Anlayamadım gitti!-(TAMAMI)
1946 yılına kadar tek partili hayatı yaşayan ve yaşatan İsmet İnönü’nün, hangi makul nedenle olursa olsun, bir gün ansızın “Bize muhalefet lazım. Tek eksiğimiz o kaldı!” diyerek Celal Bayar’ı çağırdığını ve “Hemen bir parti kur ve Meclis’e gir, muhalefet ol” diyerek DP’nin kurulmasına ön ayak olduğunu bilirim.
Bayar’ın “Zinhar, dini siyasete karıştırmayaca ğım” demesini, 1950 seçimlerinden sonra eline DP amblemli bastonunu alarak tarafsızlığını yitirmesini, onun başbakanı Menderes’in dini siyasette kullanarak bir halk hareketi sonunda demokratik yoldan iktidar olmasını anlarım.
Bayar’ın da arkadaşlarının da 10 yıllık iktidarlar ı zamanında bir kez olsun Atatürk’e ve hatırasına sayg ısızlık etmemiş olmalarının nedenini de anlarım. Çünkü onlar son anlarına kadar Cumhuriyetçi’ydiler.
İçlerinde geriye kalan tek devlet adamı Sayın Demirel’i geçen hafta ziyaret ettiğimde 88 yaşındaki bu yaşayan tarihe sorduğum sorulara “Hele bir 6 ay geçsin. Sonra konuşuruz” dedikten sonra söylediği tek kelimeye, bunun için kendimce anlam kazandırmaya çalışıyorum. Demirel şöyle dedi ve sustu: “Zulümdür bu zulüm.” Arkasından da Atatürk’e karşı saygısızlık edenlere “Ne yapmış bunlara Atatürk ki?” demesini anlıyorum.
Anlayamadıklarım var!
Atatürk devrimleri sayesinde özgür doğmuş, O’nun açtığı okullarda okumuş, hâlâ O’nun yaptığı kılık kıyafet devriminin giysilerini giyerek, O’nun taktığı kravatı boynuna bağlayarak, hem de O’nun portresi önünde, O’nu övmek durumunda kalanları anlayamıyorum.
O’na “Diktatör” diyen genç kadınları, O’nu katliamla suçlayan, O’nun açtığı Meclis’te oturan ayda şu kadar maaş alırken O’na sövenleri anlayamıyorum. O daha doğmadan olup bitenleri yaşayan, bu vatanda özgürce yaşamalarını sağlayan insana karşı konuşurken ve üstelik de O’nun partisi içinde yer almasına izin verenleri, adaylığını onaylayanları aklım almıyor.
Asıl anlayamadığım; CHP’nin başına tesadüfen geçmiş ya geçirilmiş birini, ülkeyi mezhep kavgalarına sürüklemeye yönelik, etnik çatışmaları körükleyenleri, O’nun silahlı kuvvetlerine durmadan saldıranları, ordusunu küçültmek ve Anayasa’nın eşitlik ilkesini yok sayarak bir bedelli askerlik savunması yapan genel başkanı hiç ama hiç anlayamıyorum.
Eşine beyanat verdirenleri, Atatürk’ün ürünü sayılan ama yüreğinde hınç dolu bir eşi haklılığına inanarak savunan ve bitmiş tükenmiş politikalarına arka çıkan hanımefendileri de anlamam olası değil.
Türkiye’yi nereye götürüyorsunuz? Soruna susarak yanıt vermeyen bir lideri hiç görmediğim için ama o zatın bu siyaset yaşamında bir figüran olmaktan öteye geçemeyeceğini bildiğimden “Bu ne kinmiş?” diyerek anlamakta güçlük çekiyorum.
“Bereket CHP’de de Atatürkçüler vardır ve onlar bir gün ortaya çıkacaklardır” der dururdum.
Son olarak asıl anlayamadığım olayı söyleyeyim: Bir CHP milletvekili, bir F tipi gazeteye konuşuyor ve Atatürk’e hakaret ediyor; partinin başından tıss yok. Sonra açıklıyorlar ki o milletvekilinden savunma isteyeceklermiş. Yani adamı disiplin kuruluna vermemek için inandırıcı bir neden arayacaklar. Bu maskaralığın adı nedir bilir misiniz? Babanıza, sizi doğuran ananıza küfür eden terbiye yoksunu adamın ille de CHP’de kalmasını sağlayacaklar.
Siz anlayabiliyor musunuz? Bu neoliberaller, bu ileri demokrasi, özgürlük diye diye bizi hukuksuzluğa, sonra savaşın ortasına getirenler, Atatürk’ün ölüsünün bile planlarını bozacak kadar güçlü olduğunu bilenler! Onların hesapları başka.
Adamı sordum, “Kimdir bu?” diye.
Yanıt verdiler: TESEV’in kurucu üyesiymiş! İnanmadım. Belge yayımladılar.
“TESEV’i kim finanse eder acaba?”
Dediler ki:
“SOROS...”
İşte asıl anlayamadığım Deniz Baykal’ın nasıl olup da bunlara Atatürk’ün partisinin kapısını açtığı?
Ağır vebaldir ve bunu Baykal mutlaka bir şekilde onarmalıdır.