Aradım Mersin’i ‘Hububatı TSK’ya verin’ dedim

MUSTAFA İLKER YÜCEL

15 Temmuz darbe girişiminin 8. yıldönümünü geride bıraktık. Konuşmaları, tartışmaları dinledik. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti yöneticilerinin vurgularını yeterli buldunuz mu?

Bulmadım.

Neden?

ABD’nin bu darbedeki rolü anlatılmadan 15 Temmuz anılmaz. FETÖ kendi başına buyruk bir cemaat değil. AK Parti yöneticileri teşhis koymadan konuşuyor. Bu da darbenin tüm unsurlarıyla algılanmasını engelliyor.

Altını çizdiğiniz nokta geçen yıllarda daha çok öne çıkarılıyordu. Neden şimdi öne çıkarılmıyor?

Burada bir kasıt aramıyorum ama belki ABD seçimleri açısından düşünüyorlar. Trump gelecek bu yüzden çok gerilmeyelim diye düşünüyor olabilirler. Bir de Hükümet Batı’yla uyumlu bir sürece soktu kendini. Bunun da etkisi vardır mutlaka.

FETÖ’yle mücadele nasıl gidiyor?

Yargı ve Emniyet kararlı çalışıyor ama siyasi müdahale oluyor galiba bazı davalara. FETÖ temizliği tarihi önemde. Ülkemizin aydını özellikle CHP’ye yakın aydınlar bunun önemini daha tam görmüş değiller. Cumhuriyet ve vatan düşmanı bir yapıya karşı olağanüstü büyük operasyonlar yapıldı.

Niye CHP’yi hatırlattınız?

Mağdur söylemini yaydılar alttan alta... Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’cü başdanışmanları çıktı. KHK çalışması onları hapisten kurtarma girişimiydi.

Özgür Özel ‘Kontrollü darbe’ söylemine karşı çıktı ama...

Evet öyle dedi. CHP içindeki güç mücadelesine yönelik bir beyan olarak düşünüyorum. Devlet bürokrasisine, milliyetçi kadrolara ‘İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu gibi değilim’ demek istemiş olabilir. Az önce şu eksik kaldı, AK Partililere yönelik; Fethullah Gülen bir CIA aracıdır. ABD’den ayrıymış gibi tarif etmeyin. Bu saatten sonra politika manevralar için ‘gündeme getirmeyelim’ deseniz de kimse bunu ciddiye almaz. Bir de Aydınlık’ta altını çizmiştiniz: AK Parti darbenin bastırılma sürecinde TSK’nın rolünü pek anlatmıyor. Halk sokağa çıkınca her şey çözüldü diye olayı özetliyor.

Neden bunu yapıyor?

Türkiye'deki sağ siyasetin böyle bir Ordu alerjisi var. Biraz kazıyınca Cumhuriyet’e yönelik önyargılarının temelinde de bunun yattığını görürsünüz.

Biraz daha kazıyın…

Kazıyalım.

Ne çıktı?

Abdülhamit’in indirilişine ulaştık galiba. Onu mu kastediyorsun? Ordu, Padişah indirdiği için kötüdür gibi bir peşin hükümleri var. Buna 27 Mayıs’ı da ekleyin. Türk sağının bu kompleksten kurtulması lazım. 15 Temmuz’da TSK’nın rolü belirleyicidir.

Önceki gün Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. Yılını kutladık. Harekât günlerini hatırlıyor musunuz?

Çok hoşuma giden bir soru sordun. Çünkü Harekât günü ben Toprak Mahsulleri Ofisi’nde Sosyal İşler Müdür Yardımcısıydım. Nöbetçi memurluk diye bir şey vardı o zaman. Sivil savunma uygulaması. Benim nöbet günümdü o gün. Biraz sonra bir Albay geldi. Radyonu açık tut dedi. Devamlı radyoyu dinle. Saat 12.24'te bir türkü okunacak dedi.

Neydi türkü?

‘Pazarda bal var gelinim, pazarda bal var’ diye bir türkü. O türküyü duyar duymaz, elektrikleri kestir diye talimat verdi. Bir de ‘Bu kadar yürekten çağırma beni. Bir gece ansızın gelebiliriz’ şarkısını söyledi. Rum radyoları alay ediyorlarmış. ‘Bekledim de gelmediniz’ diye. Ona yanıt. 1967'den 1974'de kadar Türkiye müdahale, edecek, edebilir, etti deniliyordu. Ben bir talimat gönderdim İskenderun'dan. Fakat benim imzam yeterli olmuyor. İkinci bir imza da lazım. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin telsizcisini çağırdım. Çünkü ben kullanmayı bilmiyordum. Telsizle talimatı ilettim.

Nedir talimat?

İskenderun ve Mersin'deki müdürlüklerimizin elindeki bütün hububatın Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim edilmesi talimatını ilettim. Fakat Biraz da endişe etmeye başladım.

Tek imzalı olur mu diye. Oradan ikinci imzayı at diye geri gelir diye ama gelmedi. Fakat ertesi gün oldu. Genel müdürümüz geldi, beni de çağırdı. Herhalde fırça atacak dedim. Beni tebrik etti. Nöbetçi memur olarak görevini çok iyi yapmışsın dedi. Böyle bir anım vardır. Benim çok hoşuma gider.

Rauf Denktaş'la bir mesainiz oldu mu acaba?

Denktaş’la, Belediye Başkan Yardımcısı olduğum zaman, Emin Değer’le birlikte, bir yemekte denk gelmiştik. Sonra Afyon'da bir panelde birlikteydik. Hepsinden önemlisi Lozan’da Doğu Perinçek yargılanırken geldi bizimle birlikte en önde yürüdü. Mücadele dolu bir insandı.

Kıbrıs'la ilgili genç okurlarımıza önereceğiniz bir kaynak var mı?

Sen öner hep bana sorma. Bakalım ne önereceksin?

Turgut Özakman’ın ‘Şu Çılgın Türkler – Kıbrıs’ kitabı önemli. Kıbrıs’taki Mücahitlerin mücadelesini ve Çıkarma Harekatı’nın tüm ayrıntılarını çok canlı, duygusal anlatıyor. Okurken gözleriniz yaşarıyor. Mutlaka okunması lazım.

Kıbrıs’ın filmleri yapılmalı, belgeselleri çekilmeli. TRT bu konuda projeler yapmalı.