Arka bahçe turfandaları!
Türk Edebiyatında 1980’den sonra ortaya çıkan yazarların en ünlüleri, emperyalizmin arka bahçesinde yetiştirilen yazarlardır. Emperyalist odakların işbirlikçisi iletişim araçlarıyla şişirilen, Türkçesi bozuk, niyeti bozuk kalem ustalarıdır hepsi!
Onlara aydın denemez. Okumuş yazmış bir takım. Lahana gibi yetiştirilmiş, yurtsuz, köksüz çıkarcı insanlardır. Gerçek kaçkınıdır hepsi. İnsanımızın sorunları hiç mi hiç ilgilendirmiyor onları. Kimi tarihin suyunu çıkarıyor, kimi kendi tarih yazmaya kalkıyor. Konuları yok çünkü. Ana dilleriymiş gibi kimileri İngilizce yazıyor, sonra kendilerini Türkçeye çeviriyorlar.
Fabrikasyon roman yazıyor kimileri. Her yıl bir roman… Çok satılıyorlar çünkü. Fırsat bu fırsat. Emperyalist, gerici odakların elindeki iletişim araçlarıyla okurun beynini bulandırıyor, beğenisini biçimlendiriyorlar.
Bu ülkenin, bu toprağın yazarları gerçeği yazmayı sürdürüyorlar. Arka bahçe turfandaları, istedikleri kadar çok okunsunlar. Gerçek, her zaman gerçektir; onların ayağına dolaşacaktır eninde sonunda.
Öyle evrenseldirler ki ne solculuğu kimselere bırakırlar, ne sosyalistliği. Hepsi baştan ayağa felsefe kokar. Çünkü onlar dünya yurttaşıdırlar!
Reşat Nuri’yle, Nazım’la, Orhan Kemal’le, Yaşar Kemal’le, Fakir Baykurt’la, Attila İlhan’la, Osman Şahin’le, İnci Aral’la… Türk toplumcu edebiyatın büyük yazarlarıyla akrabalıkları nedir; nasıl bir kan bağı vardır edebiyatımızda bu kalemlerin?
Onlar kendilerini, babalarının bavulunu, ruhsal burgaçlarını satarlar durmadan. Özel ilişkileriyle yabancı dillere çevrilirler, yayınevinden yayınevine büyük paralarla geçerler.
Okurda yarattıkları hayranlık geçicidir. Gerçek edebiyat okur onlarda pek bir şey bulamadığını zamanla anlayacaktır.
Gerçeği dile getiren, insanımızı evrensel ölçekte anlatan dili sağlam, düşüncesi sağlam yapıtlar “Taş yerinde ağırdır” örneği az satılır, tam okunurlar. Ötekilerin şişirme reklam sayıları çok okunduklarını değil çok satıldıklarını gösterir.
Satsınlar bakalım. İnsanımız da, ülkemiz de büyük savaşımlardan gelmiş, büyük savaşımlarla var olmuştur. Bu savaşımın dışında kalanları tarih temizler ancak.
Gerçek edebiyat, yeraltında akan altın bir nehirdir ki okur bir gün elbet onu bulacaktır. Sel gider kum kalır. Kim bu gerçeğin dışında kalabilir ki!