Aptal AB yöneticileri... Alın size güvenli ülke!

Daha önceki gün, Avrupa Birliği yöneticilerinin Türkiye’yi “güvenli olmayan ülke” ilan ettikleri ortaya çıkmıştı.
Allah’ın sopası yok; dün kendi başkentlerinde arka arkaya bombalar patladı!
Çok sayıda insan hayatını kaybetti; yüzlerce yaralı var!
***
AB’nin yöneticilerine neden “aptal” dediğimi anladınız mı?
Terörü elleriyle besleyip büyüttükleri ve kendilerinden olmayan ülkelerin başına bela ettikleri böyle bir yüzyılda, kendilerini “güvenli ülke” olarak gördükleri için...
Oysa terör artık sadece Afganistan’ın, Pakistan’ın, Libya’nın, Lübnan’ın, Mısır’ın, Suriye’nin, Irak’ın, Türkiye’nin değil, tüm dünyanın gerçeği...
***
Elbette üzüldüm, elbette benim de canım yandı, elbette tüm hücrelerimle bu alçakça saldırıları kınıyorum ama... Alın size terör... Alın size şiddet...
Hem de Brüksel’de...
Hem de AB binasının tam önünde!
***
Peki; şimdi biz de bildiriler yayınlayıp vatandaşlarımıza, “Aman Brüksel’e, Paris’e gitmeyin. Bunlar güvenliksiz yerler” mi diyeceğiz?
***
“Burnu büyüklük”, insanların da kurumların da başına beladır!
Burnu büyük insan ya da kurum; eksiklerini, yetersizliklerini göremez...
Bu yüzden gereken önlemleri alamaz.
Her türlü tehdide açıktır.
Avrupa Birliği ülkeleri de “burnu büyüklüğün” destanını yazıyor!
Üç kuruşluk birliklerine almamak için bizi durmadan aşağılayıp duruyorlar ama kendi ayakkabılarındaki deliğin farkında değiller!
***
Terörle dost olunmaz; AB’nin aptal yöneticileri!
Çünkü kuduz köpek beslenmez! İstediğin kadar besle, büyüt; ilk fırsatta seni ısırır!
Sen onlarca yıldır her türlü terör örgütüne “demokratik hak ve özgürlükler”i gerekçe gösterip kendi ülkelerinde örgütlenmelerine, para toplamalarına, ticaret yapmalarına ve daha önemlisi silahlanıp başka ülkeleri vurmalarına izin verirsen... İşte; o kuduz köpek, gün gelir, seni de böyle ısırır!
Teröriste özgürlük tanınmaz!
Demokratik saygı gösterilmez...
Terörün tek amacı yok etmek ve öldürmektir.
Dünyada da kimseye böyle bir hak ve özgürlük tanınamaz...
Eğer, “Git Türkiye’yi karıştır. Suriye’yi parçala... Mısır’ı böl... Lübnan’ı çatlat. Libya’yı kütürdet” dersen... Dönüp dolaşıp yapacağı şey bellidir:
Seni patlatmak!


REZA!
İran asıllı işadamı Reza Zarrab, ABD’nin Miami kentinde tutuklandı.
ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlara aykırı eylemleri nedeniyle 75 yıl hapis istemiyle yargılanacak...
Hatırlarsınız; bu arkadaş 17 Aralık operasyonları sırasında Türkiye’de de tutuklanmış ama kısa bir süre sonra salıverilmişti.
Ancak; ABD, bu konularda bize benzemez! Eğer gerçekten yasa dışı işlere karıştıysa adamın anasını ağlatır!
Benim en çok merak ettiğim şey, soruşturmanın Reza’nın Türkiye’deki ortaklarına kadar uzayıp uzamayacağı...
Uzarsa... Şenlik var demektir!
Reza’nın uçağıyla defalarca İran’a gidip altın getirdikleri öne sürülen AKP’li eski bakanlar ve vekiller; resmen ayvayı yer!

GÜNÜN SORUSU
Reza’nın ABD’de tutuklanmasından sonra sizce hangi Türk siyasetçi korkulu rüyalar görmeye başladı?


Biz alıştık da... Dünya bu fotoğrafa ne diyecek?
Dün Avrupa Birliği’nin kalbinde arka arkaya patlamalar meydana gelirken, gördüğünüz bu fotoğraf sosyal medyada tıklanma rekorları kırıyordu.
Daha geçen hafta Avrupa Birliği yetkilileriyle Suriyeli mülteciler konusunda “Kayseri pazarlığı” yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’yü evinde ziyaret etmiş... Cübbeli’nin adamlarının yaptığı açıklamaya göre ziyarette baba Yusuf Ünlü ve kayınpeder İhsan Arabul da bulunmuş...
Başbakan ayrıca, Cübbeli’nin evinde bulunan Saç-ı Şerif’i ve Sakal-ı Şerif’i ziyaret etmiş...
***
Bir: Kutsal emanetler arasında bulunan Saç-ı Şerif ve Sakal-ı Şerif (eğer gerçekse) Cübbeli’nin evinde ne geziyor? Bu kutsal emanetlerin devletin elinde olması gerekmiyor mu?
İki: Yukarıdaki bu fotoğrafı gören ve daha dün büyük dinci şiddeti yaşayan Avrupa Birliği, Türkiye’yi bundan sonra hangi ülkeler kategorisine yerleştirecek?
Üç: Laik bir ülkenin başbakanının, beyaz kadın ticareti gibi yüz kızartıcı bir suçtan hüküm giyen bir din tüccarının ayağına gitmesi, ona saygı göstermesi, Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı değil mi?
Dört: Cumhuriyetimizi korumakla görevli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı uyumaya devam mı edecek?

156+267!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Sıra Feyzullah Güngüden’de:
***
“Abdullah Bey...
Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde bombalar patlarken bile sizin Huber’i işgalinizi unutmayan bir gazeteciyle uğraşmak nasıl bir duygu?
Kendinizi haksızlığa uğramış hissediyor musunuz?”

GÜNÜN İSYANI
İsyanım 1 milyon tiraja ulaştıklarını söyleyerek yıllardır reklam pastasından trilyonları ceplerine indiren ve gerçekleri yazdığım zaman bana “Yalancı” diyen Fethullahçı Zaman Gazetesi’nin firardaki eski Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’ya:
Bedavaya dağıttığınız kağıt parçaları yok olunca kel düşmüş, takke görünmüş... Gerçek tirajınız sadece 2 bin 500’müş... Size inanıp reklam verenlerin akıllarına turp sıkayım!