Antiemperyalist Erdoğan
“Ey milletim sen şahitsin. Bizim siyasi hayatımızın tamamı emperyalistlerle ve onların taşeronlarıyla mücadele etmekle geçti. Vesayetin gücünü kırarken emperyalizme meydan okuduk. Suriye ve Irak harekâtlarıyla onların oyunlarını biz bozduk… Emperyalistlerin silahşorlarına göğsümüzü biz siper ettik. Faiz lobilerine geçit vermeyerek emperyalistlerin musluklarını biz kestik. Emperyalistlerin finans düzenine biz çomak soktuk… Emperyalist sömürge düzenine biz dur dedik. BM kürsüsünden emperyalistlerin kurduğu küresel düzene biz isyan ettik. Biz, ne emperyalistlerin ne de onların tetikçilerinin önünde secde ederiz… Ülkesini emperyalistlerin siyasi ve ekonomik sistemine teslim etmekten başka projesi olmayandan antiemperyalizm dersi almayız.”
DEVRİMCİ LİDERLERDEN BİR SEDA
Bu sözleri duyduğumuzda aklımıza Atatürk, Hatay’da ırkçı ve antidemokratik söylemleri ve eylemleriyle maruf Fransız okul müdürüne ders niteliğinde tarihi bir konuşma yapan Zeki Arsuzi, Fransız emperyalistlerine karşı direnişin sembolü Suriyeli Alevi Şeyhi Salih Ali, Suriyeli Sünni Türkmen Yuzuf El-Azma, Suriyeli Kürt lider İbrahim Hananu, Suriyeli Dürzi Lider Sultan Paşa el-Atraş, Suriye Eski Başbakanı Karamanlı Türk Şükrü Kuvvetli, Küba’nın, Amerika kıtasının ve Âlem’in efsanevi lideri, gençliğin gönlüne taht kurmuş Che Guevera, Şili’nin efsanevi kahramanı Salvador Allende, yeni solcu devlet başkanı Gabriel Boric, Chavez, Nikaragua Devlet Başkanı Ortega, Cemal Abdülnasır, Mareşal Tito, Vietnam halk kahramanı Ho Shi Minh, faşizme karşı Bulgaristan halkının direniş sembolü Georgi Dimitrov, emperyalist batıyı ‘tek dişi kalmış canavar’ olarak niteleyen İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy, şiirleri, söylem ve eylemleriyle antiemperyalist mücadelenin yılmaz savaşçısı olmuş Nazım Hikmet, İstiklal Savaşında Mustafa Kemal’in yanında emperyalist işgal ve talana karşı ‘Allah-u Ekber’ deyip savaşmış din adamlarımız ve siyasi hayatları emperyalistlerle ve taşeronlarıyla mücadele etmekle geçen benzeri tarihi şahsiyetlere ait olduğunu sanırız. Ama değil! Bu ifadeler ve daha fazlası 18 Nisan Afyonkarahisar mitinginde konuşan Sayın Erdoğan’a ait.
KONUŞMANIN BİR KUSURCUĞU VAR
Sayın Erdoğan’ın mitinge damgasını vuran bu ifadeler tarihi önemdedir. Amma ve lakin bu açıklamalar bir sıradan seçim konuşması değilse, kalabalıkların nabzına göre şırınga verilmiyorsa, küstüğü eski ortaklarına ve efendilerine karşı söylenmiş duygusal bir sitem değilse, köprüyü geçinceye kadar değilse, o vakit bu konuşmada bazı kusurcuklar var. Daha önce paylaştığım bir fıkrayı hatırlayalım: İmamın bilgisi dâhilinde yanına yerleştirilen istihbaratçıya, kimliğinin açığa çıkmaması için imamdan cami adabı ve hutbe öğrenmesini tavsiye ederler. Kısa bir müddet sonra İmama cuma hutbesi için hazır olduğunu söyler. İmam aynı kanaatte değildir, ama emir demiri keser. İlk hutbesini yapmak üzere istihbaratçı minbere çıkar. Hutbesini bitirir, iner ve imamın yanına oturur: “İmam Efendi! Hutbemi nasıl buldunuz?” diye sorar. İmam, ezile büzüle fısıldar: “İyi idin de, birkaç kusurcuğun vardı. Hz. İsa’yı kazığa oturtmadılar canım, çarmıha gerdiler. Hz. Musa, Allah’ın yardımıyla Firavunun anasını avradını düzmedi, yardığı denizi üstüne kapatarak helak etti. Hz. Muhammed Miraç’a uzay kapsülü içinde değil atı Furkan ile çıktı. Bunun gibi birçok hatan var. Ama en faciası, minberden merdivenlerden inilir popun üstü ranzadan kayarak değil.”
‘ALBAY CEVDET’ SENARYOSU MU?
Sayın Erdoğan’ın geçirdiği siyasi evrimini, söylemlerinin farklı bir boyut kazanmasını, ‘mecburiyetlerin tercihlere üstün gelmesi’ olarak değerlendirmiştik. Yani ülke içinde ve dışında maddi sebepleri olan somut gelişmelerin sonucu olarak tespit etmiştik. Bir ihtimal daha var. Eğer Yunan ordusuna Mustafa Kemal’in talimatı üzerine sızmış, Yunanlıları ikna edip güvenlerini tam kazanıncaya kadar kendi öz ailesinin ve milletinin nazarında korkunç bir “vatan haini” olarak görülmüş ve bunun kahredici acısına rağmen Vatan ve Millet için bu fedakarlığa katlanmış Albay Cevdet’in hayat hikayesini anlatan bir yeni sürüm ‘Vatanım Sensin’ dizisi izlemiyorsak, o vakit Sayın Erbakan ile Sayın Erdoğan arasında hasıl olmuş gizli bir mutabakattan bahsedebiliriz. O vakit işbirliği yaptığı, iktidara gelmek için ricalarda bulunduğu emperyalistlerle, eş başkanı olduğunu iddia ettiği BOP ile FETÖ ile HDP/PKK ile büyük bir oyun oynamış.
ERDOĞAN-ESAD GÖRÜŞMESİ
Ülkedeki taşeronları yakından tanımak, siyasi, ekonomik ve gizli ilişkilerini öğrenmek, güçlü ve zayıf yönleri hakkında bilgi sahibi olmak, bu zaman zarfında kendi siyasi, ekonomik, askeri, medya gücünü pekiştirmek, vakti geldiğinde de emperyalist mahfillere ve ülkemizde itimat ettiği neferlerini rafa kaldırmak. Sayın Süleyman Soylu’nun, “15 Temmuz’da yarım kalan işimizi tamamlayacağız.” sözü Sayın Erdoğan’ın “Albay Cevdet” görevi ile birlikte analiz edilmelidir. Bir ihtimal siz bugünkü yazımızı okurken Moskova’da tarihi bir zirveye şahit olacağız. Savunma Bakanları, istihbarat başkanları ve dışişleri bakan yardımcılarının görüşmelerinden sonra Türk ve Suri Dışişleri Bakanları 13 yıl sonra bir araya gelecek. Putin, Esad’ın tercihi olan ‘seçimin sonucunu bekleme’ taktiğinin doğru olmadığına inanıyor. Zira seçimi Erdoğan’ın kazanması halinde daha güçlü ve daha özgüvenli Erdoğan’ın tepkisinin olumsuz olmasından kaygılı. Putin, Dışişleri Bakanları Zirvesi’nden sonra Sayın Erdoğan ve Sayın Esad’ın buluşması için epey ter dökecek. Zira Rusya, Çin, Venezüella, Küba, Brezilya, Şili ve müttefikleri ABD ve AB ile savaşında Türkiye’de muhalefete güvenmiyor. ‘Yola çıkıp yol aldığınızı yolda bulduğunuza değişmeyin’ prensibi bu başkentlerin tercihi.