​Ankara-Şam: Barışma ne zaman?

Tahran notları genelde tamam. Sıra geldi Şam’daki temaslara.

**

Önce buluşma trafiği...

Hükümetten...

Baas Partisi’nden...

Strateji Merkezi’nden...

Medya yönetimlerinden şahsiyetlerle görüştük.

Artı: Sendika, dernek yöneticileriyle...

Ve Çarşıda esnafla, tüccarla...

***

Yani muhataplarımız:

Yetkiliydi.

İlgiliydi.

Bilgiliydi.

***

Şam’da temel gündem, “barışmak” oldu.

Ankara ile Şam’ın el sıkışması yani.

Konu, İlker Yücel’le gündemimizdeydi zaten.

Fakat tam bilmiyorduk: Muhataplarımız ne kadarını konuşmak isteyecekti?

***

Daha ilk görüşmede farkettik.

“Barışma dosyası”: Suriye tarafı için sıcaktı. Fazlasıyla öncelikliydi.

Anlamak istiyorlardı.

Türkiye’yi...

Halkı...

AKP’yi...

TSK’yı...

Daha çok da Tayyip Erdoğan’ı.

Kafalarda soru çok, cevap az.

***

(Bir parantez açalım.

Türkiye ve Suriye.

Birbirine en mecbur iki komşu.

Süreç zorlu.

Kaderimiz birlikte yazılıyor.

AKP ise Suriye sahasını bütünüyle boşaltmış.

Sonuç: Sorunları omuzluyoruz.

Muhataplarımız yadırgamıyor.)

***

Devam edelim.

Ankara-Şam hattında neler oluyor, neler olamıyor?

Ayrıntılı anlattılar.

Olanlar: Henüz az.

Olamayanlar: Çok.

Olması gerekenler: Sayısız.

Sonuç: Bazı temaslar kurulmuş.

***

(Zorunlu bir parantez.

“Temas” ya da “irtibat”.

Ankara-Şam trafiği “sır” değil artık.

En üst düzeyde açıklandı da.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni konuştu Erzurum’da.

Söylediği:

“Şu anda biz komşu ülkeler, İran, (Irak) Merkezi yönetim, Suriye tarafı olmak üzere biz hepsiyle irtibat halinde buradaki olumsuz gelişmelere hazır olduğumuzu bildirdik” (30.9.2017).

İnternette video kaydı var. Meraklıları izleyebilir.

Nedense, Aydınlık dışında büyük duyuran olmadı.

Cumhurbaşkanı niye böyle konuştu?

Erdoğan sanki bir prensibi yerine getirdi.)

***

Suriye tarafı geçmişe dönük yakınıyor.

Mutlak bir temassızlık tablosu çiziyorlar.

“Türkiye bütün kanalları kapattı.”

“MİT bile.”

Vurguluyorlar: “Bir tek Türkiye böyle yaptı.”

Örnek: Batılı ülkeler.

Başta CIA... İstihbarat örgütleri.

Altını çizdiler: “Batılılar Türkiye’nin hatasına düşmediler.”

Bazı kanallar açık tutulmuş hep.

CIA ile 7 saatlik bir görüşmeden söz edildi.

Sonuç: Şam’dakiler bekliyor.

***

Şam’da bize anlatılanlar...

Erdoğan’ın son “irtibattayız” açıklaması...

Gösteriyor ki: Bir “başlangıç” yapıldı.

6 yıllık “kara” dönem geride kalacak.

***

Fakat, sorunlar bir gecede kapanmayacak.

Şam’dakilerin dört “başarı ilkesi” var.

Türkiye-Suriye görüşmeleri için...

Aktarayım.

Bir: Açıklık.

İki: Resmiyet.

Üç: Somut bir yol haritası.

Dört: Müttefiklerimiz de gözlemci olsun.

Kastettikleri: İran, özellikle de Rusya.

Suriye tarafı dikkatli.

Müttefikler devre dışı izlenimi vermek istemiyor.

Sonuç: Suriye sahasında çok “kuvvet” var.

***

Birikmiş ön yargılar...

6 yılda açılan yaralar...

Bunlara rağmen...

Şam, barışmayı nasıl kolay konuşabiliyor?

Sanıyorum cevabı “savaşan insan”da aramalı.

“Savaşan insan”ın önce vatanı var.

**

Tam da buna örnek.

Suriyeli muhataplarımızdan biri.

“İç kabine”den bir isimle tartışıyor.

Diyor ki: “Diyelim, Türkiye ile barışmaya yanaşmadık...”

“Sahadaki duruma bir bakalım.”

“Güneyimizde İsrail var.”

“Ya kuzeyimizde? Bütün sınır boydan boya PKK/PYD’nin elinde olacak.”

Tanımı: Güneyde İsrail, kuzeyde İsrail.

Soruyor: “Bu kuşatma altında nasıl yaşayacağız?”

Hükmünü söylüyor: “Türkiye bize, biz Türkiye’ye mecburuz.”

İtiraz?

İsrail varsa, itiraz yok.

***

Sonuç:

Barışmak ne zaman?

Cevap: Eli kulağında.

Devam edeceğim...