” diye kükremişti “
İstenilen İsmet Paşanın kellesiydi. İsmet Paşa ağır, ağır kürsüye geldi ve ayni ağır tonda bir konuşma yaparak:
“-Bir maceraya oy vereceksiniz, bunu anlıyorum. Beni dinleyin bu bir macera olacaktır. Macera başarılı olabilir, ama macera vasfını kaybetmez” dedikten onra kürsüden indi ve evine gitti. O kongre İsmet Paşayı dinledi ve o kurultayı Kemal Satırın başında bulunduğu grup tarafından kaybedildi.
Hayrettir İsmet Paşa bir kez 14 Mayıs 1950 kendi getirdiği demokratik sistemle DP tarafından ilk yenilgiyi almıştı. 22 yıl sonra yapılan 14 Mayıs 1972 tarihinde de koynunda yetiştiriği, yıllartca yanından hiç ayırmadığı o yüzden kendisine “Mesenger Boy” diye anılan genç Bülent Ecevit tarafından görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Olayı izlediğimde CHP ‘nin geleceği konusunda endişeye düşmüştüm. Oysa Ecevit’i biz destekleyerek Genel Sekreter yapmıştık, İsmet Paşa onu alkışlarla kabul etmişti.

Hiç unutmam o günün akşamüstü Rüzgarlı Sokaktaki AKİS binasında Metin Toker şöyle diyordu:
“-Paşaya hep söyledim. Çekilin artık Paşam. Torunlarınızla oynayın. Dinlemedi. Eğer Paşa 10 ili dolaşacak gücü kendisinde bulsaydı sonuç bu olmazdı. Siyaset bu.” Ama oldu. Dağ gibi tarihi kahraman Lozan’ı saçlarını ağartarak kazanan ve devletin temellerini attığı gibi Demokratik sistemi ulusuna armağan eden lider durmadı ve hemen kurultayın ertesi günü- 8 mayısta- parti liderliğinden istifa etmişti.14 Mayıs 1972 de ikinci yenilgiyi alıyordu. Hem de başka bir yenilginin yıl dönümü günü. Belki Paşayı asıl üzen, bu yenilgiyi Genel sekreterinin elinden almaktı. O kurultayda İnönü’ye 498 oy, Ecevit’e 709 oy verilmişti.
O kurultaydan beri CHP, “Kurultaylar Partisi olarak anılmaya başlamıştır” Hizip hareketleri boy atmış, çok gerçek CHP li yok olmuş, yerlerine CHP ile hiç ilgisi olmayan bir takın Prof. lar, bazı genç doçentler, bir takım bölücü çetelerin avukatları, bir sıra vaiz, hacı hocalar ve çarşaflı kadınları toplayıp onlara CHP rozeti taktır CHP de baş olmuştur. Şimdi kala kala Ankara’nın Başkent olmaktan çıkarılması kalmıştır. İstanbul ya yeni merkez olabilir ya da özerk bir her dil ve her dinin Türklerin yerine konduğu bir eski Bizans..
Oysa Atatürk bakın bu konuda neler söylemişti?
“Türkiye Devletin Makarr-ı idaresi, yönetim merkezi( Yani başkenti) Ankara’dır.”Öneri; Atatürk’ten geldi, 13 Ekim 1923 günü TBMM de görüşüldü. Yasa teklifin altında İsmet Paşa ve arkadaşlarının imzası vardı. Peki; neden Ankara?
“- Siyasi Başkentimiz Anadolu’nun ortasında kalacaktır. Batının ve Doğunun temsilcileri bizimle bu Başkentte temas edeceklerdir. Bu Başkentte her türlü diplomatik meseleler görüşülecektir. Bu memleketin iç ve dış politikası buradan idare edilecektir. Bu Başkentte sinesinden doğan hükümet çalışacaktır.
Ankara Merkez-i hükümettir.ve ebediyen merkez- i hükümet kalacaktır. K. Atatürk)
Bu sözleri O’nun 27 Aralık 1919 günü karşılandığı yer olan Genelkurmay Başkanlığı önündeki anıtta kazılıdır. Anlamlı değil mi?
Gelelim gerçeklere:
Lütfen söyler misiniz? Tüm iç ve dış temaslar Ankara’dan mı yapılıyor? Dolmabahçe’de alınan kararlar resmi değil Özel mi?
Umarız ki bu kendisinin dışında rotası çizen gidiş, oraya dek varmaz, gene umarız ki ; Genelkurmay’ın tam karşısındaki anıtın önünden geçenler bu yazıyı sık, sık okurlar ve İsmet Paşanın kehaneti gerçek olmaz.

kurtulaltug@aydinlikgazete.com