Ankara'nın çıkmazları ve Berlin
Kanunsuzluğa, yağmaya, talana, yalana öylesine bulaştılar ki, yarattıkları suç üreten sistemin esiri oldularını artık gizleyemiyorlar, dil sürçmeleri durumlarını ele veriyor. Meclis çatısı altında tecavüzler aklanırken "Bir kereden bir şey olmaz" dan tutun, çuvala sığmayan referandum hilesini "tam kanunsuzluk oluşmamıştır" pervasızlığıyla karartılmasına kadar uzanan utanç örnekleri saymakla bitmiyor. Haftaya damgasını vuran bir başka açıklamada şöyle: "Hukukun iyi işlediği ülkelerde iş yapmak kolay ama kâr marjı düşük." Yani "Hukukun olmadığı ülkelerde kâr yüksek olur" diyor resmen. "Kanunsuz işler para getirir" "Ver rüşveti, yap vurgunu" bağlamında. Bu lafı parayı kanunsuz yollardan sağlayan bir mafya ağası söylemiyor, sözler Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'e ait. Ar yok ki, damarı çatlasın dedirten cinsten. Sistemin çivisi bir kere çıkmasın, işte böyle körleştiriyor.
'TÜRKİYE BERLİN'DEN PARA İSTİYOR'
Almanya geçtiğimiz günlerde Mehmet Şimşek adını sık duydu. Berlin'e mali yardım için geldiğinin duyulmasıyla birlikte, ortalık "Türkiye Nazi diye suçladığı Berlin'den para dileniyor" yorumlarıyla doldu. Gazetelerin "Alman siyasiler Türk-Alman ilişkilerindeki pürüzler nedeniyle mali yardıma sıcak bakmıyor" haberlerinin satır aralarına sıkıştırılan hesaplaşma imaları gözlerden kaçmadı.
PÜRÜZ?
Erdoğan ve kurmayları referandum hırsıyla Avrupa'da kırıp dökmedikleri hiç bir şey bırakmamışken, gırla giden tehdit ve hakaretlerin odağı özellikle Berlin iken, "pürüz" sözcüğü pek hafif kalıyor... Erdoğan'a tepkiler Türk düşmanlığını had safhaya taşımış bulunuyor. Durum böylesine vahimken Berlin'den yardım istemek... Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Hem de Yunanistan örneğinde görüldüğü gibi mali yardımları acımasız koşullara bağlama konusunda deneyimli bir Berlin'den... Almanya'nın eline şimdi altın fırsat geçmiş bulunuyor. Fethullah'ı reddetmeyen, Peşmergeye yakın, Berlin'in Türkiye'den yapmasını beklediği liste kabarık...
'AÇILIM SÜRECİNE DÖNÜLECEK'
Mehmet Şimşek twitter hesabından her ne kadar "Alman basını çarpıttı, mali yardım için gitmedim, işbirliği teklifinde bulundum" şeklinde açıklamalar yapsa da, orada farklı şeylerin döndüğü açık. Bu çerçevede geçen hafta iki şey dikkat çekiyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Nisan'da Ermeni cemaatine verdiği mesajlar ve bazı siyasilerin sanki o sürecin bedelini Türkiye ağır ödememiş gibi tekrar birden "açılıma geri dönülsün" çığırtkanlığı...Tüm bunlar iyi işaretler değil ve Berlin'in taleplerini anımsatıyor; "Türkiye açılıma dönmeli" "Ermeni tehciri soykırım olarak tanınmalı, Türkiye özür dilemeli, tazminat ödemeli..." gibi. Burada, mali yardımlar karşılığında Türkiye'nin stratejik kaynaklarına el konur mu sorusu yakayı bırakmıyor.
Ankara yine hangi tavizlere hazırlanıyor?
Konu yine göçmenlerle ilgili o yüz karası pazarlık ve buna bağlı Ankara'ya vadedilen üç milyar mı? Yoksa Zarrab davasına ilişkin kamuoyunun bilmediği konularda Berlin'in elinde gizli bilgiler mi var? Edoğan'ın gizli kasalarda sakladığı iddia edilen paralarla ilgili bir durum mu sözkonusu? Akla pek çok soru takılıyor. Sonuç olarak Alman İstihbaratı'nın Türkiye'de olup biteni avcunun içi gibi bildiği malum. Referandum ayrıntıları ve tüm yolsuzluklardan haberdar olmadığı beklenmemeli. Berlin'in eli artık çok daha güçlü. Şimşek hangi misyonla Berlin'e gönderildi, hangi tavizler ne için verilecek, hepsini zaman gösterecek.
SARAY SAFAHATİ BİTMELİ
Har vurup harman savurmanın, saraylarda oturup, altın taslardan su içip ardından, Berlin'in kapılarını aşındırmanın bedeli Türk halkına ağır ödettirilecek. Suriye'de taş taş üstünde bırakılmazken, halkına acındı mı? Türkiye'de farklı mı olacak? Türkiye ağır saldırı altında, halkına nefes aldırtılmıyor. Vahşi yağmalamalar dur durak tanımıyor. Türkiye saray sefahatiyle, Osmanlı rüyalarıyla içine düşürüldüğü bataklıktan ve dış bağımlılıklardan bir an evvel kurtulmalı, komşularıyla barışı tesis etmeli, üretim ekonomisine dönmenin yollarını ısrarla aramalıdır.