Arap Dünyası'nda ‘iç dinamikler’ mi yoksa ‘dış güçler’ mi? - 2

Irak, Lübnan ve Cezayir’de süren eylemlerin arka planını tartışmaya devam ediyoruz. Eylemleri tetikleyen iç dinamikleri, sosyo-ekonomik durumu dün yayımlanan yazımızda inceledik.

Bugün eylemlerde dış güçlerin rolünü inceleyeceğiz.

Üç ülkede süren eylemlerin başlangıcında olmasa da süreç içerisinde, ABD-İsrail-Fransa ve Suudi Arabistan’ın dahlini gösteren pek çok emare mevcut.

Sivil toplum kuruluşları, medya ve tarikat/cemaatler "dış güçler" tarafından eylemleri yönlendirme amacıyla kullanılan araçlar.

Dış güçlerin hamlelerine değinmeden önce eylemlerin doğuşu itibarıyla söz konusu ülkelerin iç dinamiklerine ve yapısal sorunlarına dayandığının altını tekrar çizelim.

1. IRAK VE LÜBNAN ÜZERİNDEN İRAN’I ZAYIFLATMAK

Irak ve Lübnan, İran’ın ABD-İsrail hattının saldırılarını karşıladığı ön cepheler olarak değerlendirilebilir.

İki ülkede de ekonomik taleplerle başlayan eylemlerin, Batı medyası ve istihbarat örgütleri tarafından İran ve İran’a yakın gruplara (Hizbullah, Haşdi Şabi vs.) karşı yönlendirildiğini tespit ediyoruz.

Bölgedeki kaynaklar, halkın üzerine ateş açılması, sabotaj eylemleri ve yağma gibi olayların istihbarat örgütleri tarafından kışkırtıldığı bilgisini paylaşıyor.

Bu noktada İran dini lideri Ali Hamaney’in eylemlerle ilgili açıklamalarını hatırlamakta yarar var: "ABD ve Batılı ülkelerin istihbarat servisleri bölgedeki bazı ülkelerin parasal desteğiyle kaos çıkarmaktadır."

Hamaney’in açıklamalarından ABD-Fransa-İsrail ve Suudi Arabistan’ı kastettiğini anlamak pek de zor değil.

Hamaney’in "Halkların haklı talepleri var ancak bu taleplerin hukuki yapılar çerçevesinde gerçekleşeceği bilinmelidir. Bir ülkede hukuki yapılar ortadan kalkarsa hiç bir olumlu adım atılamaz" değerlendirmesi ise sorunun özünde iç dinamiklerden kaynaklandığını ortaya koymaktadır.

2. IŞID’E YENİ HAREKET ALANI AÇMAK

Eylemleri Irak ve Lübnan’da merkezi hükümetlerin zayıflatılması amacıyla yönlendiren ABD-İsrail kampının bir başka hedefi, Suriye’de sıkışan IŞID ve benzeri terör örgütlerini Irak ve Lübnan üzerinden tekrar canlandırarak bölgede istikrarsızlığın devam etmesini sağlamaktır. Bu suretle, Suriye’de Türkiye, Rusya ve İran’ın işbirliğiyle kuşatılan terör örgütlerine, yeni bir alan açılması hedeflenmektedir.

3. SURİYE’Yİ YALNIZLAŞTIRMAK

Irak ve Lübnan’daki eylemlerin yönlendirilmesindeki diğer amaçlar ise;

a) Terör örgütlerine karşı Irak ve Suriye arasında süren işbirliğini zayıflatmak,

b) Hizbullah’ı Suriye’de süren mücadeleden uzaklaştırmak suretiyle Suriye’yi yalnızlaştırmaktır.

4. İSRAİL’İN ELİNİ RAHATLATMAK

Lübnan’daki eylemleri Şii-Sünni çatışmasına doğru sürüklemek isteyen ABD-İsrail kampı, tekrar bir iç savaş çıkartarak, Hizbullah’ın ve Lübnan direnişinin İsrail üzerindeki baskısını zayıflatmak istemektedir.

5. BARZANİ DEVLETİ HAYALİNİ CANLANDIRMAK

Irak’taki eylemlerin manipüle edilmesindeki bir başka amaç ise merkezi hükümeti zayıflatarak, Barzani’nin elini kuvvetlendirmek ve bağımsız "Barzani Devleti" hayalini canlandırmaktır.

6. ÇİN’İN KUŞAK VE YOL PROJESİ’Nİ ENGELLEMEK

Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ni incelediğimizde, bu proje içerisinde Irak, Lübnan ve Cezayir’in stratejik önemde olduğunu görüyoruz. Keza, Irak ve Cezayir yönetimleri de, yakın dönemde Kuşak ve Yol Projesi’nin içinde yer alacaklarını beyan ettiler.

Eylemlerin sürdüğü ülkelerde, Çin’in enerji başta olmak üzere farklı alanlarda yatırımları mevcuttur. Eylemleri manipüle etmeye çalışan kuvvetlerin nihai amaçlarının bölgede istikrarsızlığı devam ettirmek ve bu yolla Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’nin, kara yoluyla Batı Asya üzerinden Avrupa ve deniz yoluyla Akdeniz’le buluşmasını engellemektir.

Yukarıda saydığımız maddeler tartışmaya açıktır.

YARAYI AÇIK BIRAKAN HÜKÜMETLER

Söz konusu ülkelerin yönetimleri, ülkelerindeki zenginliği eşit bir biçimde paylaştıramadığı, yolsuzluklara göz yumduğu ve etnik/mezhepsel aidiyetler üzerinden toplumlarını böldükleri sürece halklarının haklı tepkileri devam edecektir.

Ve bu eylemler sürdüğü müddetçe "dış güçler" vatandaşların haklı tepkilerini emperyalist çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışacaklardır.

Ülkemizden bir örnekle bitirelim; Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği maden ocağında çalışan işçiler, yaşanan faciadan sonra gerekçe gösterilmeden işten çıkartıldılar. 5 yıldır kıdem tazminatı almayı bekleyen işçiler Soma’dan Ankara’ya yürüyüşe geçtiler.

İşçilerin haklı eylemiyle ilgili haberleri tarattığınızda, BBC Türkçe ve Deutsche Welle’nin konuyla ilgili en çok haberi yaptığını hatta Almanya’ya bağlı Deutsche Welle’nin konuyla ilgili yaptığı haberleri sponsorlu tweetlerle paylaştığını göreceksiniz.

Suriye özelinde ABD’yle mücadele içine giren ve Rusya’yla yakınlaşan Türkiye’ye karşı, emperyalizmin dört koldan, sosyal meseleleri hatta işçi hareketlerini bile kaşıyarak saldırıya geçtiği aşikar.

Fakat bu durum Soma işçilerinin mücadelesini haksız kılmaz. Burada hatalı olan, işçilerin, emekçilerin haklarını teslim etmeyerek, emperyalizmin haklı tepkileri kullanmasına, iç işlerimize müdahalesine çanak tutan yönetenlerdir. Emperyalizmle mücadele askeri olduğu kadar, sosyal ve en önemlisi ekonomik bir eylemdir.

Toplumun haklı ekonomik ve sosyal taleplerine cevap verilmediği sürece, bölgemizde emperyalizmin kaşıyacağı yaralar var olmaya devam edecek. Irak, Lübnan ve Cezayir özelinden yola çıkıp, bu konunun genel anlamda tartışılmasını yararlı bulduğumuzu belirtelim.