Artan nüfus ve sefaleti yenen robotlar

BM Nüfus Bölümü tarafından açıklanan 2022 Nüfus Beklentileri Raporu’nda yer alan bilgilerden derlediğim öngörü ve tespitler, nüfus ve robotik otomasyon ilişkisine yönelik hazırlamak istediğim tartışma zeminini besleyen önemli bir girdi olacaktır. Robotlar, otomasyon sistemleri işlerimizi elimizden alacaksa bu kadar nüfus ne olacak? Bu herkesin aklındaki soru. Biz önce şu nüfus meselesine biraz bakalım. Robot işi kolay.

En başında belirtmeliyim ki, bazı ülkeler nüfuslarının artmasını isterken diğer ülkeler azalması ya da dengede kalması için çareler üretir. Bir ülke neden nüfusu artsın ister? Azalsın isteyenlerin derdi nedir? Dengeciler için işler yolunda gidiyor olabilir mi?

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir V. Putin’in aileyi koruyan tutumu dünya genelinde büyük destek görüyor. Ailelere “en az üç çocuk” önerisi de bize oldukça tanıdık gelmişti. Bir aile tek çocuk yaparsa ülke geneliyle değerlendirildiğinde nüfusun düşme eğiliminde olacağı düşünülebilir. İki çocuk nüfusu güncel durumu civarında tutacaktır. Üç çocuk ise nüfustaki artışı temsil etmektedir. Rusya insanlığın ön cephesinde savaşan bir ülke olması nedeniyle Putin’in bu duyarlılığı oldukça önemli bir uyarıyı da içinde barındıran bir talep olduğu anlaşılmaktadır.

İsviçre, kendi federal istatistik ofisinin yaptığı incelemeye göre üç senaryo da nüfus artışını değerlendirmektedir. Referans senaryoya göre bugün yaklaşık 8,8 milyon olan nüfusu 10,4 milyon; yüksek senaryoya göre 11,4 milyon ve düşük senaryoya göre ise 9,5 milyon olacaktır.

ABD ise 2022 verisine göre 335 milyon olan nüfusunun 2050 yılında 369 milyona yükseleceğini tahmin ediyor.

Türkiye’nin nüfusunu biliyorsunuzdur ama ben yine de yazayım; 2024 yılı verisine göre yaklaşık 85 milyon ve TÜİK tahminine göre 2050 yılında 93,5 milyon olacağız.

Nüfusun artış hızı kadar robotik ve otomasyon sistemlerinin yaygınlaşma hızının da artığını görüyoruz. Yapay zekâ destekli sistemler hayatın her alanında kullanılıyor. Teknoloji tuzağına düşmeden bu teknolojilerin insanlığın ortak faydasına kullanıldığında gerçek amacıyla buluşacağını öne sürüyoruz.
İnsanlığın nüfusunu azaltmak dünyanın kilo vermesi gibi bir şey değil. İnsanlığın nüfusunu azaltma senaryoları içinde “insancıl” bir taraf yok. “Sürdürülebilirlik” kavramının arkasına saklanarak aslında insanlığın iyiliği için bu senaryoları çalışıyoruz diyenler de narkoz etkisi oluşturmaktan başka bir işe yaramıyorlar.

Kendi ürettiğini tüketen, insanlık için üreten milletlerin nüfusları planlı ekonomi ile dengelenebilir. Kendi kültürel değerlerine tutunarak bugünlere ulaşan topluluklar, devletsiz bırakıldığı için dünyanın üretim ekonomisine katkı sağlayamayan topluluklar emperyalizmin yancılarının gözünde yok olmaları gereken fazlalıklar olarak görünüyor.

BRICS gibi büyük insanlık buluşmaları ise işte bu yıllardır sistem dışında tutulan “üretim gücü”nü destekleyerek insanlığın bolluk ve huzur düzenine kavuşması için bir fırsatlar döneminin kapılarını açıyor.
BRICS katılımcı ülkelerinin 3,5 milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun şimdilik yüzde 45’ini temsil ediyor. Hakkını almak için yürüyenler işte burada. Türkiye’ye soruyorlar sen neredesin? Yarının dünyasında NATO varla yok arasında olacak ama yoka daha yakın. Dünya değişmek zorunda. Şimdi aşağıdaki bilgileri okuyabilirsiniz.

BM NÜFUS BÖLÜMÜ DİYOR Kİ

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan son tahminler, küresel nüfusun 2030 yılında yaklaşık 8,5 milyara, 2050 yılında 9,7 milyara ve 2100 yılında ise 10,4 milyara ulaşabileceğini göstermektedir.

Nüfus artışı kısmen, doğumda beklenen yaşam süresinin artmasının da yansıttığı gibi, azalan ölüm seviyelerinden kaynaklanmaktadır. Küresel olarak ortalama yaşam süresi 2019 yılında 72,8 yıla ulaşarak 1990 yılından bu yana neredeyse 9 yıl artmıştır. Ölüm oranlarındaki azalmanın devam etmesi halinde, 2050 yılında dünya genelinde ortalama yaşam süresinin yaklaşık 77,2 yıl olacağı tahmin edilmektedir.

2019'da kadınlar için doğuşta beklenen yaşam süresi, erkeklerin yaşam süresini küresel olarak 5,4 yıl aşmıştır; kadın ve erkek yaşam süreleri sırasıyla 73,8 ve 68,4'tür.

Dünya nüfusunun ortalama doğurganlığı2021 yılında, 1950 verilerine göre kadın başına yaklaşık 5 doğumdan düşerek, kadın başına 2,3 doğum olarak gerçekleşmiştir. Küresel doğurganlığın 2050 yılına kadar daha da azalarak kadın başına 2,1 doğuma düşeceği tahmin edilmektedir.

2020 yılında küresel nüfus artış hızı 1950'den bu yana ilk kez yılda yüzde 1'in altına düşmüştür. Dünya nüfusunun 2080'lerde yaklaşık 10,4 milyar kişi ile zirveye ulaşacağı ve 2100 yılına kadar bu seviyede kalacağı tahmin edilmektedir.

Dünyanın en kalabalık on ülkesinin 1990, 2022 verilerine ve 2050 tahminlerine göre sıralamasına bakıldığında Hindistan’ın Çin’i geçtiği görülmektedir. Afrika kıtasından Nijerya’nın 375 milyon nüfusa ulaşarak en kalabalık ülkeler arasında 4.lüğe ulaşacağı tahmin edilmektedir. Etiyopya ve Kongo’nun da ilk on ülke arasında katılacağını da belirtmekte fayda var. Parantez içindeki sayılar milyon cinsinden toplam nüfusu ifade etmektedir.

Nüfus artış oranları ülkeler ve bölgeler arasında önemli farklılıklar

2022 yılında en kalabalık iki bölgenin ikisi de Asya'da yer almaktadır: Doğu ve Güneydoğu Asya 2,3 milyar kişi (küresel nüfusun yüzde 29'u) ve Orta ve Güney Asya 2,1 milyar kişi (yüzde 26). Her biri 1,4 milyardan fazla olan Çin ve Hindistan, bu iki bölgedeki nüfusun çoğunu oluşturmaktadır.

2050'ye kadar küresel nüfusta öngörülen artışın yarısından fazlası sadece sekiz ülkede yoğunlaşacaktır: Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Mısır, Etiyopya, Hindistan, Nijerya, Pakistan, Filipinler ve Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti.

Hindistan'ın 2023 yılında dünyanın en kalabalık ülkesi olarak Çin'i geçeceği tahmin ediliyordu ve BM raporlarına göre bu geçiş yaşanmıştır.

Sahra altı Afrika ülkelerinin 2100 yılına kadar büyümeye devam etmesi ve 2050 yılına kadar beklenen küresel nüfus artışının yarısından fazlasına katkıda bulunması beklenmektedir.

Avustralya ve Yeni Zelanda, Kuzey Afrika ve Batı Asya ile Okyanusya (Avustralya ve Yeni Zelanda hariç) nüfuslarının yüzyılın sonuna kadar daha yavaş, ancak yine de pozitif bir büyüme yaşaması beklenirken, Doğu ve Güneydoğu Asya, Orta ve Güney Asya, Latin Amerika ve Karayipler ile Avrupa ve Kuzey Amerika nüfuslarının 2100'den önce en yüksek boyutlarına ulaşacağı ve azalmaya başlayacağı tahmin edilmektedir.

En az gelişmiş 46 ülke (EAGÜ) dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında yer almaktadır. Birçoğunun 2022 ile 2050 yılları arasında nüfusunun iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir.

ARTAN NÜFUS KENDİ TÜKETİMİNİ ÜRETECEK!

Çin nasıl üretileceğine yönelik önemli bir modeli de yani üretim teorisini de üretti. 1,5 milyara yakın nüfusu yöneten Çin Komünist Partisi aslında bizim yakından bildiğimiz bir modeli geliştirdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında hızla kalkınmasını sağlayan planlı ekonomi, devletçilik ve halkçılık. Çin’in yolu da bizim modelimizle kesişti. Türkiye bu yolu terk etti ve sonrasında günümüze ulaşan bir dünya sorunla karşı karşıya kaldık. Çin ise devrimini terk etmedi, geliştirdi ve bugün sosyalist bir topluma uzanan ve bu başarısını emperyalist teknoloji tekelini kırarak taçlandıran bir aşamaya taşıdı.

Aşağıdaki şekilde 15 büyük endüstriyel robot pazarı görülmektedir. Çin dünyanın geri kalanının toplamından kat ve kat daha fazla endüstriyel robota sahip. Giga fabrikalar bu robotik sistemlerle birkaç saniye bir elektrikli otomobil üretiyor. Bu robotlar insanlığın robotlarıdır. Açlığı, sefaleti yenmenin araçlarıdır.

Dünya da açlık olmaz, savaş olmaz yeter ki emperyalizmi tarihe gömelim. Tüm insanlığın ortak sorunlarına ve çözümlerine odaklanalım. Siz insanlığın elindeki imkanların bu sorunları çözemeyeceğini mi düşünüyorsunuz? Kaynaklar emperyalizmin savaş ekonomisine gidiyor. Çünkü insanlığa verebilecekleri başka bir şey yok.
Yürüyenler demiştik.

İşte yürüyenler emperyalizmin elinden asırlardır zorbalıkla bastırılan yarınları almak için yürüyor. Emperyalizm bu yürüyüşü neoliberal sanat akımlarıyla, senaryolarla, Hollywood’la, Netflix’le küçümsüyor.
Öyle görülüyor ki “Devlet” olgusu insanlığın bilincinde bir Çoban Yıldızı gibi parlayacağı bir döneme giriyoruz. Emperyalizmin yıllarca kanını emdiği, devletsiz, milletsiz bıraktığı kardeş kavgalarıyla oyaladığı, bütün zenginliklerini çaldığı büyük insanlık hakkını almak için yürüyor. Bu yürüyüşü çılgınca bir 3. Dünya savaşıyla engellemek isterler mi, isterler… Her halükârda, bu yürüyüşün bir parçasıyız.
Türkiye’nin Afrika’dan Asya uçlarına kadar birlikte olacağı kader ortakları yürüyor. Göreceksiniz bu yürüyüşe silah sıkmak NATO’nun da boyunu aşacak.

Kaynaklar:
Birleşmiş Milletler, Nüfus Bölümü https://www.un.org/development/desa/pd/content/population-trends-0
Uluslararası Robotik Federasyonu
https://ifr.org/wr-industrial-robots/